Yaygın Kaygı (Anksiyete) Bozukluğu Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

Küresel ölçekte içinde bulunduğumuz pandemi dönemi, özelde ise coğrafyamızda yaşadığımız sıkıntılar, stresli yaşam olayları ve atalarımızdan gelen genetik eğilimler bunaltılı olmamıza yol açabiliyor.

Bu durumdan hareketle ben de bu hafta sizlere toplumumuzda en yaygın olarak görülen psikopatolojilerden olan bunaltı bozuklukları sınıflamasındaki ‘’Yaygın Kaygı(anksiyete) Bozukluğu’’ hastalığına dair bilgiler vermek istedim.

Yaygın Kaygı Bozukluğunda;

Birey nedeni olmayan bir sıkıntı hissetmesiyle birlikte, bir felaket olacakmış, kötü haber alacakmış gibi endişe duyguları algılar.

Korkuya benzeyen bu duygu anksiyete olarak tanımlanır.

Tabi bu rahatsız edici duygular hafif bir gerginlik derecesinden ağır panik duygusuna uzanan spektrumda olabilir.

Ağır panik yaşantılarında kişi uzun süreli olmakla birlikte göğüs kafesinin patlayacağını ve sebebinin belli olmadığını hissedebilir. Bu da hem acı hem panik yaşatır.

Hasta genel bir huzursuzluk, endişe ve tedirginlik yaşar, yerinde duramaz.

Kişilerarası ilişkilerinde bozulmalar oluşur.

Genel olarak bir göğüs kafesi sıkışması, göğse baskılanma hissi yaşanır ve korku nesnesi belli değildir.

Tüm bunlar yaşanırken hastanın zihinsel yetilerinde herhangi bir problem yoktur. İçinde bulunduğu durumdan dolayı yılgınlık yaşar ve birazcık unutkanlık belirtileri gösterebilir.

Hastanın düşünce içerinde bir bozukluk olmaz ancak, kişi panik durumundan kurtulmak için hızlı konuşan, tasalı bir görüntüye sahiptir.

Hastada ; kan basıncı yükselmesi, ağız kuruması, kalp atımının hızlanması, kaslarda gerginlik, vücut tüylerinin uyarılması, çarpıntı, gözbebeklerinde genişleme, soluk bir yüz görünümü, tuvalet ihtiyacının sık oluşması, oksijene açlık, kusma, uzuvlarda karıncalanmalar gibi fizyolojik belirtiler görülür.

Bu fizyolojik belirtilerin doğal korkudan ayırt edilmesi ile ilgili olarak Prof. Dr. Orhan Öztürk ve Prof. Dr. Aylin Uluşahin; ‘’organizmanın ivedi tehlike karşısında kaçma ya da dövüşe hazırlanma biçiminde ortaya çıkan ve tehlike karşısında otonom sinir dizgesinin aşırı etkinliğe geçmesi ile ilgili belirtilerdir. Ancak yaygın bunaltıda bu tehlikenin ne olduğu, nereden geldiği kişi tarafından bilinmemektedir ve bu özelliği ile doğal korku tepkisinden ayırt edilir.’’ şeklinde ifade etmişlerdir.

Tanı konabilmesi için hastalığın süre ölçütü tartışmalı durumdadır. DSM-5(tanı ölçütleri başvuru el kitabı)’te her ne kadar 6 aylık sürede zamanın büyük bir bölümünde yukarıda bahsettiğimiz genel tablonun görülmesi gerekmektedir dese de yaygın kaygı bozukluğunda alevlenme dönemleri daha çok dalgalı olmaktadır.

Yani hastalar zaman zaman hafifleşen , ağırlaşan veya sönen epizodlar yaşarlar. 

Psikolojik destek almanın zamanının geldiği, bireyin psiko-sosyal işlevselliğinde bozulmalar olması ve fizyolojik sıkıntılar yaşamasıyla kendini belli eder.

 Tedaviye hastalığın erken döneminde başlanması, kronikleşmesini önlemek açısından önemlidir.

Yaygın Kaygı Bozukluğu tanısı almış bir hastaya uygulanacak olan en faydalı tedavi yöntemi psikoterapi+farmakoterapidir.

Yani ilaç kullanımıyla birlikte psikoterapi süreci hastanın hızlı bir şekilde normal yaşam işlevlerine dönebilmesini sağlar.

Saha araştırmalarına göre antidepresan kullanımı ve bilişsel davranışçı terapi ile birlikte iyileşme gösteren hastanın sayısı fazladır.

Ayrıca Yaygın Kaygı Bozukluğu hastaları ilaç yan etkilerine karşı duyarlıdır. Hastalara yan etkiler hakkında bilgilendirilme yapılması gerekir. Zaten sebebi olmayan sıkıntıların oluşturduğu stresin üzerine bir de yan etkilerin eklenmesi hastada panik duygusunu nüksettirebilir. 

Velhasıl;

Bahsettiğim belirtileri kendinizde veya yakınlarınızda gözlemlediğiniz takdirde uzmanlara başvurmayı ihmal etmeyin. Zira erken tedavi iyileşme olasılığını artırır.

Sağlıklı ve huzurlu haftalar dilerim…

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Ali Ruhan Çelik Psikoloji, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Psk. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)