Takıntılı Mıyım?
Yazar Nisa Güneşler Danışman • Psikolog • 24 Kasım 2022 • Yorumlar:
Obsesif kompulsif bozukluk, insanlık tarihinden bu yana var olan bir hastalık olmakla beraber ilk olarak 1800’lü yılların ortalarında bahsi geçmeye başlamıştır. Obsesif kompulsif bozukluk, istenmeden gelen, uygunsuz olarak yaşanan, belirgin anksiyete ve sıkıntıya neden olan takıntılı düşüncelerin ve bu düşüncelerle gelişen davranışların günlük hayatı, hatta yaşamsal aktiviteleri, rutinleri etkileyecek düzeye gelmesi sonucu ortaya çıkan ruhsal bir hastalıktır. Takıntılı düşünce ve dürtüler anlamına gelen obsesyon ile kişinin yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar veya zihinsel eylemler anlamına gelen kompulsiyon davranışları bir araya gelerek hastalığı oluşturur.
OKB, genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın, okul öncesi çağdaki çocuklar dahil herhangi bir yaşta görülebilir. Erkeklerde daha erken yaşlarda başlamasına karşın genel olarak kadınlarda daha sık görülmektedir.
Obsesyonun Türkçe karşılığı “saplantı”dır. Saplantı, yineleyici, ısrarlı, anksiyete (sıkıntı, bunaltı)ye neden olan ve istenmeden gelen, benliğe yabancı düşünce, dürtü ya da imajlar (düşlem, hayal, zihinsel resim)dır. Obsesyon için günlük dilde şüphe, evham, kuşku gibi kelimeler kullanılır. “Ya kapıyı açık unuttuysam?”, “Acaba elime mikrop bulaştı mı?” vb. düşünceler obsesyonlara örnek gösterilebilir. Obsesyonlar üç temel formda gerçekleşirler:
1- Obsesif düşünce (inatçı bir şekilde zihne sokulan, kişiyi rahatsız edici düşünceler)
2- Obsesif imaj (kişiyi rahatsız edici görsel ya da canlı yaşantılar)
3- Obsesif dürtü (kişiyi istenmeyen davranışa zorlayan dürtüler)
Bulaşma obsesyonu: Çeşitli çalışmalarda en sık karşılaşılan obsesyon çeşididir. Okb hastalarında bulunma oranı %45-55’tir. Bu obsesyon, Kişinin bedeninin ve giysilerinin kir, mikrop, toz gibi etkenler; kimyasal maddeler, deterjanlar, zehirler ile idrar, gaita ve diğer beden salgıları ile bulaşacağına ilişkin takıntıları ve bu takıntıların yarattığı sıkıntıyı gidermek için yaptığı davranışlarıdır. Bulaşma obsesyonuna sahip kişiler aşırı temizlik yapma gibi kompulsif davranışlara sahip olabileceği gibi mikrop bulaştıracak ortamlardan uzaklaşma gibi kaçınma davranışları da sergileyebilirler. Bu tür obsesyonu olan kişiler anksiyete ile birlikte utanma ve tiksinme duygularını yoğun yaşarlar.
Kuşku obsesyonu: Kirlenmeden sonra en sık karşılaşılan obsesyon türüdür. Bu obsesyona sahip kişiler yaptıkları şeylerden emin olamazlar. Kişi gaz ocağı, kapı, kilit gibi nesnelerin açık kalmış olabileceğinden, ütü vs. elektrikli aletlerin fişlerinin prizde takılı kalmış olabileceğinden kuşku duyar (Kuşku obsesyonu) ve emin olmak için tekrar tekrar kontrol etme gereksinimi duyar (Kontrol kompulsiyonu) ve zihinlerini sürekli meşgul eder. Bu tür obsesyonlarda yapılan şeyden ya da ihmalden kişinin kendisine ya da başkalarına zarar gelme endişesi söz konusudur. Yaşanılan duygu daha çok hata ve suçluluktur. Bu obsesyonları kontrol etme kompulsiyonları izler.
