Ağlamak Ve Öfkelenmek Güzeldir
Yazar Hilal Bebek • Psikolog • 18 Mart 2018 • Yorumlar:
Tıp fakültesi 4. sınıf öğrencisi iken (stajyer doktor olarak) genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde arkadaşlarımla nöbetler tuttuk. Yoğun bakım ünitesi, ölüm ile yaşamın kesiştiği bir yerdi. İki ihtimalden biri hayata tutunmakken, diğeri ise mutlak gerçekle yüzleşmekti. Genelde ameliyat sonrası hastaların takibi yapılırdı. Sorumlu asistan doktor, gün içinde yaptığı her değerlendirmede bizlere şu soruyu mutat sorardı: “hasta gaz-gaita çıkardı mı?”. Günlük yaşamda gülüp geçeceğimiz bu soru, yoğun bakım hastası için hayati öneme sahipti. Sorunun cevabı “evet” olduğunda bilinirdi ki hasta olumlu seyir gösterecek ve iyileşecekti. Stajyer doktorun asli vazifelerinden biri, ayağa kısmen kalkabilen hastaların koltuk altına girerek hastayı mobilize etmek (yürütmek) ve asistanın verdiği talimat doğrultusunda rektal tuşe atmak (bağırsak hareketlerini uyarmak) idi. Tek hedef vardı: gaz-gaita çıkışını sağlamak.
Bugün, psikiyatri uzmanı bir hekim olarak bazı anne ve babaların beklentilerini görüp şaşırıyorum: “çocuğum hiç ağlamasın”, “delikanlı hiç öfkelenmesin”. Duyguların dışa vurumu olan ağlamanın ve öfkelenmenin yokluğu daha iyi olabilir mi? Cenaze evinde annesinin ölümüne ağlamayan çocuk, haksızlığa uğradığında öfkelenmeyen genç mi daha sağlıklı?
Cerrahi operasyon sonrası hasta, gaz-gaita çıkararak nasıl hayatiyet gösteriyorsa, bırakınız çocuklarınız da uygun zeminde ve zamanda ağlasın ve öfkelensin. Zira münasip olan durumlarda “ağlamak ve öfkelenmek güzeldir”.