Adanmış Hayatlar
Yazar Yasemin Gültekin • 10 Mayıs 2023 • Yorumlar:
COVID-19 veya tam ismiyle Koronavirüs hastalığı 2019’da, insanları etkileyen, şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü 2’nin (SARS-CoV-2) neden olduğu bulaşıcı bir solunum yolu hastalığıdır. İlk olarak 2019 yılında Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde keşfedilmiş hastalık, keşfinden bu yana dünya çapında yayılarak ve 113 ülkede COVID-19 vakalarının görülmesi nedeniyle Türkiye’de 11 Mart’ta küresel salgın (pandemi) olarak tanımlanmıştır. İlk kez karşılaşılan bu hastalık hakkında yeni bir literatür oluşurken hastalığın hızlı bulaşma şekli, hasta ve ölüm sayılarının sürekli artması nedeniyle oluşan panik ve endişe, önlenemez bir korkuya dönüştü. Salgının etkileri, ne zaman biteceği, sağlık sisteminin bu duruma tepkisi, aşılama yönteminin getirilmesi, sokağa çıkma yasakları ile ilgili sorular sosyal medyanın da gündemine oturmuştur.
COVİD-19 pandemi döneminde hizmet sektörü, ticari iş yerleri, kafe, restoran, lokanta, kreş, rehabilitasyon merkezleri gibi işletmeler maddi ve manevi olarak birçok sıkıntı yaşamıştır. İşletmelerin dışında sağlık sektöründe de durumlar farklı değildir. Özellikle bu sektörde çalışanlar büyük sorumluluk altındadır. Hastalarla birebir temas halinde olmaları kendilerine bulaşma riskini de beraberinde getirir.
Esnek çalışma sisteminin içinde bulunmayan ve canları pahasına çalıştıkları bu süreçte gece gündüz demeden hastalara ulaşmaya çalıştılar. Hafta sonu olmadan, mesai saati olmadan her an hazır ol vaziyetindeler. Özellikle kesici ve delici hastane ekipmanları ile yaralanma riskleri, COVID-19’dan korunma amacıyla kullandıkları maske, siperlik, gözlük, tulum vb. malzemelerin vücudun çeşitli yerlerinde yara ve tahriş olması, enfekte olmuş hastalardan kendilerine virüs bulaşma riski veya kendilerinde mevcut bulunan virüsü aile üyelerine ya da yakınlarına bulaştırma riskinin bulunması, tüm bunların yanı sıra hastalar ya da hasta yakınlarından şiddete maruz kalma gibi fizyolojik ve psikolojik sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Sağlık çalışanları hastanede kendilerine virüs bulaştırma riskine karşı tedbir aldıkları gibi diğer sağlık çalışanlarıyla da aralarındaki mesafeyi koruyup, birbirleriyle destek halinde mücadele vermişlerdir.
Onlar için aile içi yaşam ise tamamen felç oldu. Virüs bulaştırma korkusu ile kendi evlerine giremez ve varsa evlatlarına sarılamaz oldular. Çocukların akademik hayatlarında da değişiklikler oldu. Yüz yüze eğitimden online eğitime geçiş yapıldı. Ebeveynlerin takip ve kontrol etmesi gereken bu durum karşısında sağlık çalışanlarının çocukları tek başlarına devam etti. Sadece kendi hayatları değil çocukların hayatları da olumsuz olarak etkilendi. En az 16 saat virüslü ortamı soluyup, bin bir zorlukla geçen gece nöbetlerinin ardından eve gidemediler ve servislerinde çalışmaya devam ettiler. Eve gittiklerinde ise ailesine bulaştırmamak için kendilerini izole edip sürekli olarak karantina gibi aile üyelerinden sakındılar. Özellikle taşıyıcı olmaları nedeniyle çocuklarına yaklaşamamak, onlarla yakın temas halinde bulunamamak, hatta ev ortamında sürekli olarak koruyucu maske kullanmak zorunda kaldılar. Yemeklerini yaparken, evlerini temizlerken korktular. Acaba bir şey bulaştıracak mıyım? Hasta mıyım? Taşıyıcı mıyım? Anneme babama kardeşlerime bulaştıracak mıyım? Onların hayatına mal olacak mı benim işim? Onları bir daha ne zaman göreceğim? Görebilecek miyim? Gibi sorular beden yorgunluğu yetmezmiş gibi zihinlerini yordu.
Çekirdek aile dışı herkesle bağlantılarını kesmek zorundaydılar. Hatta yoğun bakımlarda aktif çalışırken çocuklarını kendilerinden ayırmak durumunda kaldılar. Bu durum çocuklarda sahipsizlik hissi , korku hissi, ölüm korkusu , belirsizlik korkusu oluşturuyor ve bu olayın etkilerini aşmak kolay da olmayacak gibi görünüyor ama mecburi haller ve malum devam eden uzun süreç bunu çok zorladı. Sosyal hayatları neredeyse tamamen yok oldu. Arkadaşları, dostları ve akrabaları ile sadece telefonda fırsat buldukça görüşüyorlar, ne hobilerine vakit ayırabiliyorlar ne de kendilerine ayıracak özel zamanları kalmıyor. İnsan hayatında çok farklı ihtiyaç halleri oluşabiliyor mümkün olduğu kadar kimseyle görüşmeme kendi ihtiyaçlarını karşılama gibi durumlarda askıya alınıyor.
Manevi olarak yıpranmışlıklarının yanında maddi olarak istenilen düzeyde haklarının verilmemesi sağlık sektöründe çalışanların bir nebzede olsa üzüntüsüne sebebiyet vermiştir.
Tüm bu stres altında yapılabilec ek bazı rahatlatıcı yöntemler şunlardır:
– Moral ve motivasyonu her gün için canlı tutmaya çalışmak, pozitif düşünmek
– İş arkadaşları ve amirlerle iyi iletişim halinde olunması
– Mümkün mertebe uyku düzenine dikkat edilmesi
– Oturduğu yerde dahi olsa fiziksel egzersiz
– Haberleri izlemeye, dinlemeye, okumaya ara verilmesi
– Nefes egzersizleri ve meditasyon gibi teknikler
– Gerekirse bir profesyonele danışma
Değerli sağlık çalışanlarının Covid - 19 salgın hastalığından etkilendikleri ana başlıklar:
– Psikolojik depresyon
– Ailede korku ve endişe
– Sosyal hayattan kopma
– Çocukların eğitim eksikliği
– Kişisel sağlık problemleri ölüm dahil
– (Birçok sağlık emekçisi rahmetle anıyoruz)
– Yaşanamamış aylarca zaman
Bunlar kayıplarımız olurken hastane görevini bir cephe, bir savaş görevi gibi gören sağlık çalışanlarımız Türk toplumuna istendiği an cepheleşip bir güç ve emek birliği yapmayı başarmışlardır.
Temennim yeni yılda Covid-19’dan kurtulup artık salgının son bulacağı, maskesiz, mesafesiz, dostlarımızı kucaklayıp, düğünlerimizi yapacağımız, acılarımızı sarılıp paylaşabileceğimiz günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle tüm sağlık çalışanları başta olmak üzere bu süreçte yaşamın devamı için mücadele veren değerli insanlara Türk milleti adına kendilerine teşekkür ediyor ve minnet duyuyorum. Tüm dünya insanlığına geçmiş olsun.