Yeme Bozuklukları ve Sebepleri

Yazar Berivan EdemenPsikolog • 2 Ağustos 2021 • Yorumlar:

Yeme bozuklukları bilhassa son 20-30 yıl içinde sürekli olarak artış göstermektedir. Kadın, erkek, çocuk, yetişkin, ergen, kısaca herkeste ve bireylerin her döneminde yeme bozukluğu görülebilmektedir. Özellikle medyanın etkisiyle beraber kadının ince görünümünü kabul eden, erkeğin ise daha yapılı görünümünü kabul eden toplumlarda yeme bozukluğu daha çok görülmektedir. Yeme bozukluğu, kişilerde farklı şekilde ve farklı durumlarda görüldüğünden dolayı bir kaç başlık altında incelenmektedir.

Bulimiya nervoza yeme bozuklukları arasındadır ve bu yeme bozukluğunu yaşayan kişi yeme atakları geçirmekle beraber özellikle hızlı elde edebileceği ve hızlı tüketebileceği besinleri alarak rahatlama yaşar ve bunun sonucunda fazla miktarda almış olduğu besinlerden rahatsızlık duyar ve pişmanlık duygusuyla baş etmeye çalışır. Bu durumu yeme atağından sonra çok sıkı diyet ya da egzersiz yaparak telafi etmeye çalışır. Yeme atakları genelde kişi yalnızken yaşanır.  Bulimiya nervozada en sık görülen tablo ise, yeme ataklarından sonra kişinin isteyerek istifra etmesi durumudur. Kişiler bazı durumlarda istifra etmek yerine laksaktif ilaçları kullanmayı da tercih edebilmektedir. Yeme ataklarından sonra gelen telafi davranışları, kişinin kilo kontrolünü sağlamayı hedeflemesi, kilo alımını engellemeyi ve zayıf bir görünüme sahip olmayı istemesi ile alakalıdır. Bulimiya nervozada kişiler hafif kilolu ya da normal beden ağırlığındadır. Dolayısıyla bu yeme bozukluğuna sahip kişilerin çevreleri tarafından fark edilmesi oldukça güçtür. Bedenen sağlıklı bir görünüme sahip oldukları zannedilse de, bu yeme bozukluğuna sahip kişilerde mide yanmaları ve boğazda tahriş sık görülür. Bulimiya nervozaya genel anlamda eşlik eden diğer psikolojik rahatsızlıkların olması açısından tedavi de psikoterapi alınması oldukça önemlidir. Örneğin Bulimiya nervozaya sahip kişilerde, kişilik bozuklukları, depresyon, bipolar, kaygı bozuklukları ve obsesif-kompülsif bozukluklar, mükemmeliyetçi olma, takıntılı olma, hırslı olma, çekingen olma, özgüven eksikliği vs. görülmektedir. Psikoterapi sürecinde bireyin yeme bozukluğuna sebep veren ruhsal rahatsızlıkların çözülmesiyle beraber yeme bozukluğu da süreç içersinde iyileşme göstermeye başlamaktadır. 

 

    Yeme bozukluklarının diğer bir türü de, anoreksiya nervozadır.  Bulimiya nervozada görülen bir takım belirtiler burada da görülmektedir. Örneğin, bireyler kilo almaktan ve yeterince ince görünememekten endişe duyar. Besin alımında aşırıya kaçan bir kısıtlama vardır bu sebeple anoreksiya olan bireyler çok zayıf olmaları sebebiyle çevreleri tarafından kolaylıkla fark edilir. Bu yönüyle bulimiya nervozadan ayrılır. Kadın hastalarda adet kesilmesi gibi problemler görülür. Anoreksiya hastaları kilo ile ilgili korkularından dolayı aynaya uzun uzun bakmakta ve çok zayıf olmalarına karşın şişman olduklarını varsayarak zorlu diyetlerine devam etmektedirler. Bir anoreksiya hastası için kendilik değeri ve öz saygısı,  kilo ağırlığı ve beden görünümüyle ölçülmektedir. Kilo alımı öz saygılarını yitirmelerine neden olurken, kilo kaybı öz saygılarını kazanmalarına neden olmaktadır. Bu yüzden anoreksiya hastalarında kilo kaybı sürekli olarak devam etmektedir. Kilo kaybının sürekli olarak devam etmesi durumunda , kişilerde bir takım fizyolojik rahatsızlıklar görülmeye başlar. Bunlar arasında, düşük potasyuma bağlı olarak görülen kalp sorunları, güçsüzlük, uykuda artış, diş çürümeleri, kuru cilt, tüylenme, saç ve tırnaklarda kırılganlık, kabızlık, kansızlık, düşük beden ısısı ve diğer biyolojik problemlerdir. Anoreksiya hastaları tedaviye başlama konusunda isteksizlik duymakla beraber çevreleri tarafından gelen uyarılara da tepkisiz kaldıkları görülmektedir. Anoreksiya nervozada tedavinin ilk hedefi hastanın çok düşük olan kilosunu daha sağlıklı düzeylere çıkmasını sağlamaktır. Kişilerin tedaviyi kabul etmemesi durumunda ise, özellikle ciddi problemlerin görülmesi durumunda zorunlu hastane yatışı önerilmektedir. İç hastalıkları hekimleri, hastanın yatışı süresince beslenmesi ile yakından ilgilenir. Anoreksiya hastalarında eşlik eden en belirgin ruhsal sıkıntı depresyondur. Bu yüzden psikoterapi tedavi sürecinde oldukça  önemli bir yer almaktadır. Kilo takıntısı, kendilik değerinin zayıflık ile ölçülmesi düşüncesi, şişmanlamanın aşırıya kaçan bir korku halini alması vs. psikoterapi sürecinde çözülür ve bu durumların çözülmesiyle beraber kişiler ağır diyetleri uygulamak yerine sağlıklı bir beslenme düzenine geçmeyi başarabilmektedir. 

