Kayıptan Sonra Yas Psikoloji
Yazar Ali Ruhan Çelik • Psikolog • 18 Nisan 2022 • Yorumlar:
Son günlerde dost ve akrabalarımın hastalık durumlarından dolayı hastanelerde fazla süre geçirdim. Özellikle koronavirüs lanetiyle mücadele eden hasta ve hasta yakınlarının yanında olmaya çalıştım, elimden geldiğince yardımcı oldum.
Bir yandan yaşam hikayesi devam edenlerin, yaradanın sevdiklerine bahşettiklerinin sevincini yaşarken, diğer yandan vadesi dolan, hakkın rahmetine kavuşanların üzüntüsünü yaşadık.
Dolayısıyla ben de bu hafta kayıptan sonra yas psikolojisine değinmek istedim.
İnsanoğlunun hayat yolculuğunda kontrol edebildiği yaşantıların yanı sıra bir de elinde olmayan acı verici deneyimler vardır. Kendi kontrolümüzde olmayan acı verici yaşantıların başında sevilen birinin kaybı gelir.
Kaybın hemen ardından geride kalan yas dönemine girer. Acı veren durumlara maruz kalınması neticesinde yas tutmak doğal bir tepkidir ve yaşanması gerekir. Eğer birey kayıptan sonra yas tutmuyorsa orada anormal bir durumdan bahsedebiliriz.
Yas süreci çok zorlayıcıdır. Bu dönemin fiziksel, duygusal, bilişsel ve davranışsal bazı belirtileri vardır.
Birey yas döneminde boğulacakmış gibi hissetme, iştah azalması, suçluluk duyguları, çaresizlik, umutsuzluk, kaybı hatırlatacak uyaranlardan kaçma, kayba inanmama gibi insani belirtiler gösterebilir. Bu belirtiler de kişiden kişiye farklılık gösterir. Her birey için aynı yas dönemi belirtilerinden söz edemeyiz.
Kayıp yaşayan bireyde yas tutma süreci patolojik bir duruma gelmemişse eğer ideal hedef; kaybı kabullenip yaşamını yeniden düzenleyebilmesidir. Tabi bunun için de belirli aşamalardan geçilmesi öngörülür.
Kaybın öğrenildiği ilk aşamada birey şok ve hissizlik yaşar.
İkinci aşama olarak kişi kaybı reddeder ve bir sosyal çekilme durumu olabilir. Veya hiçbir şey olmamış gibi kaybı inkar edebilir.
Birey birinci ve ikinci evreyi doğal sürecinde atlatırsa yaşama yavaş yavaş uyum göstermeye başlama ihtimali artar. Birinci ve ikinci aşamaların tehlikesi depresif alevlenmeler olur.
Üçüncü aşamaya doğal süreçte geçebilen birey, kaybedilen kişinin geri gelmesini ister. Sorgulama, yalnızlık ve öfke yaşanan dönemin içerisindedir. Bu gerçek duyguların yaşanması uyum sağlama çabasına işaret eder.
Son aşamada ise kişi elinden bir şey gelmediğini hissetmesi ile birlikte çaresizlik duyguları yaşar ve daha sonrasında bir kabullenme sürecine girilir. Yas tepkilerinin yoğunluğundaki azalmayla birlikte kişi yaşama adapte olmaya başlar.
Bu aşamaların yazıldığı sıra ile gitmesi şart değildir. Sırada değişiklik olabilir.
Ancak;
Bireyin yas süreci altı ile yirmi dört ay arasında yatışmıyorsa orada bir patolojik yas tehlikesinden bahsedebiliriz.
Kişi kayıptan yirmi dört ay sonra yoğun suçluluk duyguları yaşıyorsa, öz kıyım düşünceleri varsa, öfkesine hakim olamıyorsa, kaybedilen kişinin hatıraları ve eşyaları ile sürekli bir ilgilenme varsa, somatik sıkıntıları oluyorsa bir uzamana başvurulmasının zamanı gelmiştir.
Normal seyrinde giden bir yas süreci için kayıp yaşayan bireylere şunları öneririm;
-Kendinizi diyaloğa kapatmamaya gayret edin.
-Ağlamanıza mani olmayın. Ağlamak duygularınızın olduğunu gösteren doğal ve gevşetici bir davranıştır.
- Temel fiziksel ihtiyaçlarınızı ihmal etmeyin. (uyku, beslenme vb.)
- Yas sürecini zamana bırakmaya çalışın. Sürekli unutma çabasına girerseniz aslında kabullenme aşamasını uzaklaştırmış olursunuz.
-Kaybedilen kişi ile ilgili özel günlerin zorlayıcı etkisine hazırlıklı olun.
-Yas sürecinin farkında olun, bu süreci yaşamaya izin verin, her şeyin bir anda eskisi gibi olacağını beklemeyin.
-Benzer kayıplar yaşamış kişilerle konuşmak iyi gelebilir.
-Mezar ziyareti yapmak, dua etmek, acınızı yaşamak iyi gelecektir. Üzüntünüzü bastırmayın.
-Günlük sosyal aktivitelerinizden uzaklaşmayın. Kayıptan sonra yavaş yavaş sosyal hayatınıza dönmeniz faydanıza olacaktır.
Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, yaşamının her dönemini iyilik ve güzelliklerle geçirmiş, ardından yüreğimiz dolu bir şekilde güzel insan dediğimiz dayım Süleyman Peker hocamıza Allah’tan rahmet diliyorum. Bütün sevdiklerimizin, iyi insanların mekanları cennetin en güzel köşesi olsun…