ÇİFTLERİN GÜNCEL İLİŞKİ TARZLARINI NASIL SORGULAMALIDIR?
Yazar Fatih Fidan • Psikiyatrist • 7 Ekim 2017 • Yorumlar:
Çiftlerin güncel ilişki tarzlarını sorgulamaları için şu sorulara yanıt aramaları daha sağlıklı ilişkilerini yönetebilmeleri için yardımcı olacaktır. Gerald R. Weeks&Larry Hof bu sorularla ilgili olarak;
1-Dahil olma, kontrol ve duygulanım/yakınlık konuları ile ilişki içinde nasıl başa çıkılıyor? Bu sorudaki konular(dahil olma, kontrol ve duygulanım) schutz tarafından üç temel kişiler arası ihtiyaç olarak vurgulamaktadır. Çiftler birbirlerinin alanlarına, korkularına, dini değerlerine, maddi sorunlarına, çocuk yetiştirme tarzlarına ve ilgilerine ne kadar dahil olmaktadırlar. Çiftlerin kişisel kimlikleri dahil olma konusunda oldukça önemlidir. Eşler ilişkiye kişisel, kimliklerini ve bağımlılıklarını yeterli seviyede koymadıkça; kendi acılarını, utançlarını ve benzer duygularını paylaşmaya ya da terk edilme korkusuna yol açacak herhangi bir başarısızlıkta davranışlarını değiştirmeyi denemeye isteksiz olacaktır.
Diğer bir konu olan “kontrol”e ilişkin temel sorular olarak ise:İlişkideki güç ne kadar eşit dağılıyor? Bu güç dağılımından memnuniyet ne seviyededir? Kararlar nasıl alınıyor ve roller nasıl kararlaştırılıyor? Her eş sorumluluk konusunda kendini ve eşini nasıl görüyor? Genellikle eşlerden biri ve kendini bir şekilde güçsüz hissettiğinde ya da eşinin tek başına karar almasına içerlediğinde kontrol mücadelesi ortaya çıkmaktadır. Bu kontrol mücadelesi çiftin cinsel arzusunu ketlemesi ile cinsel ilişkisine kadar yayılmaktadır. Aksine her iki eş de hem kendilerinin hem de eşlerinin güçlü ve sorumluluk sahibi olduklarına inandıklarında, cinsel ifade dahil birçok alanda karşılıklı ve doyurucu bir problem çözümü, karar alma ve rol paylaşımı gerçekleşme fırsatı bulacaktır.
Diğer konu ise “sevgi-yakınlık” a ilişkin sorular ise: Eşler birbirlerine ne derece yakındır? Her biri bundan ne kadar memnundur? Eşler birbirlerine dokunabiliyorlar mı, destekleyici, sıcak ve ilgili ifade değişimleri oluyor mu? Eşler bunları kendi kendilerine sorarak cevaplarının eksik kalan kısımlarını tamamlama yoluna gitmeleri gerekmektedir ki çift olarak sorunlarını en aza indirgemeyi sağlayabilsinler. Yakınlık ihtiyaçlarının karşılanmaması ve doğru şekilde ifade edilmemesi cinsel sorun olasılığını da artırmaktadır.
2-Bu ilişki içinde duygular, mantık ve davranışlar arasındaki denge nasıl kuruluyor? İlişkinin optimal düzeyde ilerlemesi için duygu, mantık ve davranış arasında denge olmalıdır. Nasıl ki bir kayığın tek kürekle çekilmesi kendi ekseni etrafında dönmesine sebep oluyorsa ilişki de sadece birisi(duygu, mantık, davranış) ile hareket edilmesi çiftlerde çatışmanın ortaya çıkmasına, ilişkinin yol kat etmemesine sebep olacaktır. Çiftler bireysel ve eşinin insani duygularının –neşe, sevgi, incinme, acı, öfke vs.- bütününden ne kadar haberdar olduğunu anlamaya çalışmalı ve bu duyguları eşine ne kadar aktarabildiğini incelemelidir. Eğer ilişkinin güçlenmesini uygunsuz ifadeler veya farkında olmama durumları tarafından engellediği görülüyorsa bu yeteneklerin geliştirilmesi gerekmektedir. Örnek olarak Cinsel işlev bozukluğu yaşayan çift acının, korkunun veya öfkenin etkin bir şekilde ifade edilmesi, empatik tepkilerin geliştirilmesi, savunmacı cevapların veya pasif-agresif hamlelerin azaltılması oldukça önemlidir, öyle ki bu çalışmalar çiftlerin cinsel işlevleri önündeki engelleri kaldıracak güçtedir.
