Travmaların Altında Yatan Sebepler
Yazar Aylin Aydemir • 29 Aralık 2022 • Yorumlar:
Bir çok yaşam probleminizin altında hiç mi hiç hatırlamadığınız ama zihninizde sizi ve tüm hayatınızı yöneten bir virüs gibi, sürekli rahatsız eden travmaların yattığını hiç düşündünüz mü?
En ağır sağlık problemlerinden, sürekli yaşadığınız kronik hastalıklarınıza varan pek çok sorunun kökeninde geçmişten getirdiğiniz duygusal travmalarınız olabilir. Bir çoğumuz ortaya çıkan ağrı, spazm, acı gibi semptomlardan kurtulmak çeşitli tedavi yöntemlerine başvurabiliriz. Hatta çoğu zaman bu tedavilerden fayda da sağlarız ancak halen hastalığa sebep olan travmatik deneyim bilinçaltımızın derinliklerinde var olmaya devam eder. EMDR, EMDRVitale gibi travma odaklı
çalışmalar bilincin derinliklerinde yatan belki farkında bile olmadığınız bu travmalarla bilinçli bir farkındalık içerisinde yüzleşmenizi ve belkide bu travmatik deneyimlere yeni ve daha gerçekci bir bakış açısı ile bakabilmenizi sağlayabilir.
Burada dikkatimizi çekmesi gereken en önemli noktanın bu travmaların ne şekilde oluştuğunu anlamak olduğunu söyleyen Uzm. Klinik Psikolog Aylin Aydemir çocukluk dönemlerine özellikle de 0-6 yaş arasında ki döneme çok önem verdiğini söylüyor. Danışanların yaşadıkları sorunların hikayesine odaklanan Klinik Psikolog Aydemir, travmaların yaşanılan olaydan çok, yaşanılan olaya verilen tepki olduğunun da altını çizmekte.
Genellikle spontan şekilde özellikle de 0-6 yaş arasında oluşan bu kodlar kişinin yetişkinlik hayatı boyunca aynı şekilde işlevini koruyabiliyor. Örneğin erken çocukluk döneminde babası ile ciddi problemler yaşamış ve korku içinde büyümüş bir çocuğun yetişkinlik döneminde de oterite ile problemleri olabilceğini öngörebiliriz. Buradaki asıl nokta bu yetişkin kişinin bu zihinsel kodları 0-6 yaş gibi beynin gelişimini tamamladığı ve sosyal çevresine bağlı dönemde yaptığıdır.
Özetle erken dönem çocukluk yaşlarında beyin henüz olaylar karşısında gerçekci bir yorumda bulunacak yeterlilikte değildir. Dolayısı ile çevresindeki bakım verenlerin tutum ve davranışları, çocuğun kendini ne kadar güvende hissettiği gibi durumlar çocuğun kendisi ile ilgili geliştirdiği benlik algısını zedeleyebilir. Örneğin ‘ben yetersizim’, ‘güçsüzüm’ yada ‘dayanıksızım’ gibi bir şema geliştirmesine sebep olabilir. Sosyal sinir sistemimiz işte bu erken dönemde aldığı mesajlarla şekillenmektedir. Yani değer yargılarımız neyin iyi neyin kötü olduğu gibi öğrenmeler olayları değerlendirmemiz açısından bir temel oluşturur. Peki ya bu erken dönem öğrenmelerimizde ciddi problemler oluşmuşsa ve bizi yöneten bu zihinsel kodlar işlevsel değilse ve biz hayatımızı buna göre yaşıyorsak?
EMDR EMDRVitale seanslarında açığa çıkan bu çocukluk yaşantıları yada kişinin bireysel hikayesini anlaması bu travmaların çözülmesine destek olabilmektedir. Klinik Psikolog Aylin AYDEMİR EMDR seanslarına ilk başladığı yıllarda travmalarla çalışırken kişilerin acı olaylarla yüzleşmelerinde dıştan gözlenebilen bedensel tepkilerine rağmen, bu tepkilerden hiç bahsetmediklerini ve aslında kendi beden tepkilerinin çok az farkında olduklarını gözlemledi. Danışanların hatırlarına ilişkin bedensel duyumsamaların gücü aslında kişinin artık etkilenmediğini söylediği hatırlara yönelik sinir sisteminin verdiği cevaplardı. Yani sinir sistemi olayı hatırladığında otomatik bir stres tepkisi vermekteydi oysa ki danışan olayı atlattığını ve artık etkilenmediğini düşünmekteydi. EMDRVitale ile seans sırasında danışanların beden tepkilerini ölçümleyen bir cihaz ile EMDR Cihazını birlikte kullanmış ve danışanların bedensel tepkilerini somut bir şekilde izlenebilir hale getirmiştir. Bedendeki bu değişimleri danışanın farkındalığına sunduğunda danışanlar birçok konuda çözülme yaşamış hem olaylar karşısında bedenlerine yönelik farkındalıkları artmış hemde travmanın etkisi ile başetme kapasiteleri geliştirebilmiştir.
Boşanmalar, sevilen birinin ölümü yada kaybı, iş kayıpları, aile içi çatışmalar gibi birçok acı veren yaşam olayı zihnimize çaresizlik yada çözümsüzlük gibi kaydedilebiliyor. Bu derin yas süreçleri, yoğun stres veren bu dönemler bir süre sonra insan beyni tarafından bilinçdışına itilmeye başlanıyor görünürde yas hafifliyor ancak bilinçdışına itilen duygu ve düşüncelerin virüslü bir bilgisayar programı gibi çalıştığını biliyoruz. Aslında Klinik Psikolog Aylin Aydemir DR. Jung’ın yaklaşımını da göz ardı etmeyerek ana rahmine düştüğümüz andan itibaren maruz kaldıklarımızın bilincimizde bıraktığı izlerle ilgili de travmalarımız olabilceğine de vurgu yapmaktadır.
Klasik tıp 0-6 yaş aralığında yaşadıklarının sonraki yaşam için belirleyici olduğunu artık kabul ediyor. Bununla birlikte anne karnındaki 9 ay, 10 aylık sürecin benlik oluşumundaki etkileri üzerine de araştırmalar bulunuyor. Tüm bu bilgilar ışığı altında beynimiz tarafından bu kadar erken dönemde yapılan kayıtların bilinçli bir farkındalık tarafından hatırlanması mümkün değildir. Ancak otomatik sinir sistemi tarafından yönetilen otomatik beden tepkilerimizin bu bilinç dışına itilmiş kayıtlara tepki veriyor olmasının muhtemel olduğunu düşünebiliriz. Bu aklımıza hemen “Sırlarınız kadar hastasınız.” diyen Dr. Gilbert Renaud getiriyor.