Saldırganlık obsesyonu: Kişinin kendine ya da başkalarına zarar verme ile ilgili düşünceleri içerir. Obsesyonlar içindeki yaygınlığı %20’dir. Bu tür obsesyonu olan kişiler “Acaba intihar eder miyim?”, “Ya çocuğumu bıçaklarsam?” vb. tarzında düşüncelere sahip olurlar. Bu obsesyonlarla mücadele etmek için, bıçak, makas gibi saldırı aracı olarak kullanılabilecek eşyalardan uzak durma, yüksek yerlerden uzak durma, sevilen kişilerden uzak durma gibi kompulsif davranışlar sergilenebilir.
Cinsel obsesyonlar: Okb içindeki yaygınlığı %26’dır. kendine, yaşına, toplumdaki yerine hiç yakıştıramadığı bir biçimde, kendisiyle ya da başkalarına dönük cinsel içerikli obsesyonlardır. Çoğunlukla kişinin hemcinsiyle ya da çocuklarıyla cinsel ilişki yaşamasına dönük ortaya çıkarlar. Bu tür obsesyonlara kontrol ve yıkanma kompulsiyonları eşlik eder. Utanma, suçluluk, günahkarlık gibi duygular yoğun olarak yaşanabilir.
Dinsel obsesyon: Dini ve ahlaki değerlere (Allah, peygamber vb.) karşı kabul edilemez olarak algılanan düşüncelere sahip olmaktır. Kişi kendini inanç ve görüşlerine tam karşıt bir biçimde ve çok yoğun sıkıntı yaratacak şekilde dini içerikli takıntılı düşünceleri düşünmekten alıkoyamaz.
Yaygınlığı kültüre göre değişkenlik gösterebilir. Türkiye’deki okb hastakları arasındaki yaygınlığı %42 arasında değişmektedir.
Simetri düzen obsesyonu: Her şeyin düzenli, yerli yerinde vb. olması gerekliliği ile ilgili düşüncelerdir. Bu obsesyonlara düzeltme, sıraya koyma vb. kompulsif davranışlar eşlik edebilir. Kişinin tüm yaşamında simetri gereksinimi ve düzenlilik hakimdir. Bu tür obsesyonu olan kişilerin sabah hazırlığı çok uzun süreler alabilir.
Somatik obsesyon: Kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıklarla aşırı düşünme şeklinde ortaya çıkar. Hasta olma korkusu yoğun yaşanılan bir duygudur. Kişiler hastalıklardan korunmak için çeşitli(tetkik yaptırmak, tansiyonu kontrol etmek vb.) yöntemlerle aşırı ilgili olabilirler.
Biriktirme, saklama obsesyonları: Kişinin kendisi için maddi ya da manevi değeri olmayan eşyaları saklaması ile ilgili obsesyonlardır.
Diğer obsesyonlar: Yukarıda sayılanların dışında bilme ve hatırlama ihtiyacı, belirli şeyleri söyleme korkusu, doğru şeyleri söylememe korkusu, bir şeyleri kaybetme korkusu, uğurlu ve uğursuz sayılar, özel anlamı olan renkler vb. obsesyonlar da vardır.
Kompulsiyonun Türkçe karşılığı “zorlantı”dır. Zorlantı, obsesyonların verdiği rahatsızlıklarla mücadele etmek için gerçekleştirilen, yineleyici, kişinin yapmaktan kendisini alıkoyamadığı davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Kapının, açık unutulma ihtimaline karşın bunaltıcı derecede kontrol edilmesi, mikrop bulaşma ihtimaline karşın ellerin yıkanması ilgili obsesif düşüncelere karşı geliştirilen kompulsif davranışlardır.
