Toplum Bekler Ama Hayat Beklemez
Yazar Zübeyde Ezgi Horzum • Psikolog • 10 Eylül 2019 • Yorumlar:
İd ister, super ego engeller mi ? Ya da id ister, ego dengeler mi ?
Aslında hayatımıza dönüp baktığımızda ertelediğimiz isteklerimiz, susturduğumuz iç seslerimiz yok mudur ? Elbette her insanın toplumsal bilince uygun hareket etmek, grubun dışına çıkmamak amacıyla isteklerini ertelediği ya da bastırdığı bazı dönemleri olabilir. Örneğin bir insan 65 yaşında çılgınlar gibi eğlenmek istiyor olabilir ancak o kişinin yetiştiği kültürel çevre eğer buna uygun ortamı oluşturmamışsa kişide oluşan ‘toplumsal bilinç’ veya ‘toplumsal norm’ buna izin vermeyecektir ve dolayısıyla super ego aktif olacak kişinin bu isteği derhal baskılanacaktır. Ancak bazı insanlar da bu şekilde toplumsal bilince aykırı istekleri olduğunda bunun farkına varırlar ancak isteklerini ertelemek istemeyebilirler, bu da bir tercih. Dolayısıyla aslında bizim kim olduğumuz ya da hayatımızı nasıl şekillendirdiğimiz az da olsa çok da olsa toplumsal bilincin etkisi altında değil midir ? Bireylerin yaşamlarını ait oldukları kültür ortamının toplumsal normları belirliyor olabilir mi ? Neden çoğumuz belirli zaman dilimlerinde okulu bitirmek zorundayız ? Neden toplum belli yaşın üstünde olan ve evlenmemiş bireylere farklı etiketler yapıştırır ? Neden toplum belli yaşın üstündeki bireylerin aktif çalışma hayatlarının olmasını bekler ? Neden toplum evlenmiş bireylerin çocuk yapmasını bekler ? Sonra da o çocuğa bir de kardeş bekler ? İşte belki de tüm bu beklentiler toplumsal bilince bağlı olarak gelişen ve dolayısıyla farklı toplumlarda farklı haller alan bir ortamda gelişir. Erich Fromm ‘biz annenin sütünü emerken toplumun özelliklerini de emeriz’ demiş. Çok doğru bir söz değil mi sizce de ? İsteklerimiz, ahlaki değerlerimiz, yapıp-ettiklerimiz, davranışlarımız, tepkilerimiz, dürtülerimiz, rollerimiz, amaçlarımız, hedeflerimiz, hayallerimiz... bunların çoğu büyüdüğümüz toplumun bilincinden etkilenmiyor mu ? Ya da bunlar toplumsal bilinci etkiliyor mu ? Toplumsal bilinç artık farklı bir hal alıyor olabilir mi ? Artık bunun etkileşimsel bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin ; baby-shower partileri. Bizim toplumumuzda bundan 30 yıl öncesine kadar böyle bir ‘kutlama’ bulunmamaktayken artık insanlar bunu bir ‘gelenek’ haline getirmeye başlamış ve dolayısıyla toplumsal bilincimizde yavaş yavaş kendine yer edinmeye başlamıştır. Dolayısıyla birey toplumdan, toplum da bireyden etkilenir. Ve insan ise bunların bir karışım mozaiğidir... Her birey içinde bulunduğu toplumun getirdiği kalıpyargısal birtakım düşünceleri ve davranışları içerir. Kimi insan özgür düşünme becerisi ve bireyselliği ile toplumun bu kalıplarının dışına çıkmak isteyebilir. Kimi insan ise bu kalıpları kendi kişiliği ile uyumlu hale getirip yaşamını devam ettirebilir. İnsanlar değişime ve dönüşüme açık bir organizma olduğundan yaşamının bazı dönemlerinde bu kalıpların dışında olmak bazı dönemlerinde ise tamamen bu kalıpların içinde olmak isteyebilir. Çünkü ‘homo sapiens’in davranışları kendini korumak, hayatta kalabilmek üzerine programlanmıştır. İnsanlar istek ve arzuları doğrultusunda davranışlarda bulunabilirler. Bu davranışlar eğer toplumun bilincine uygunsa bireyler bu davranış üzerinde fazla düşünmeden hayatlarına devam edebilecekleri gibi ; eğer bu davranış toplumun bilincine aykırı, toplumun kabul etmeyeceği ve onu grubun dışına çıkaracak bir sonuca yol açıyorsa birey bilişsel tutarsızlık yaşamamak, kendini haklı görebilmek ve aidiyet duygusunu devam ettirebilmek için bu davranışını mantıklı açıklamalarla kendine kanıtlamaya çalışır. İnsanlar ve onların yetiştiği topluma ait düşünce yapısı bireylerin hayatlarında büyük bir öneme sahiptir. Bireyler ait oldukları topluma ait kendilerinde bir ‘sosyal bilinçdışı’ oluşturarak hayatlarına devam ederler...