30 Yaş Sendromu
Yazar Özlem Mestçioğlu Gökmoğol • Psikiyatrist • 11 Aralık 2017 • Yorumlar:
30 yaş kendini arada hissetmektir. Ne başındasınızdır yaşamın ne de sonunda. Başa biraz uzak sona biraz daha yakın. Ruhunuzdaki çocuğu terk edip içinizdeki çocuğu yaşatmaya başladığınız dönemdir.
Uzmanlar 30’lu yaşları “gelmeyen yetişkinlik” ya da “tutuklu kalmış ergenlik” olarak adlandırıyor. Artık sadece “sorunlu” olamadığınız aynı zamanda yaşadıklarınızdan ya da yaşamadıklarınızdan sorumlu olduğunuz yıllar başlamıştır.
30 yaş sendromu üç bileşenli bir olgu;
-
Geç kalmışlık hüznü
-
Başaramama kaygısı
-
Bulunduğu durumu beğenmeme hali
Hala evlenmemişseniz veya bir sevgiliniz yoksa yalnız kalmaktan, iş yaşamınızda istediğiniz noktaya ulaşmadığınızı düşünüyorsanız yetersiz ve başarısız olmaktan, evli-çocuklu kariyer sahibi iseniz ise giderek artan sorumluluklardan korkmaya başlarsınız.
“Bugüne kadar neler yaptım? Neler ürettim?” “Yaşamak istediklerimin ne kadarını yaşayabildim?” “ Şu an sahip olduklarımı gerçekte istiyor muyum?” “Ya yapamadıklarım ne olacak? “ tarzı soruların sorulmaya başladığı yıllardır 30’lu yaşlar.
Estetik kaygılar bu yaşlarda başlar. Vücuduyla, dolabıyla, aynalarla ve kendinle kavga eder insan. Kendini önemli kararlar vermek durumunda hisseder. Başka yaşamlara uzaktan bakıp aslında içten içe bu yaşamlara dahil olmaya çalışırlar. Hala neyi bilip neyi bilmediğini bilemiyor durumdadırlar.
Keşkeler giderek yaşamlarının bir parçası olmaya başlar 30’lu yaşlardaki kişilerin. Yaşayamadıkları-doyamadıkları gençlikleri, yeniden özgür olma istekleri, kariyerinde bekledikleri yere bir türlü gelememiş olmaları hep pişmanlık nedenidir.
30’lu yaşların getirdiği olumluklardan biri de; daha hoşgörülü olmak ve hemen yapıp sonuç almak yerine uzun soluklu koşulları tercih etmektir. 30 yaşındaki kişiler seçimlerin daha bilinçli yapar, daha çok ince eleyip sık dokur ve daha doğru karar verirler.
Ailelerin beklentileri bu yıllarda tavan yapar. Artık evlenme çağınız gelmiştir. Evliyseniz ve özellikle de kadınsanız çocuk sahibi olmak için acele etmeniz gerekir. Toplum sizden kariyerinizde bir noktaya gelmiş olmanızı bekler. Toplumun-ailenin beklentileri kaçınılmaz olarak sizleri de etkiler, kendinizi sıkıştırılmış-baskı altında hissedersiniz.
Beğenileriniz değişmeye başlar. Şaşırmadan yaşamayı öğrenmeye başlamışsınızdır. Bir yandan kaçırdığınız fırsatlara yanarken bir yandan da artık hayallerinizden bazılarından vazgeçmeye, daha gerçekçi hedefler oluşturmaya başlarsınız. Bazı konularda daha sabırlı olabilirken bazı konularda ise çok aceleci davranıyor olabilirsiniz. Değişikliklere daha açıksınızdır. Büyük lafları eskisi kadar kolay edemiyorsunuzdur artık. Zaman karşı direnmeye çalışanları anlamak sizin için daha kolay olmuştur.
Annelik, kariyer ve ev kadınlığını bir arada götürmeye çalışan 30’lu yaş kadınlarda yorgunluk oldukça sık gözlenir. (%85) Kadınların %59’unda ise kronik yorgunluk belirtileri gelişir.
Boşanmaların en sık olduğu yaşlar 30’lu yaşlardır. Değişen beklentiler, geç kalmışlık duyguları, artan pişmanlık evlilik ilişkilerini de olumsuz etkileyebildiğinden ve hala yeni bir yaşama başlama ümidi olduğundan yaşadığı sorunlar karşısında boşanma sık tercih edilen bir yol olmaktadır bu yaşlarda.
Erkeklerin bu yaşlarda kariyer kaygıları yoğunlaşır. Mesleki yaşamlarında başarı beklentileri artar. Evlenmeyi ciddi olarak düşünmeye başlarlar. Her şeyi yapamayacağı gerçeğiyle karşı karşıyadırlar.
Kadınlar ise aile ve iş yaşamı arasında kalırlar. Anne olmak, çocuk sorumluluğu almak giderek önem kazanır ve kaygı uyandırır. Bedende yaşanan değişiklikler sıkıntı ve kaygı uyandırmaya başlar. Sosyal davranışları değişmek gösterir.
Bu ara dönemi sağlıklı şekilde geçirmek 40lı ve 50li yaşlara hazırlanmak ve yaşam çizgisini belirlemek açısından önemlidir