5-6 Yaş Dönemi Otoritenizi Tanımıyorsa
Yazar Ayşenur Bekaroğlu • 25 Ocak 2019 • Yorumlar:
Çocukların tanıdıkları veya tanımadıkları otorite hakkında konuşmaya başlamadan önce otoritenin kelime anlamına bakmak gerekir: Otorite veya diğer bir deyişle yetke, sözlük/kelime anlamı olarak herhangi bir konuda bir şeyin yeterliliğine herkesi inandırarak bir kişinin kendine sağladığı itaat ve güven; hâkimiyet ve emretme kudreti; yaptırım koyma ve kullanma gücü olarak tanımlanmaktadır.
Tanımından da anlaşılacağı üzere, her yaştan bireyinde yaşadığı gibi bir kişiyi veya topluluğu veya bilimi kabul edip, denileni uygulayabilmek için, o kişinin alanında etkili ve yetkili olduğuna, bilgisinin güvenilir olduğuna, sözlerinin tutarlılığına güvenmemiz ve inanmamız gerekmektedir. yetişkin dünyasında da durum böyle iken, çocukların dünyasında da süreç aynı şekilde işlemektedir. gelişimsel bir bozukluğu veya herhangi bir hastalıktan etkilenme gibi durumların haricinde normal süreçlerde çocuğun yetişkinin söylemlerini yerine getirmesi veya dinlemesi için, yani otoritenizi tanıması için de benzer şekilde yetişkine güvenmesi ve inanması gerekmektedir. Otorite kelime olarak kulağa sert geldiği için olumsuz davranmak, sürekli hayır demek gibi yanlış algılanabiliyor. Halbuki istenilen ve kastedilen yetişkinin tutarlılığı, doğru yerde doğru hareket, yanlışları doğru düzeltmek veya yönlendirmek, bunu yaparken de kabul görmek olarak betimleyebiliriz.
Günümüzde genellikle otorite tanımama durumu yetişkinden kaynaklı iletişim veya davranış hatalarından kaynaklanmaktadır. yetişkinlerin çocukların dünyasını basite almakta veya hatta bazen yok sayabilmektedir. en temel hata ise çocukların kandırıldıklarını zannedip aslında farketmeden sadece yetişkinin kendini kandırmasından kaynaklanmaktadır. hatta yetişkin dünyasında “çocuk mu kandırıyorsun”, “çocuğun elinden şekerini almak gibi bir şey..” şeklindeki ifadelerle doğru olduğuna inanıp bir de örneklemede kullanarak hayata geçiriyoruz. bu cümlelerden de anlaşılacağı gibi çocuklar fiziksel olarak yetişkin bedenine veya ölçülerine henüz sahip olmaması, sizi anlamadığı anlamına gelmez veya size karşı koyamıyor olması anlamadığı anlamına gelmez. yetişkinler olarak bizler nasıl bedensel olarak bariz şekilde güçlüysek, çocuklar da irade olarak güçlüdür. mantık hatalarını kolay anlar hızlı düşünürler. anladıklarını size ifade edemedikleri anladıkları gerçeğini değiştirmez. bu sebeple kuracağımız iletişimde, yapılmasını istediğimiz veya istemediğimiz durumlarda çocuklara dürüst davranmak, mantıklı olmak önemlidir. yetişkinler çoğu zaman süreci hızlı çözeceğini düşünüp, çocuğa açıklama yapmaz, doğruyu söylemez, geçiştirir veya karşısına gelecek durumu yönetme konusunda tereddüt yaşadığında görmezden gelir, yok sayabilir. bu gibi durumların yaşanması da başta dürüst ve sağlıklı iletişimi bozduğundan aslında çocuğun güveninin sarsılmasına, dolayısıyla artık yetişkini dinlememesi veya dinlese de söylediklerini yapmaması gibi sonuçlara sebep olabilmektedir.
