Yaş ve Meme Kanseri Tedavisi
Yazar Mahmut Can Yağmurdur • Genel Cerrah • 15 Ocak 2018 • Yorumlar:
Meme kanseri, dünyada kadınlar arasında en sık görülen tümör olup, kadınlarda görülen tüm kanserlerin %32’ sini oluşturmaktadır . Günümüzde her 8 kadından biri hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski ile karşı karşıyadır . Meme kanseri riski yaşla beraber artmakta olup, en büyük artış 40 yaşından sonra görülmektedir. Meme kanseri, farklı klinik seyirler gösteren bir hastalıktır. Bu nedenle karşılaşılabilecek farklı durumların önceden öngörülebilmesi, tanı ve tedavide temel prensiptir. Bu amaçla hangi hastaya hangi tedavi planının uygulanacağı, nüks olasılığı ve tüm hastalık seyrini belirleyici olabilecek faktörler önceden belirlenmelidir.
Cerrahi tedavi bu hastalıkta seçkin tedavi olma özelliğini korumaktadır. Tarama programlarının düzenli uygulanması ve hastaların bilinçli olmasıyla erken evre meme kanserli hastalar daha çok tespit edilmektedir.
Meme kanserinin tek bir hastalık gibi değil, farklı seyir ve prognoza sahip, aynı zamanda farklı patolojik süreçlerin birleşimi şeklinde değerlendirilmesi gerektiği görüşü giderek yaygınlık kazanmaktadır. Uzun süreli sağ kalım, esas olarak sadece erken tanıyla değil tümörün davranışı ve vücuda yayılma potansiyeli ile de belirlenmektedir.
Cinsiyet, yaş, genetik durum gibi etyolojik faktörlerden korunmak mümkün olmadığına göre hastalığın erken dönemde teşhis ve tedavisi önem kazanmaktadır, bu nedenle meme kanseri için değişik tedavi modelleri geliştirilmiştir. Ancak her tedavi biçimi meme kanserli bazı bireyler için etkili olmuştur. Bu nedenle, hastalığın doğal seyrini önceden tahmin edebilen, en elverişli tedavi planını saptamaya izin veren ve hastalığın geleceğini değerlendirebilen “prognostik işaretleyiciler”i ortaya koymak çok önemlidir. Meme kanseri için uzun süreli sağ kalıma etki eden faktörler birçok çalışmada gösterilmiştir . Bunların içinde koltuk altı lenf nodu tutulumu, tümör boyutu ve yaş gibi etkenler hala güncelliğini korumaktadır. Ancak bunlar arasında koltukaltı lenf bezi tutulumu varlığı ve sayısı meme kanserli hastalarda sağ kalımı belirlemede hala en önemli etken olarak kabul edilmektedir. Genç yaştaki hastalarda koltuk altı lenf bezi tutulumunun ve hücre bölünme yeteneğinin daha fazla olduğu, bu nedenle genç yaşta cerrahi sonrası hastalığın nüksünün bu faktörler ile ilişkili olduğu belirtilmiş, genç yaşın hastalığın kontrolü üzerine olumsuz etkisi olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle meme kanserine yakalanan hastalar 45 yaş öncesi-45-69 yaş arası ve 70 yaş sonrası gruplandırılmıştır. Uzun dönem hastalıksız sağ kalımın 70 yaş sonrası hastalarda daha fazla olduğu, bu yüzden de ileri yaşta meme kanseri prognozunun daha iyi olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan tümör boyutunun sağ kalımı etkileyen en önemli etkenlerin başında olduğu unutulmamalıdır. Günümüzde yaş ve tümör boyutu cerrahi tedavi seçeneğini belirlemede mutlaka göz önüne alınması gereken 2 önemli parametredir.
Sonuç olarak; cerrahi kliniklerine başvuran tüm meme kanserli hastalar için ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası değerlendirilmeler dikkatle yapılmalı, evrelendirme çalışmaları özenle yapılarak prognostik faktörleri belirlenmeli ve bu bilgilere göre hastalara cerrahi tedavi seçeneği söylenmeli ve cerrahi sonrası tedavilere yönlendirilmelidir.
