Tatlı zehir, şeker!!!
Yazar Meltem Erdağı • Diyetisyen • 11 Aralık 2017 • Yorumlar:
Artık bir çoğumuz şekerin zararlı olduğunu ve tüketilmemesi gerektiğini biliyoruz. Hatta çayımızdaki şekeri azaltıp tatlılardan da kaçınır olduk. İyi de yaptık fakat neden bu tatlı ve güzel şeyi hayatımızdan çıkarmak zorundayız? Şekerin vücudumuza girdiğinden itibaren sebep olduğu yıkımın ne kadar farkındayız?
İşte şekerin vücudumuza girdiğinden itibaren izlediği yol şu şekildedir:
Aldığınız şekerli gıda, ağzınızda ve midenizde bir takım mekanik ve kimyasal sindirime uğrayarak bağırsaklarınıza gelir. Sindirim burada tamamlanır. Şeker yani sukroz burada iki kısma ayrılır: Fruktoz ve Glikoz. Daha sonra ikiside Karaciğere doğru yol alır. Buraya geldiklerinde ise glikoz hemen enerji için kullanılır veya daha sonra kullanılmak üzere paketlenip depolanır. Fakat Fruktoz’ un işi (işte bu kısım vücudumuz için biraz sıkıntılı) Glikoz kadar kolay değildir. Çünkü fruktoz doğada çok fazla bulunmaz ve bu yüzden Karaciğerin bunu düzenlemek için bir sistemi de yoktur. Gelen fruktoz derhal Karaciğerden gönderilir. Eğer tüm depolarımız da doluysa işte o zaman korkunç son… Hoop! fruktoz hemen yağa dönüştürülür. Karaciğer bir depo organ olduğu için bu yağlanmadan o da etkilenir. İşte tüm bunlar da insülin direnci ve diyabet gibi risklere neden olur.
Diğer bir olay ise karaciğerdeki bu yağın sadece burada kalmayıp kan dolaşımına da gönderilmesidir. Damarlarımızda dolaşan bu yağlar aşırı şişmanlık, damar tıkanıklığı gibi rahatsızlıklara neden olabilir.
Gelelim insülin’e.. Şimdi diyelim ki gün içerisinde çok fazla miktarda şeker ve karbonhidrat kaynağı (ekmek, makarna vb) tükettik. Bunların sindirimi ile birlikte çok fazla miktarda glikoz kan dolaşımına katılır. Glikozun varlığıyla birlikte ise hemen insülin hormonu salgılanır. İnsülin burada anahtar görevi görür ve glikozun hücre içerisine girmesini sağlar. Haliyle kanımızda ne kadar çok glikoz varsa insülin de o kadar fazla salgılanır. İşte burdaki önemli nokta ise insülinin yağ hücreleri üzerindeki etkisidir. Glikozun hücrelere girmesine yardımcı olan insülin, yağ hücrelerinin ise bulunduğu yere tutunmasını sağlar. Yani yağ yakma işlemi kapanır!
Vücudumuzdaki fazla yağın ise birçok hastalığın sebebi olduğunu da biliyoruz. En çok bilinenler damar tıkanıklığı, kalp kirizi, damar sertliği, insülin direnci ve diyabet gibi hastalıklardır.
Bu hastalıkların her geçen gün artıyor olması ise endişe verici.. İşte bu yüzden Dünya sağlık örgütü bir alt limit belirlemiştir. Bir kişinin günlük enerji gereksiniminin şekerden gelen kısmının %10’dan daha az olması gerektiğini ve bu oranın %5’in altında olması halinde ise çok daha sağlıklı olacağını açıklamıştır.
Örneğin şöyle bir hesap yapacak olursak; Günlük enerji gereksinimi 1800 kcal olan bir kişinin günlük alabileceği maksimum şeker miktarı (%5) 22,5 gram olmalıdır. Bu da yaklaşık 4,5 tatlı kaşığı kadar yapar. İşte bu miktarı aşmamak sağlığımız için çok önemli.
Şimdi sizde ne kadar şeker tükettiğinizi bu ölçüye göre kıyaslayabilir ve tüketiminizi dengeleyebilirsiniz…