Sosyal Kaygı Nedir?

Yazar Güzide TürkyılmazPsikolog • 29 Haziran 2019 • Yorumlar:

Sosyal kaygı, toplum içinde konuşurken ya da herhangi bir eylem yaparken kızarma, terleme, ellerin titremesi, kendini küçük düşürecek yanlış bir şey yapma korkusu olarak tanımlanır. Diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilme korkusudur. Böyle durumlara girmek zorunda kalınca anksiyetenin (kaygı) belirtileriyle kişi rahatsız olur. Kişi, bu belirtilerin ve yaşadığı kaygının topluluk içinde herkes tarafından fark edileceğinden de korkarak topluluğa girmekten çeşitli bahaneler bularak kaçınır. Kaçınamadığı durumlarda, örneğin bir konuşma yapacaksa günler hatta haftalar öncesinden kaygı yaşamaya başlar. En sık görülen sosyal kaygı belirtileri arasında, topluluk içinde konuşma yapma, sohbete katılma, yeme içme, umumi tuvaletleri kullanma sayılabilir.

Ülkemizde sosyal kaygının yaygınlığına bakıldığında; kadınlarda %2.3, erkeklerde %1.1 olarak bulunmuştur. Sosyal kaygısı olan kişilerin bu durumuna, sosyal ortamlardan kaçınmaları, keyif aldıkları aktivitelerden uzaklaşmaları gibi nedenlerle depresyonun da eşlik ettiği görülmüştür.  

Sosyal kaygıyı diğer kaygı bozukluklarından ayıran temel özellik, kişinin başkalarının kendisi hakkında ne düşüneceği ile fazla ilgilenmesidir. Temel korku, başkalarının önünde küçük düşmek, rezil olmaktır. Kişi, “Benimle dalga geçecekler” diye düşünür ve kaygılanır. Kaygısıyla birlikte, kalp atışları hızlanır, boğazı kurur, yüzü kızarır, sesi titrer, elleri titrer, bacakları kasılır ve bunların fark edilmesi kaygısı da eklenir. Fark edilmemesi için sosyal ortamlardan, sohbetten, misafirliğe gitmekten, misafir ağırlamaktan, sınıfta soru sormaktan, fikrini söylemekten, yabancı ortamlara katılmaktan, kendisinden üstün gördüğü kişilerle konuşmaktan, bir performans sergilemekten kaçınır. Bunları yapmak zorunda kaldıysa, göz teması kurmayabilir, az ve kısa konuşabilir, kendisinin fark edilmeyeceği yerlerde oturabilir, elinde sürekli bir şeyle oynayabilir… Dolayısıyla bu kaçma, kaçınma ve güvenlik arayışı davranışları devam ettikçe sosyal kaygı büyüyerek devam eder. 

Sosyal Anksiyetenin Alt tipleri:

  • Performans 

    • Topluma karşı konuşma, spor yapma, müzik aleti çalma, dans etme gibi.

  • Sosyal Etkileşim

    • Buluşma, konuşmaya katılma, biriyle çıkma, fikrini söyleme, haklarını savunma gibi.

  • Gözlenme

    •  Sokakta yürüme, otobüse binme, odaya sonradan girme, açık tuvaletleri kullanma, biriyle beraber yemek yeme gibi. 

 

En Sık Görülen Belirtiler:

• Kızarma ve kaslarda titreme panik bozukluğu olan kişilere göre 2 kat daha fazla

• Çarpıntı (%79), titreme (%75), terleme (%74), kaslarda gerginlik (%64), midede rahatsızlık (%63), boğazda kuruma(%61), sıcaklık/soğukluk duyguları(%57), kafada basınç (%46)

 

Sosyal Kaygısı Olan Kişi Kendini İzler:

• Sosyal kaygısı olan kişi, sosyal ortamlarda nasıl göründüğünü anlamak için kendini izlemeye başlar ve korkuları kendisi tarafından üretilir

• Dışarıya ve olan bitene dikkat azalır

• Diğer insanlardan gelebilecek olumlu tepkiler fark edilmez

  • Kendini kaygılı hissetmek kaygılı görünmekle aynı şeydir: Kişi, kendini nasıl hissediyorsa, aynı şekilde göründüğünü varsayar. 

  • Gözleyen bakış açısından kendini hayal etme: Ortamda bulunan herkes, onun yaşadığı kaygıyı, zorlanmayı fark etmiştir kişiye göre. Dışarıdan kötü, zayıf, aciz göründüğüne dair görüntüler gelir zihnine ve bunlara inanır. 

  • Hissedilen kendi: Diğer kişilerle diyalogdan kopar. Kişinin dikkati sürekli kendisindedir. Elini, ayağını, her hareketini ve söylediklerini takip eder ve ortamdan uzaklaşmış olur.

 

Sosyal Performansla İlgili Kişinin Kendine Koyduğu Kurallar:

  • Çok zeki, parlak ve akıcı konuşmalıyım

  • Konuşmada suskunluk olmamalı

  • Herkesin takdirini kazanmalıyım

  • Hiçbir zayıflık belirtisi göstermemeliyim

  • Kaygılı olduğumu kimse farketmemeli

  • Sadece diğer insanlar susunca konuşmalıyım

  • Karşımdaki kişiyi sıkmamalıyım

  • Daima önemli ve ilgi çekici şeyler söylemeliyim.

 

Kişi bu kuralları farkında bile olmadan kendine koyar ve bu kurallara göre yaşamaya çalışır. Belki fark etmişsinizdir, bu kurallar kimse için gerçekçi değildir. Bu gerçekçi olmayan kurallara göre yaşamak mümkün değildir. İllaki kaygı ve stres yaratır. Yarattığı kaygı ve stres olmasın diye çaba sarf etmek ya da kurtulmak değil, kişinin kendine koyduğu bu kuralların sarsılması gerekir. 

 

Sosyal Kaygı Yaşayan Kişinin İnançları:

Sosyal kaygı yaşayan kişi, kaçınmaları neticesinde bazı inançlara sahip olmaya başlar. Bir çoğu da bu inançlara sahip olduğu için sosyal kaygı yaşar. Bu inançların psikoterapide ele alınarak çalışılması ve sarsılması gerekir. 

• Kendisiyle ilgili: yetersiz, zayıf, güçsüz, aciz, istenilmeyen, farklı, (olumsuz anlamda), tuhaf, garip, aptal, çirkin, sevilmeyen…

• Diğerleriyle ilgili: güçlü, eleştirel, alaycı, üstün, hoşgörüsüz…

 

Sonuç olarak, sosyal kaygı yaşayan kişi yaşamdan zevk almaya, ortamdan keyif almaya değil sürekli kendi performansına, nasıl göründüğüne, nasıl konuştuğuna, ne yaptığına odaklı yaşar. Bu yoğun zorlanmayı da yaşamamak için çoğu zaman ortamlardan uzak durur. Bu da kendisini yalnızlaştırmasına, yapabileceklerini yapmamasına, belki de hayallerini gerçekleştirememesine neden olur. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), tüm dünyada sosyal kaygı terapisinde etkililiği kanıtlanmış bir terapi yöntemidir. Eğer sosyal kaygı yaşadığınızı düşünüyorsanız, bulunduğunuz yerde profesyonel bir BDT uygulayıcısı ile görüşebilir ve bu sorunun üstesinden gelebilirsiniz.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Güzide Türkyılmaz Psikoloji, Aile Danışmanlığı, Pedagoji Uzm. Kl. Psk.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)