Meme kanseri, dünyada kadınlar arasında en sık görülen tümör olup, kadınlarda görülen tüm kanserlerin %32’ sini oluşturmaktadır . Günümüzde her 8 kadından biri hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski ile karşı karşıyadır . Meme kanseri riski yaşla beraber artmakta olup, en büyük artış 40 yaşından sonra görülmektedir. Meme kanseri, farklı klinik seyirler gösteren bir hastalıktır. Bu nedenle karşılaşılabilecek farklı durumların önceden öngörülebilmesi, tanı ve tedavide temel prensiptir. Bu amaçla hangi hastaya hangi tedavi planının uygulanacağı, nüks olasılığı ve tüm hastalık seyrini belirleyici olabilecek faktörler önceden belirlenmelidir.
Cerrahi tedavi bu hastalıkta seçkin tedavi olma özelliğini korumaktadır. Tarama programlarının düzenli uygulanması ve hastaların bilinçli olmasıyla erken evre meme kanserli hastalar daha çok tespit edilmektedir.
Meme kanserinin tek bir hastalık gibi değil, farklı seyir ve prognoza sahip, aynı zamanda farklı patolojik süreçlerin birleşimi şeklinde değerlendirilmesi gerektiği görüşü giderek yaygınlık kazanmaktadır. Uzun süreli sağ kalım, esas olarak sadece erken tanıyla değil tümörün davranışı ve vücuda yayılma potansiyeli ile de belirlenmektedir.
Cinsiyet, yaş, genetik durum gibi etyolojik faktörlerden korunmak mümkün olmadığına göre hastalığın erken dönemde teşhis ve tedavisi önem kazanmaktadır, bu nedenle meme kanseri için değişik tedavi modelleri geliştirilmiştir. Ancak her tedavi biçimi meme kanserli bazı bireyler için etkili olmuştur. Bu nedenle, hastalığın doğal seyrini önceden tahmin edebilen, en elverişli tedavi planını saptamaya izin veren ve hastalığın geleceğini değerlendirebilen “prognostik işaretleyiciler”i ortaya koymak çok önemlidir. Meme kanseri için uzun süreli sağ kalıma etki eden faktörler birçok çalışmada gösterilmiştir . Bunların içinde koltuk altı lenf nodu tutulumu, tümör boyutu ve yaş gibi etkenler hala güncelliğini korumaktadır. Ancak bunlar arasında koltukaltı lenf bezi tutulumu varlığı ve sayısı meme kanserli hastalarda sağ kalımı belirlemede hala en önemli etken olarak kabul edilmektedir. Genç yaştaki hastalarda koltuk altı lenf bezi tutulumunun ve hücre bölünme yeteneğinin daha fazla olduğu, bu nedenle genç yaşta cerrahi sonrası hastalığın nüksünün bu faktörler ile ilişkili olduğu belirtilmiş, genç yaşın hastalığın kontrolü üzerine olumsuz etkisi olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle meme kanserine yakalanan hastalar 45 yaş öncesi-45-69 yaş arası ve 70 yaş sonrası gruplandırılmıştır. Uzun dönem hastalıksız sağ kalımın 70 yaş sonrası hastalarda daha fazla olduğu, bu yüzden de ileri yaşta meme kanseri prognozunun daha iyi olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan tümör boyutunun sağ kalımı etkileyen en önemli etkenlerin başında olduğu unutulmamalıdır. Günümüzde yaş ve tümör boyutu cerrahi tedavi seçeneğini belirlemede mutlaka göz önüne alınması gereken 2 önemli parametredir.
Sonuç olarak; cerrahi kliniklerine başvuran tüm meme kanserli hastalar için ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası değerlendirilmeler dikkatle yapılmalı, evrelendirme çalışmaları özenle yapılarak prognostik faktörleri belirlenmeli ve bu bilgilere göre hastalara cerrahi tedavi seçeneği söylenmeli ve cerrahi sonrası tedavilere yönlendirilmelidir.