Açlığınız Fiziksel mi Duygusal mı?

Yazar Yeliz BörekçiPsikolog • 12 Mart 2019 • Yorumlar:

Yemek yalnızca hayatta kalmak için gerekli bir eylem değildir.. Kültürle, sosyal yaşamla, duygusal alışverişlerimizle, kendimizi ifade etme şeklimizle iç içedir…

Özel günleri düşünün mesela.. Bayramlar, düğünler, şenlikler, karşılamalar.. Hepsine eşlik eden bir yemek masası mutlaka vardır.. Aç mısın? diye soran bir anne, akşamüzeri arabaşı ya da batırık yemeye çağıran bir yenge, elinde bir kase aşureyle kapımızı çalan bir komşu.. Yemeğimizi paylaşmak; “benim için değerli ve önemlisin, senin farkındayım, hayatımda olmanı istiyorum” demenin üstü kapalı söylenişidir. Paylaşılan yemeği kabul etmek de aynı dilden cevap vermektir. Yemek, kültürün ve sosyalleşmenin bir parçası aynı zamanda da ilişki kurmanın ve duyguları göstermenin bir yoludur...

Yemek yemenin sosyal anlamlar dışında iç dünyamızda da duygusal karşılıkları vardır. Yemek, anne ve bebek arasında kurulan ilk bağdır. Sevilme ve güven hissinin temeli bu karşılıksız alışveriş anında şekillenir demek yanlış olmaz. Anne bebeğini sadece beslemek için değil, bazen huzursuzluğunu gidermek bazen de sakinleştirmek için emzirir. Duygularla yemek arasındaki ilişkiyi ve duygu düzenlemesini ilk böyle inşa ederiz. Kendi doğası içinde, yemek, birey ve sosyal çevre arasında, bir sistem ve anlam bütünü vardır. Peki bu sistem her zaman böyle dengede midir?

Yetişkin hayatımıza baktığımıza, yemek yemenin duygu düzenleme fonksiyonunun hala devam ettiğini görebiliriz.. Öfke, mutsuzluk, yalnızlık, can sıkıntısı, stres ve daha birçok duygu duruma yanıt olarak, duygusal rahatlama için yemek yediğimizi fark edebiliriz. Bu olumsuz duygular arttığında, sosyal çevre ile uyumumuz bozulduğunda, yemekle aramızdaki sağlıklı bağ da zedelenmeye başlar.

Açlık fizyolojik, iştah ise psikolojik bir durumdur. Bu yüzden yeme bozukluklarının altında psikolojik faktörler aramak yerinde bir yaklaşımdır. Yapılan çalışmalar, genel popülasyonda tıkınırcasına yeme bozukluğunun %2, obez popülasyonda ise bu oranın %65 gibi yüksek bir rakamda olduğunu göstermektedir. Bu tip yeme bozukluklarının neden olduğu diyabet, hipertansiyon gibi sağlık sorunları göz önüne alındığında, aşırı yeme bozukluğu göz ardı edilmemesi gereken ciddi bir psikolojik bozukluktur.

Son 3 ay içinde haftada en az 2 kez tıkınırcasına yemek yeme atağı yaşıyorsanız, normal süreden çok daha kısa sürede porsiyonları tüketiyorsanız, fiziksel olarak acıkmadan yemeğe başlıyor, rahatsızlık ya da şişkinlik duyana kadar yemeyi sürdürüyorsanız, fazla yemek yediğiniz için utanıp yalnız başınıza yemek yemeyi tercih ediyorsanız, yemeğin ardından pişmanlık, iğrenme ve suçluluk duyuyorsanız, başarısız diyet girişimleriniz varsa, bu belirtilerden birkaçını gösteriyorsanız tıkınırcasına yeme bozukluğunuz olabilir. Yani yemek artık sizin için fiziksel açlığınızı gidermekten öte, ifade edemediklerinizi, söylemediklerinizi yutmanın bir yolu, duygusal olarak yaşadığınız huzursuzluğu dindirmenin bir şekli ya da olumsuz duygu durumlarınızdan kaçmanın kolaylaştırılmış hali olabilir. Bu durumda yemeği yaşamınızda yeniden tanımlamak, sağlıklı yeme davranışı ve alışkanlığını kazanmak için bir psikologdan yardım almanız faydalı olacaktır.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yeliz Börekçi Psikoloji, Aile Danışmanlığı Psk.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)