Mantık alanında ise çiftler bilişsel çarpıtmaları ve mantık dışı inançları tespit ederek ilişkilerine en büyük faydayı sağlayacaklardır.Bilişsel çarpıtmalar bazen yıkıcı olabilir. Bu çarpıtmalar: aşırı genelleme(böyle şeyler hep beni bulur), ya hep ya hiç düşüncesi(bu sorunu yaşıyorsak boşanmamız gerekir),olumsuzu büyütmek ve olumluyu görmemek(bu tartışmalar bizim aramızdaki tüm iyi şeyleri anlamsız hale getiriyor), kişiselleştirme(bunu yapman demek beni sevmediğin anlamına geliyor). Bu çarpıtılmış düşünceler ilişki içerisine girdi mi çiftlerde gerçeği saptırma, savunmacı pozisyon alarak tartışmaların artması, incinmiş ve öfkeli hislerin gelişmesine sebep olmaktadır. Ayrıca eşler arasında “eşim ne istediğimi bilmeli, bunu ona söylememe gerek yok”, eğer beni sevseydin ne istediğimi bilirdin”, “ne hissettiğini bilirsem ona göre davranırdım” , “aramızda yanlış olan her şeyi düzeltmeliyim”, bir erkek asla hassas ve zayıf olmamalı”, “eğer çok yakınlaşırsak kontrolü kaybedip bu işin sonu kötü biter” gibi yanlış inançlarda bulunmaktadır. Eşler dikkat bunlar ilişkinize virüs gibi girmiş sözler ve davranışlardır!
3-Eşler birbirleri ile etkin şekilde iletişim kurabiliyor mu? Evet ise ne kadar? Çiftler duygu ve düşüncelerini “ben” dili ile net ve etkili bir şekilde ifade etme, sözel ve sözel olmayan iletişim araçlarını kullanabilme, duyduğunu onaylama ya da netleştirme, zamanında seçici ve belirli geribildirimde bulunma, yapıcı ve olumlu ricalarda bulunma temel becerilerinin eksikliklerini gidermelidirler.Böylelikle eşlerini kulakları, gözleri ve hatta dokunuşları ile dinleyebilir ve eşinin düşünce, duygu ve hareketlerinin kendi üzerinde etki bırakmasına izin verebilirler. Çiftler cinsel sorunlarının üstesinden gelebilmek için kendi istek ve ihtiyaçlarını etkin bir şekilde ifade edebilmesi ve eşinin ihtiyaçlarına da empatik ve istekli şekilde cevap verebilmesi gerekmektedir.
4-Çiftin problem çözme ve karar verme süreçleri ne kadar etkin? Çiftler sorunu tanımlama, farklı çözümler bulma ve bunların her birinin olumlu ve olumsuz sonuçları üzerinde durma, etkin bir karara ulaşma, bir eylem planı oluşturabilme ve bunu hayata geçirme ve ardından bunu değerlendirebilme becerilerini etkin kullanarak sorunlarını çözme yoluna gideceklerdir yoksa kaos içerisinde belirsizlikler sorunu çözmediğinden halledilmemiş meseleler olarak çiftin birbirlerine olan kızgınlıklarını arttıracaktır.
5-Eşler çatışmaları etkin bir şekilde yönetebiliyor mu? Çiftler çatışma ile nasıl baş ettiklerini gözden geçirmeli ve kişi kendi hislerini sahiplenip eşinin hislerini onu suçlamadan kabul edebilmelidir. Yani asıl sorunu ayırt edebilmelidir.Bir noktayı kanıtlamak uğruna eski defterleri açmadan, var olan durumu devam ettirebilmelidirler. Sınırları kontrol edilemeyecek öfke ortaya çıktığında sadece olayı nasıl ele alabileceklerini daha net düşünebilmek amacı ile birbirlerinden uzaklaşmaları çift için iyi olacaktır. Bu uzaklaşma esnasında sorunu tanımlamaları ve etkin bir sorun çözme yöntemi ile uzlaşabilmelidirler. Çatışma çözüldüğünde de birbirlerini kutlamalılar.
Çatışmayla başarılı şekilde başa çıkılmadığı takdirde, öfke ve gücenmişlik çözümsüzlük olarak kalır. Sorunlar yapıcı bir şekilde çözüldüğü sürece bu tür becerilerle birlikte umut ve güven de artacaktır.
Çiftler bu tarz sorularla aralarındaki iletişimin kalitesini arttırmaktadırlar ve alışmış oldukları iletişim tarzından uzaklaşarak yeni bir şey deneyimlemeye başlayacaklardır. Alışmış oldukları iletişim veya davranış derken bireylerin hayatlarında yıllarca döngü olarak yaşadıkları yaklaşımlarının farkına vararak farkındalıklarının arttırmış olacaklardır. Birey döngüsünü yaşarken benliği ile gerçekliği uyuşmazlık yaşamakta ve kendi davranışları yanında başkalarının davranışlarını da anlamakta güçlük yaşar. Bu sorgulamalar bir nebze kişilerin davranışlarını ve karşısındaki kişilerin davranışlarını anlamlandırmaya yarayacaktır.