Yapılan bir diğer temel hata ise, özellikle 5-6 yaş dönemi çocuklarda çocuklardan istenileni değil de daha çok ne yapmasını istemediğimizi daha fazla dile getirebiliyoruz. örneğin; sandalyeye oturmasını istediğim çocuğa koşma diyorum. peki koşma derken aslında çocuğun oturmasını istediğin veya oyuncaklarıyla oynamasını istediğin çocuğun içine mi doğacak? hayır tabiki. aslında ne amaçla istediğimiz veya istediğimiz şeyin ne olduğunu paylaşmadığımız için çoğu zaman söz dinlemeyen, yaramaz çocuk oluyor çocuklarımız. bu sebeple olabildiğince çocuklardan ne istediğimizi, ne sebeple istediğimizi net bir şekilde ifade etmek daha sağlıklı olmaktadır. öte taraftan çocukların neden bizi dinlemediği düşünürken aslında çocukların ne yaptıkları ile ilgilenilmeyebiliyor. mesela oyuncaklarıyla oyun oynamaya dalmış bir çocuk, annesi yanına gelmesi için çağırıyor. üç kere dört kere sesleniyor çocuk gelmiyor. sonra sinirleniyoruz neden gelmiyor beni mi duymuyor yoksa önemsemiyor mu diye. peki acaba çocuğum bu esnada ne yapıyor? ben onu önemsiyor muyum? ne yapıyor şuan acaba biliyor muyum? bir nevi iletişimi bencilleştirebiliyoruz. o yüzden önceliğim çocuğun ne yaptığını görüp önce onunla ilgilenmek, ardından benim ne istediğimi iletmek daha sağlıklı olacaktır. arabalarıyla oynayan bir çocuğa direk yanıma gel diye çağırmadan önce, ne yapıyorsun? arabalarınla oynuyorsun, şimdi arabanı park edip yanıma gel sana söylemek istediklerim var veya sana göstermek istediğim bir şey var, gibi yönlendirici olunduğunda hem ortamın tansiyonu bozulmamış olur hem de uyumu kolaylaştırır.
Bu süreçte dokunmakta faydalı olacağımız bir diğer durum ise televizyon, tablet gibi elektronik kullanımının kontrolsüzlüğü de iletişimi bozduğu gibi karşımıza sorun olarak gelmektedir. kontrolsüz elektronik kullanımı otoritenin sağlanmasında zorlayıcı olmaktadır. bu konuda da anlaşmalı olarak süre belirlenmesi, hem çocuğun kendisinden ne beklendiğini bilmesini, hem de süresi dolduğunda istemese bile uyum göstermesini sağlayacaktır. günümüzde 7gün 24 saat çizgi film yayını yapan kanallar var. o yüzden çocuğun sevdiklerine öncelik verip 5-6 yaş grubu için 1 saate kadar tolerans gösterilebilir. Süresinin belirlenmesi uyumu kolaylaştıracaktır.
İletişim ve tutumların düzenlenmesine rağmen sonuç alınamayan durumlar gelişebiliyor. Böyle bir durum ile karşılaşıldığında sadece çocuğun şımarıklığından gibi yorumlanabiliyor. Bazen eşlik eden psikolojik, nörolojik veya gelişimsel sorunlar olabiliyor, farkedilemeyebiliyor. Bu konuda sıkıntı yaşayan ebeveynlerin uzman desteği alması her zaman için tercihimizdir. Unutulmamalıdır ki ebeveyn olmak sonradan öğrenilen bir beceridir. En temel sağlık felsefesi olan “önce zarar verme” sloganından yola çıkarak, çocuklarımıza zarar vermeyip, “çocuğum için daha nasıl faydalı olabilirim”e yönelmek gerekir. doğru yaklaşım her zaman hayat kurtarır. Bilgi paylaştıkça çoğalır, anlamlanır. Nasıl davranılacağı bilinmediği durumlarda uzman desteği alınmalıdır. Ebeveyn olmak öğrenilen bir sanattır. Sanat eserlerimiz olan çocuklarımızla, sağlıklı yetişen nesillere sahip olmak ümidiyle…