 

    Tıkınırcasına yeme bozukluğu, yeme bozukluklarının diğer bir türünde yer almaktadır. Burada yineleyici tıkınırcasına yeme dönemleri görülmektedir, yani kişinin yiyebileceğinden açıkça daha çok yiyeceği yeme tutumu. Kişilerde yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı duyumun olması, kişinin yemek yemeği durduramadığı duygusu, ne ya da ne denli yediğini denetleyemediği duygusu hakimdir. Bu durum bulimiya nervozanın yeme atağı dönemleriyle ortak özellikler taşımaktadır. Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişilerde, olağandan çok daha hızlı yeme, rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedene dek yeme, bedensel açlık duymuyorken de aşırı ölçüde yeme, ne denli yediğinden utandığı için kendi başına yeme, daha sonra kendinden tiksinme, çökkünlük yaşama ya da büyük bir suçluluk duyma davranışları görülür. Bulimiyanın yeme ataklarında ki dönemden farkı ise, tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip kişilerin istifra etmemesi ya da yediklerini ağır diyetler yaparak ödünleyici davranışlarda bulunmamasıdır. Tıkınırcasına yeme bozukluğu yaşayan kişilerin tedavisinde psikoterapi oldukça önemli bir yer almaktadır bunun sebebi, tıkınırcasına yeme bozukluğu olan bireylerin negatif duygularla başa çıkamaması, stresli ya da üzgün hissetmelerine bağlı olarak aşırıya kaçan yeme davranışları sergilemesi durumudur. Aşırı yeme çoğu durumlarda altta yatan duygusal problemlerin bir sonucu olması sebebiyle psikoterapi önemli bir tedavi yaklaşımı olarak görülmektedir. 

 

    Özetle, yeme bozukluğu her bireyde görülebilen ciddi bir rahatsızlıktır. Yeme bozuklukları özellikle genç bireylerin ailelerinden gelen değersizlik, kabul görmeme, mükemmeliyetçi olma durumlarıyla yakından alakalıdır. Bu anlamda ailesel ilişkiler oldukça önemlidir. Bunun dışında, toplumun kabul gördüğü kalıplara girmeye çalışan, medyanın yarattığı gerçek dışı rol modellere bağlanan genç kadınlarda yeme bozukluğunun ortaya çıkması oldukça yüksek bir ihtimaldir. Özellikle ergenlik döneminde ki bireyler için, sosyal çevrenin ve karşı cinsin beğenisini almak büyük önem taşır bu sebeple ağır diyet ve spor yapan kişilerin bir süre sonra bedensel algılarında da bozukluk meydana gelmektedir. Kişilerin normal beslenme düzeninin bozulmasına bağlı, çok yeme veya kısıtlı yeme gibi beslenme problemleri görülmektedir.

    Yeme bozuklukların tedavisinde psikoterapinin yeri ve önemi oldukça büyüktür. Kişilerin yaşamış olduğu bir takım ruhsal rahatsızlıklar beslenme problemlerine neden olabilmektedir. Örneğin kişi üzgün hissettiğinde ve bunu yeme davranışlarıyla tolere etmeyi öğrendiğinde  bir süre sonra kişide yeme bozukluğu ortaya çıkmaktadır veya kişinin kendisiyle barışık olmadığı, öz saygısı ve kendilik değerinin düşük olduğu durumlarda toplumun beğenisini kazanmak için çaba göstererek ağır diyet ve spora başvurmaktadır. Bu yönde ki davranışların yineleyici olması, kişi de beslenme problemlerini ortaya çıkarmaktadır. Medyanın gerçek dışı kalıplarına karşı güçlü duramayan ve o kalıplara girmeye çalışan ergenlerde özellikle yeme bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Psikoterapi yeme bozukluğuna sebep veren tüm ruhsal sıkıntıları ele alarak çözmeye çalışır. Ruhsal sıkıntıların çözümlendiği nokta da ise yemeyle alakalı problemler ortadan kalkmaktadır. 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)