Kompulsiyonların temel amacı obsesyonların ortaya çıkardığı sıkıntıyı azaltmaktır. Ancak ilk etapta geçici bir rahatlık yaşatsalar da uzun vadede OKB hastalığının devam etmesinde en büyük etkeni oluştururlar. Kompulsiyonların bazıları gözle görülebilen davranışlarken (el yıkamak gibi) bazıları da zihinde gerçekleşen davranışlar (sayı saymak gibi)dır.
Dokunma kompulsiyonları
Zaman zaman bazı OKB’li hastalar bazı davranışları yapmadan önce kendilerince önemsedikleri bir eşyaya dokunma gereksinimi duyarlar.
Sayma kompulsiyonları
Bazı OKB’li hastalar herhangi bir günlük aktiviteyi belirli bir sayıya kadar saymadan yaparsa işinin rast gitmeyeceğini düşünerek sayma davranışında bulunurlar.
Biriktirme ve saklama kompulsiyonları: Sık görülen kompulsiyon türüdür. Kişi “ileride gerekli olabilir” şeklinde bir düşünce ile gerekli olmayacak eşyaları bile biriktirebilir / saklayabilir.
Obsesyon ve kompulsiyonlar birlikte görülebildiği gibi, yalnızca obsesyonlar da görülebilir. Bazı obsesyonlar kompulsiyon yaratmazlar. Obsesif kompulsif bozukluk hastası düşüncelerinin ve davranışlarının saçma ve gereksiz olduğunu bilir; fakat bunları yapmaktan kendini alıkoyamaz.
Yukarıdaki örnekleri okuduğunuzda aklınızdan “temiz, tertipli ve düzenli olmanın; güvenlik amacı ile kapıları, pencereleri kontrol etmenin ne zararı var, bunlar hastalık mı sayılmalı?” şeklinde düşünceler geçebilir. Elbette bu davranışları günlük yaşamımızda yapıyoruz ve hastalık olarak sayılmamalıdır.
Bu düşünceler günlük rutinleri etkilemediği takdirde hastalık boyutunda değildir. Hastalık olabilmesi için günlük işlevleri kısıtlayıp bozacak seviyede olmalıdır. Örneğin, bir ev kadınının temiz ve düzenli olması doğal olarak hastalık sayılmaz ama hemen her gün, günün her saatinde temizlik yapıyor ve bu davranışları nedeni ile de çocuklarına onları sağlıklı bir biçimde yetiştirebilmek için yeterli zamanı ayıramıyorsa hastalık olarak değerlendirilebilmelidir. Bir kişinin otomobilinin camlarının kapalı, kapılarının kilitli olduğundan emin olması güvenlik nedeni ile garip karşılanmayabilir ama evinden tekrar tekrar çıkarak ya da yolda geriye dönerek cam ve kapıları kontrol etmesi dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
Tedavi yöntemine bakacak olursak, Holistik Psikoterapi olarak okb ye tek bir boyuttan bakmıyoruz. Bir insanda okb oluşması için geçmişten günümüze kadar yaşanılan birçok olayın birikerek ilerlemesi gerekiyor. Kişinin aile ilişkileri, arkadaşları ile olan ilişkiler ve okul yaşamı bu olayların gerçekleştiği zaman dilimi olabilmektedir. Bu etkenler ayrı ayrı değerlendirilmeli ve farklı müdahale teknikleri kullanılarak tamamen ortadan kalkması için bir süreç işletilir. Sadece semptomları ortadan kaldırmak için yapılan uygulamalar yüzeysel bir sonuç getirmekte ve farklı bir takıntı ile kendisini göstermektedir. Tekrarlanan bu süreçler kişiyi çok fazla yormakta ve tamamen geçmesine olan umudunu yitirmesine neden oluyor. Bu nedenle yüzeysel kalan, işlevsel olmayan terapilerle zaman kaybedilmemelidir. Daha sağlıklı olan semptoma bütüncül olarak bakabilmektir.