Terapide Çocukluğa İnmek ve Bağlanma Kavramı
Yazar Burcu Çetin Şeker • Psikolog • 31 Mart 2022 • Yorumlar:
Çocukluğa inmek deyince aklınıza ne geliyor? Gözleri kapatarak hipnotize bir şekilde çocukluğumuzdaki bir anı hatırlamak mı? Ya da bir divana uzanıp çocukluğumuzdaki rastgele anıları terapistimize anlatmak mı? Hem evet hem de hayır. Peki herkesin dilinden düşmeyen “çocukluğa inmek” neden terapi sürecinin önemli bir parçasıdır?
Bunu daha iyi anlayabilmek için önce Bowlby’nin (1995) bağlanma kuramına değinelim. Bağlanma kuramına göre; insanın hayatında kurduğu ilk ilişki modeli anne ve babasıyla (ya da birincil bakım vereniyle) kurduğu ilişkidir ve hayatın geri kalanında kurulacak tüm ilişki modelleri için kritik önem taşımaktadır. Çocuklar, anne ve babalarıyla olan ilişki deneyimlerden öğrenerek kendileri için bazı ilişki modelleri ve kalıpları oluşturur ve bunları erken yaşta içselleştirmeye başlarlar. Bu ilişkiye dayanarak bir bağlanma stili oluştururlar. Güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma, kaçıngan bağlanma olmak üzere 3 temel bağlanma stili vardır. Önce bu bağlanma stillerinin ne olduğuna bakalım.
Güvenli bağlanma
Çocuğun bakımının tutarlı olması, ihtiyaçlarının istikrarlı bir şekilde giderilmesi, sevgi ve şefkat ile yaklaşılması sonucu ebeveyn ve çocuk arasında güvenli bağlanma oluşur. Çocuk, dış dünyayı kendi ihtiyaçlarına duyarlı ve güven duyacağı bir ortam olarak algılar. Bu da başkalarına karşı güven duygusunu oluşturur. Korktuğu, endişe duyduğu zamanlarda onu rahatlatacak birilerinin olduğunu bilir.
Kaygılı (Saplantılı) Bağlanma
Ebeveynin istikrarlı ve sabit bir şekilde güven alanı oluşturamadığı durumlarda çocukta kaygılı bağlanma görülür. Çocuk annenin sevgi ve şefkatinden yoksun kalmaktan korktuğu için aşırı yapışma ve bağımlı bir ilişki geliştirme eğilimi gösterir. Çocuk ebeveyniyle hem çok yakın olmak ister hem de yakın temasa karşı direnç gösterir, ambivalans bir görüntü sergiler.
Kayıtsız / Kaçıngan Bağlama
Çocukluğunda, ebeveynden gerekli sevgi ve şefkati göremeyen, ihtiyaçlarının karşılanmadığı durumlarda bu bağlanma stili oluşur. Çocuk hayal kırıklığına uğramamak adına beklentisini en düşük seviyede tutmayı öğrenir. Güven duygusu geliştiremez ve yakın ilişki kuramaz. Bakım veren kişiyi yok saymayı tercih eder. Her türlü istismar ya da ihmal sonucu bu bağlanma stilinin oluşması çok olasıdır.
Bağlanma stilleri neden önemlidir?
Bağlanma Kuramı'na göre, çocuk bebeklikten itibaren ebeveyniyle yaşadığı deneyimleri ve onunla geliştirdiği ilişki sayesinde “benlik modeli” ve “başkaları modeli” geliştirir. “Benlik modeli”, kişinin ne ölçüde kendini sevgiye layık, değerli bir birey olarak gördüğüdür. “Başkaları modeli” ise kişinin diğer insanları ne ölçüde güvenilir, ilgi ve sevgi sunmaya hazır bireyler olarak algıladığıdır. Ebeveynle kurulan bağlanma stili; bireyin kendisi ve insanlara yönelik temel inançlarının şekillenmesinde belirleyici olur ve yetişkinlik dönemindeki ilişkilerindeki duygu, düşünce ve davranışlarını etkiler. Bu bağlanma stili ve davranış kalıpları ilişki kurulan diğer insanlara da aktarılır.
Bu nedenle çocukluk yıllarının ele alınması terapide oldukça önemlidir. “Çocukluğa inmek” sadece rastgele çocukluk anılarını hatırlamak değil, bugün şikâyet edilen konu bağlamından yola çıkarak, kişinin bugünkü ilişki örüntüleriyle çocukluğundaki ilişki örüntüleri arasındaki bağlantıyı keşfetmektir. İnsan çevresiyle kurduğu ilişkiden bağımsız olarak ele alınamaz, bu nedenle terapiye başvurmaya sebep olan sorun her ne olursa olsun bireyin ilişkileri mutlaka gündeme alınır ve bu ilişkilerin kaynağı çoğunlukla çocukluk deneyimlerine bağlı olduğu için de “çocukluğa inmek” terapinin önemli unsurlarından biridir.
