Şiddet
Yazar Ebru Özer • Aile Danışmanı • 11 Kasım 2019 • Yorumlar:
Son zamanlarda gazetelerde ve televizyonlarda tanık olduğumuz kadınlara yönelik şiddet ünlü olsun veya olmasın kamuoyunun gündeminde …
Kadınların şiddet gördüğü ilişkiyi hala neden sürdürdükleri sorgulanan bir konu. Toplumumuzda bu sorgulama kadının yargılanması şeklinde son bulabiliyor. Hepimiz duyarız ‘O da hak etmiş ’cümlesini…..Nedir hak etmek? Haklarımız nedir peki? Vücut bütünlüğümüzü saldırılara karşı korumak temel yaşam hakkımız değil mi?
Kadına yönelik şiddet hep algıladığımız gibi fiziksel şiddet şeklinde olmayabiliyor. Kadınların iş yerinde yaşabildikleri mobing ve psikolojik kısıtlamalar engellemeler de şiddet kavramının içinde bildiğimiz gibi…
Kadına yönelik şiddet bazılarına göre öğrenim düzeyiyle bağlantılı bulunsa da bunu çürütecek durumlara sık rastlanıyor. Bu hikayenin okumuşlukla iyi mesleklere sahip olmayla hiçbir ilişkisinin bulunmadığı durumlarla da karşılaştığımız oluyor. Hatta şiddet uygulan kişi ne kadar iyi eğitimliyse o kadar manipulatif olabiliyor. Size kendi ilişkinizin kamuoyunda görülen şiddet olaylarından farklı bir dinamiği olduğuna ve bunu tutkudan aşktan bütün bu duyguların yoğunluğundan kaynaklandığına ikna edebiliyor. Tabi ki şiddet olgusu ilişkinin ilk başında dayanılmaz yoğunlukta olmuyor. Bir sürü bahaneyle daha kabul edilebilir boyuttan şiddeti giderek dayanılamaz boyutlara ulaşıyor. Bu bahaneler patolojik kıskançlıktan fazla korumacılık gibi görülebilen çeşitli şiddette ve ölçüde olabiliyor. Bu sahiplenme ve kıskançlık ilk zamanlar kadınların hoşuna gidiyor ilişki derinleştikçe durum değişip farklı bir boyut kazanıyor. Bununla ilgili örnek teşkil edebileceğini düşündüğüm bir kurbağa deneyi var. Bu deneyde belirli bir dereceye kadar ısıtılmış sıcak suya kurbağa atıldığında derhal sıçrayıp kaçıyor. Fakat kurbağanın altına bir ısıtıcı koyup yavaş ısıtıldığında olay yavaş yavaş gerçekleştiğinden fark edilmiyor. Kurbağa sıcaklığın artmasıyla piştiğini anlayamaz . Bu olay da pişen kurbağa durumunda bulabiliyor insanlar kendilerini …Hep beraber olalım her şeyi sadece ikimiz yapalım söylemleri ile yavaş yavaş kendi ailesinden arkadaşlarından izole olan kadın, uzunca bir süreden sonra bir de bakıyor ki sosyal çevresinden kimse kalmamış. Uğruna sosyal çevresinden izole olduğu ilişkisinin kötü hissettirmesini önceleri kendine bile itiraf edemezken sessiz bir kabulleniş başlıyor. Belki bu kabulleniş ömür boyu sürebiliyor ancak şiddetin boyutu kadının çok değer verdiği birilerine( çocuklarına) sıçrarsa durum değişebiliyor.
Şiddet davranışa dönüşmeden önce düşünce sistemine ele geçirmiş durumda zaten fark edilmeyen kısmı da buradan kaynaklanıyor. İlişkinin içine öyle bir sızıyor ki ; Ne siddet? Ne değil? Kim haklı kim haksız? Ayırt etmek imkansız bir hale geliyor. Bu da ilişkinin bazı açıları değiştirilirse şiddetin biteceğini düşünmelerine sebep oluyor. Böylelikle kendilerini suçlayıp bu durumu durdurabileceklerine olan inançları artıyor. Sizden kaynaklanmayan bu olguyu nasıl siz önleyeceksiniz? Şiddet uygulayan kişi durumun böyle olmasını hep karşı tarafa yüklemeye çalışıyor. Aslında bu kendi sorumluluğunu reddetmektir. Kadın bunu kabul ederse şöyle düşünüyor. ‘hep benim suçum sinirlendirdim onu’ ben sinirlendirdiysem bir daha sinirlendirmemeyi başarabilirsem bir daha olmaz döngüsüne girip kendilerini içinden çıkılmaz bir hale sürükleyebiliyorlar. Aslında yapılan işin sorumluluğunu üstlenip üstlenmeme dikkat edilmesi gereken bir durum. Bir çok hikayede fiziksel şiddet gerçekleştikten sonra kul köle olma durumu söz konusu ilişkinin dinamiğimi belirleyen bu durum kişilerin şemalarına hitap edip tatmin edildikçe maruz kalma durumu kuvvetleniyor. Bu manipülatif davranış zamanla bir bağimlılığa doğru evriliyor. Tüm bu anlatılanların yanı sıra kadının ekonomik özgürlüğünün olmayışı da ilişkiyi sonlandıramıyor olmasının sebebi olabilir. Peki kadınlar neden böyle davranıyorlar? Çünkü kadınlar bu kadar emek verdikleri ilişkiden kolayca vazgeçmek istemiyorlar onlar sadece şiddetin bitmesini istiyorlar …
Şiddetin her türlüsü insanlığımıza vurulan derin bir darbe, bunu fark etmemiz tüm geleceğimizi belirleyebilir…
SEVGİYLE