Sorumluluk-Hak Dengesi
Yazar Hasan Basri İzgi • Psikiyatrist • 18 Mart 2018 • Yorumlar:
İtiraf etmeliyim ki empati kurmakta ve sağlıklı iletişime girmekte zorlandığım bir hasta grubu var: ne hallüsine olmuş, desorganize şizofrenler (şizofreninin kötü prognozlu olan bir türü) ne de eksite olmuş manikler (saldırganlaşan manik-depresif hasta), tam aksine akıl sağlığı yerinde, zeki ama ergenlik döneminden çıkamamış yetişkinler.
Prensip olarak 16 yaş ve altı, ergenlik dönemi hastalarını, işin erbabı olan çocuk-ergen psikiyatri uzmanı arkadaşlarıma yönlendiriyorum. Ancak yetişkin yaş grubunda olmasına rağmen bir ergenden farkı olmayan hastalarımla baş başa kaldığımda genel olarak şu dengesizliği gözlemliyorum: “sorumluluk almayayım ama tüm haklarım verilsin”.
25 yaşında kadın hastam, “eğer beni dünyaya getirdiler ise elbette ölene kadar bakacaklar” diyerek bağırmaya başladığında, karşısındaki babası el-pençe divan durup, ağlamaklı bir ifade ile “hocam ne yaparsak yapalım mutlu edemiyoruz, yaptığı borçları ödeyemez hale geldik, annesi ile ben kölesi olduk, istekleri olmazsa bize eziyet ediyor” demişti. Tablo içler acısıydı. Bu görüşme üçümüz arasında son görüşme oldu, zira “istediği haklar karşısında alması gereken sorumlulukları olduğunu” söylediğimde hastam bana da bağırıp odamda çıktı-gitti.
Maalesef çocuklarımızı yetiştirirken anne/baba şefkatinde doz aşımı oluyor ve disiplin sorunları ilerde canımızı yakıyor. Odasını temizlemeyen çocuğa oda, paranın yönetimini bilmeyen çocuğa sınırsız harçlık, bilinçli kullanımını bilmeyene son model cep telefonu ve sınırsız internet, kıymetini bilmeyene markalı kıyafetler, teşekkür etmesini bilmeyene pahalı hediyeler… veriyoruz da karşılığında bunları hak etmesi için yapması gereken sorumlulukları istemiyoruz.
İlerleyen süreçte bu gençlerin iş hayatında, evliliğinde, sosyal hayatında ve vatandaşlık görevlerinde de hiçbir sorumluluk almadığını üzülerek müşahede ediyoruz. “Bankamatik memuru”, “salla başını al maaşını”, “sorumsuz/evini ihmal eden eş”, “elini taşın altına sokmayan birey”, “vergi kaçırıp her şeyi devlet yapsın diyen kişi”, “beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın”… tanımlamalarını kendine şiar edinmiş, ben merkezli bireyleri görüp üzülüyoruz.