Bağlanma stillerinin yetişkin hayatına yansımasını nasıl görürüz?
Güvenli bağlanmanın özellikleri
Bu bağlanma stilindeki bireylerin özgüvenleri yüksek ve sosyal ilişki kurma becerileri kuvvetli olur. Yakın ilişkilerden keyif alır ve dengeli ve güvenli ilişkiler kurabilirler. Hem kendilerini hem de başkalarını olumlu görme eğilimindedirler. Yakın ilişkilere değer verirler ancak bu ilişkiler sırasında kişisel özerkliklerini korumayı da sağlayarak dengeli bir ilişki modeli sürdürürler. Güvenli bağlanmaya sahip kişiler kendi ihtiyaçları ve karşıdakinin ihtiyaçlarını karşılama konusunda denge kurmayı başarabilen bireylerdir.
Kaygılı (Saplantılı) bağlanmanın özellikleri
Bu bağlanma stiline sahip bireylerin, yetişkinliklerinde özgüven sorunları olur. Başkalarına yaklaşmakta tedirgin olur, duygularının karşılık bulamayacağından endişe duyarlar. Karşısındakine kendisinden daha fazla değer vererek, onu yüceltme ve kendini değersizleştirme eğiliminde olurlar. İlişkilerinde bağımlı bir örüntü çizmeleri çok olasıdır. Sürekli karşıdaki kişinin onayını alır ve onu kaybetmemek için gereğinden fazla fedakârlık yaparlar. Genellikle çocuk sahibi oldukları zaman bağlanma ihtiyaçlarını çocuğa bağımlı olarak gidermeye çalışırlar.
Kaçıngan bağlanmanın özellikleri
Bu bağlanma stilindeki bireyler, kimseye güven duymaz ve mesafeli ilişkiler kurarlar. Genellikle yakın ilişkilerde oluşabilecek olası reddedilmelere karşı benliğini koruma çabaları vardır. Hem kendilerini hem de başkalarını olumsuz olarak görürler ve dış dünyayı güvensiz olarak algılarlar. Yakın ilişkilere duygusal yatırım yapmaktan kaçınır ve ayrılık olduğunda olumsuz duyguları çok az hissederler.
Bağlanma stili kader midir?
Bağlanmaya dair teoriler günümüzde oldukça kabul görmüş ve çocuk gelişiminde de yer etmiştir. “Güvenli bağlanmanın önemi”, artık çocuk sahibi olan hemen herkesin bildiği bir kavram haline gelmiştir. Peki bağlanma stili bir kader midir? Yoksa bunu değiştirmek mümkün müdür? Güvenli bağlanma stiline sahip olmayan birisi ömür boyu sağlıksız ilişkiler yaşamaya muhtaç mıdır? Tabiki hayır.
Her ne kadar çocuklukta oluşan bağlanma stillerinin yetişkinlik dönemindeki ilişkiler için belirleyici bir zemin oluşturduğu savunulsa da insan ilişkilerinin oldukça kompleks bir yapısı olması nedeniyle bunu tüm koşullarda genellemek doğru değildir. Bazı durumlarda çocukluğunda güvenli bağlanan kişilerin, hayatın ilerleyen yıllarında yaşadığı travmalar sebebiyle bağlanma stilinin değiştiği ya da tam tersi güvensiz bağlanma örüntüsü olan bir insanın yetişkinlikteki ilişkileri sayesinde bu örüntüsünü değiştirip güvenli bağlanma stiline geçtiği görülmektedir.
Bununla beraber, bağlanma stili hakkında farkındalık geliştirmek isteyen ve yetişkin hayatındaki mevcut ilişkilerinde bu örüntülerini sorgulayan ve şikayetçi oldukları alanları iyileştirmeye çalışan kişiler terapide oldukça fayda sağlamaktadır. Bağlanma stili asla değişmeyecek bir kavram olarak görülmemelidir. Önemli olan kişinin sağlıksız ilişki örüntülerine sahip olduğunu fark etmesi, bunu değiştirme motivasyonuna sahip olması ve doğru yardımı almasıdır.
Bugün rahatsız olduğunuz bir ilişki modelinin içinde çıkamıyor ya da kendinize “neden hep böyle insanlar beni buluyor?” diye soruyorsanız, sorunun cevabı; çocuklukta öğrenmiş olduğunuz ilişki modellerinde ve o zaman içselleştirmiş olduğunuz davranış kalıplarında yatıyor olabilir. Eğer bu ilişki modellerinin artık zarar verdiğini düşünüyorsanız, bunları değiştirmek için terapi desteği gerekir. Terapi ilişkisi de bir bağlanma örüntüsü oluşturacağı için, bireyin bu ilişki içerisinde duygu, düşünce ve davranışlarını yansıtması ve terapistin oluşturduğu güvenli ortam içerisinde bunları ele almasıyla birlikte değişim gerçekleşir.