Affetmek
Yazar İpek Erdoğan Şerefoğlu • Psikolog • 4 Temmuz 2019 • Yorumlar:
Hepimizin çok kırıldığı, çok öfkelendiği kişi/kişiler mutlaka ki vardır. Hatta bu kişi kendimiz de olabiliriz. Kimimiz dost dediğimiz kişi tarafından ihanete uğramıştır, kimimiz hak etmediğine inandığı davranışlara, sözlere maruz kalmıştır, değer vermişizdir ama karşılığını görmemişizdir, bir hata yapmışızdır böyle bir hatayı nasıl yapabildiğimizi düşünür dururuz, bu liste uzatılabilir. Hepimizin durumlara yüklediği anlam, yapısı farklı olabilir. Birimizin üzerinde durmadığı bir olayı, diğerimiz çok büyük bir olay olarak görebilir. Bu nedenle “asla affetmem” dediğimiz şeyler farklılaşabilir.
Yoğun öfke ve kırgınlıklar öyle yer eder ki içimizde kolay kolay bırakıp gitmez bizi. Kırıldığımız, öfkelendiğimiz kişiler mutsuz olsun, başına kötü bir şey gelsin, pişman olsun bizden af dilesin ve bize yaptığının cezasını bir şekilde görsün isteriz, bekleriz hatta dualar ederiz. Çünkü affetmek bir şemsiye gibidir; altında acı, üzüntü, hayal kırıklığı, suçluluk, şaşkınlık, nefret, çaresizlik gibi yoğun duygular vardır. Baş etmek zordur. Kişi ya da olay aniden akla gelir, akla geldikçe o andaki duygular tekrar tekrar şimdiymiş gibi yaşanır, keşkeli cümleler kurulur, zihinde yeniden canlandırılır, “şimdi”de yaşamayı zorlaştırır, geçmişe götürür, kişinin enerjisini alır. Psikolojik (depresyon, kaygı gibi duygudurum bozukluklarından daha ciddi patolojilere kadar birçok farklı hastalık) ve fizyolojik hastalıkların oluşumuna yol açar (ağrılardan, kalp hastalıkları- kansere birçok farklı hastalık).
Affetmek başkalarının ya da kendimizin bize olumsuz/rahatsız edici duygular yaşatmasına son vermektir. Olaylar ve yaşadıklarımız sonucunda bizler her zaman seçim yaparız. Affetmek bu seçeneklerden birisidir. Belki de zor olanı. Çevremizdekiler “affet boşver” derler. Asla affetmem, neden affedeyim ki, affedilmez gibi cevaplar verilir sıklıkla karşılığında. Affet: Söylendiği kadar kolay değildir ve affetmek boş vermek, önemsememek, görmezden gelmek, yaşanmamış saymak anlamına gelmez.
Affettiğimizde unutmuş olmayız. Elbette ki yaşadıklarımızı unutamayız. Ancak üzerimizdeki olumsuz etkisinden kendimizi kurtarabiliriz. Yani affetmek kendimize yaptığımız bir iyiliktir, başkasına değil. Yapılan araştırmalar, affeden kişilerin duygusal, psikolojik ve fiziksel olarak kendilerini daha iyi hissettiklerini göstermiştir.
Affetmeyerek her zaman o olay veya kişiyle aramızda bir bağ kurmuş oluyoruz. Kötü de olsa bir ilişkidir bu. Olay yaşanmış bitmiş bir şey ama biz hala bitirmiyoruz, ilişkide kalıyoruz, etkisini yaşatıyoruz, süre uzadıkça onunla bütünleşiyoruz, bir parçamız haline geliyor. Böylelikle ne kadar da yanlış yapıyoruz. Hissettiklerimiz bizi olumsuz etkilerken hayat devam etmekte, affedemediğimiz kişiler de günlük hayatlarına devam edip çoğu kez bizim hissettiklerimizden etkilenmemekte, haberdar olmamakta. Affetmeyerek sadece kendimizi cezalandırmış oluyoruz. Affetmeyerek o kişiyi ya da geçmişi değiştirmiş olmuyoruz ancak geleceğimizi etkilemiş oluyoruz, olumlu olmayan bir yönde.
Düşünün affedemediğiniz o olay hiç yaşanmamış olsaydı şu an nasıl olurdunuz? Kesinlikle daha farklı, daha iyi. Affederek de daha farklı ve daha iyi olabilirsiniz.
Affetmek bir süreçtir. Hemen “affettim tamam “demekle affedilmez. Zamanla olur. Önemli olan affetmeye karar vermektir. Zor bir süreç de olabilir. Hazır hissedilmelidir. “Affetmeye hazırım, artık affedip etkisinden kurtulmak istiyorum, bunu yapabilirim” demekle başlanmalıdır. Öncelikle yaşadığımız olayı, acıyı kabul etmek, derinlemesine kendimizle, duygularımızla yüzleşmek gerekir. Olayı, kişiyi anlamaya çalışmak, hatta kendimizi onun yerine tam anlamıyla koymayı başararak düşünmeyi gerektirir. Affettim dediğimizde gerçekten tamamen affettik mi farkına iyi varmalıyız.
Affetmenin sonrasında özgürleşme gelir. Büyük bir yük üzerimizden kalkar. Bizi kontrolünde tutan tüm olumsuz duygulardan, etkiden arınmış oluruz. O kişiler de, o olaylar da değersizleşir artık. İyileşiriz, enerjimizi geri kazanırız. Hayatımıza olan konsantrasyonumuz artar, hayattan daha çok keyif alabiliriz.
Bir olay/kişi ne kadar kötü olursa olsun beraberinde bizlere bir şey getirir. Yapmamamız ya da yapmamız gereken şeyleri öğretir, ders verir, duygular yaşatır. Kötü duygu yoktur, hangi duygu olursa olsun duyguyu hissetmek de güzeldir, yeter ki bizi kontrol altına alıp kötü şeyler yaptırmasına izin vermeyelim. Affedememekle, içimizdeki olumsuz duygular pekişir, artarsa kendimize ve çevremize geri dönüşü olmayan büyük zararlar verebiliriz.
Kendimizi affetmek başkasını affetmekten bazen daha kolay bazen de daha zordur. Çoğu zaman başkalarına olan kızgınlık, suçlama gibi duyguları irdelediğimizde fark ederiz ki o duygular temelde onlara değil kendimize olan duyguları yansıtmamız. Kendimizdeki hatayı kabul etmek kimi zaman çok daha zor ve acı verici olabiliyor.
Diğer bir boyut da hiçbirimiz mükemmel değiliz, biz de bir başkasını üzebilir, kırabilir, hatalar yapabiliriz. Affedilmeyi bekleyen, dileyen kişi durumunda olabiliriz. Başkasını affedemiyorken, affedilmeyi beklemek ne kadar yerinde olur?
Kısacası, affetmek aslında kendi iyilik halimizi sağlamak için yararlı olan bir eylem. Bağlayıcılığı, başkaları ya da olaylar değil. Kişilerin bizde yarattığı öfke, acı, nefret gibi duygulara sıkıca sarılıp, onlarla yaşamaya çalışmak veya bu duyguların bırakıp gitmesine izin vermek yani affetmek. Bu iki seçenekten hangisini seçtiğimiz belirliyor, sonrasında yaşayacaklarımızı.
Affetmeyle ilgili problem yaşıyorsanız, ne yaptıysanız affedemediyseniz ve bundan kurtulmak istiyorsanız (ki kurtulmalısınız) psikologlardan yardım almalısınız.
Emin olun: Affetmek size iyi gelecek.