Sosyal Fobi
Yazar Leyla Kaya • Psikolog • 17 Haziran 2021 • Yorumlar:
Sosyal anksiyete, kişinin insanların arasındayken yoğun kaygı duyduğu, insanların olduğu ortamlardan veya insanlarla bir araya gelmekten kaçındığı, mecbur kaldığında ise bunlara yoğun sıkıntı yaşayarak katlandığı bir durumdur. Sosyal kaygısı olan kişiler, genellikle değerlendirilebilecekleri durumlardan kaçınmaya çalışır veya değerlendirileceklerini düşündükleri sosyal ortamlarda bulunduklarında ise kaygı belirtileri göstererek utangaç bir tutum sergilemektedir.
Topluluk karşısında konuşmak, toplantı ya da sınıfta konuşmak, yeni insanlarla tanışmak ve otorite figürü olan kişilerle konuşmak, otorite sahibi biriyle konuşmak, kişinin daha sosyal bulduğu biriyle konuşması, kişinin görüşlerine katılmadığı birine bunu söylemesi, telefonla konuşmak, düğün veya kutlamaya katılmak gibi durumlar sosyal kaygının tetiklendiği durumlara örnek olarak verilebilmektedir.
Sosyal fobi belirtilerini üç grupta ele almak mümkündür:
Fiziksel belirtiler; kalp atışının hızlanması, nefes darlığı, baş dönmesi, titreme, kas gerginliği, terleme, göğüste baskı hissi, midede baskı vs gibi olabilirken; duygusal belirtiler arasında yanlış veya eksik bir şey yapmaktan, olumsuz değerlendirilmekten veya utanılacak şekilde davranmaktan korkma yer alır.
Davranışsal belirtiler olarak da görülebilecek başa çıkma davranışları ise, kaçınma ve güvenlik arama davranışları olmak üzere ikiye ayrılır: Kişinin sosyal kaygı yaşayacağı durum ve ortamlardan kaçmaya çalışması, kaçınma davranışlarıdır. Ancak eğer kaçınamayacağı bir durum içerisinde ise olay esnasındaki kaygısını azaltmaya ya da var olduğunu düşündüğü riskleri en aza indirmeye yönelik davranışları ise güvenlik arama davranışları olarak adlandırılmaktadır.
Sosyal fobinin, performans tipi ve yaygın tip olmak üzere iki alt tipi bulunur: Performans tipi, kişinin herhangi bir şey yaparken veya bir performans sergilerken yaşadığı kaygı iken; yaygın tipte kişi bir şey yapıyor olsun ya da olmasın, başkalarının etrafında olması ile sosyal kaygısı tetiklenebilmektedir.
Sosyal kaygı bozukluğunun nedeni olarak tek bir faktörden söz edilememekle birlikte, ortaya çıkmasında gen-çevre etkileşiminin rol oynadığı söylenebilmektedir. Kişinin çocukluğunda yaşadığı ve zorlayıcı yaşam olayları, kendisine ve dış dünyaya ilişkin olumsuz şemalar oluşturmasına neden olmakta ve Bilişsel davranışçı terapi yaklaşımına göre, sosyal kaygı bozukluğunun oluşmasında bu olumsuz şemaların tetiklenmesi söz konusu olmaktadır.
Sosyal kaygının tedavisinde, tekrarlama olasılığını azaltması bakımından Bilişsel Davranışçı terapi yaklaşımının etkili olduğu araştırmalarca ortaya konmaktadır.