Aile Sistemi ve Sağlığı
Yazar Ercan Tekin • Psikolojik Danışman Ve Rehber • 28 Haziran 2021 • Yorumlar:
Sistem teorisi biyolog Ludwig Van Bertalaffy tarafından geliştirilmiştir. (1934-1968) Teori aile terapistlerinin çoğunun, klinik çalışmalarını yürüttüğü aileyi ve o ailenin çevreye bakış açısını temel alır ve aile sistemi organizmasının çevresine yakınlığına ve uzaklığına uygun olarak nasıl geliştiğini veya sona erdiğini açıklamaya çalışır.
Bertalaffy organizma denilen her varlığı, yaşamın esas kaynağı olarak görmüş ve organizmayı, “karşılıklı etkileşimde olan bir sistem, bağımsız rollerden oluşan yaşamın bir parçası” olarak tanımlamış, sistemin de aileyi oluşturan üyeler tarafından olumlu ve olumsuz olarak desteklendiğini dile getirmiştir.
Aile içindeki etkileşim, sosyal ve psikolojik bir etkileşim olmanın yanı sıra genetik bir etkileşim olma özelliğini de taşır. Aile üyeleri aynı zamanda genetik olarak (kan bağı) birbirine bağlı oldukları için birbirlerinden etkilenirler. Aile sistemini oluşturan üyelerin her birinin yaşantıları ya da üyelerden herhangi birisinin yaşadığı değişim, aile sistemini oluşturan üyeleri olumlu ya da olumsuz olarak etkiler, değişimler sistemin tamamında etki yaratır. Bu yüzden aile sisteminin olumlu özellikleri barındırması, ailenin bütün üyelerinin sağlığında etkilidir.
Sağlıklı aile sistemi, aile üyelerinin kendilerini gerçekleştirme yolunda başarılı oldukları sistemdir. Sağlıklı aile sistemi ve bireylerinin, değişime direnç göstermedikleri, olumlu ya da olumsuz yaşam olaylarında düzenlerini korudukları, kriz yönetimi konusunda başarılı oldukları bilinmektedir.
Sağlıklı aile sistemi sadece kendi içinde değil, diğer aile sistemleri ile de sağlıklı iletişim kurar, diğer sosyal sistemlerle de uyumlu birliktelik gösterir.
Sistem teorisine göre, uzun süreli denge, aile içerisinde durgunluğa; uzun süreli değişim ise karmaşıklığa neden olmaktadır. Bir ailede sistemden söz edebilmek için, durgunluk ve karmaşıklık durumlarında, aile üyelerinin başa çıkabilme, sorun çözebilme becerilerini, aile sağlığını korumak için devreye sokması gerekmektedir. Durgunluk ya da değişim durumlarında ailedeki bir ya da birkaç üyenin değil, aile üyelerinin tamamının girişimleri beklenmektedir.
Aile sistemini bir örümcek ağındaki iplerin birbirini etkilemesi gibi düşünebiliriz. Her aile sisteminde, aile üyelerinin tutum ve davranışları, aile sisteminin sağlıklı ya da sağlıksız olmasını doğrudan etkilemektedir. (Figley, 1989)
Sağlıklı Ailelerin Özellikleri
Aile sistemleri üzerine yapılan çalışmalar göstermektedir ki hemen hemen tüm kültürlerdeki aileler değişmeye, uygun sınırlarını belirlemeye, açık iletişim yardımıyla ilişkilerini geliştirmeye, sorumluğu desteklemeye, kendilerindeki ve çocuklarındaki güveni ifade etmeye uyum sağlayabilmekte, ailenin ve aile üyelerinin gelecekleri hakkına iyimser düşünmeyi başarabilmektedir.(Cutler&Radford, 1999)
Ancak yine de “ideal” sağlıklı ailelerin özelliklerine yönelik görüş ayrılıkları vardır. Önemli bir görüş ayrılığı, sağlık kelimesinin ne anlama geldiği üzerinedir.
Sağlık, olumlu ilişkiler ve sonuçlarla bağlantılı, doğrudan etkileşimli bir süreçtir. (Wilcoxon, 1985). Ailelerde sağlık ise, iyi ilişkilerin desteklenmesi ve bireyler arasındaki karşılıklı anlayış ve fedakârlığın dengelenmesi gibi ahlaki sorumluluklar gerektirir. (Boszormenyi Nagy Ulrich, 1981) Birçok aile, aile hayatı süresince hem sağlıklı hem de sağlıksız süreçler geçirir.
Bununla birlikte sağlıklı bireylerin sağlıklı ailelerden geldiği düşünülmemelidir (Wolin & Wolin,1993). Kimi bireyler ne kadar sağlıksız aile sistemlerinde yaşamış olsalar da kendilerini çok çabuk toparlar, sağlıksız aile sisteminin üstesinden gelir, hayatta başarılı olurlar (Walsh, 1995). Fakat sağlıklı bir aile ortamında olmak verimli ilişkileri öğrenmek için bir avantajdır ve olmamasından daha faydalıdır.
Sağlıklı ailelerin birçok ortak özelliği vardır. Sağlıklı aile üyelerinin başarılı, mutlu ve güçlü karakterlerde olduğu bilinmekte, üyelerin aile dışındaki kişisel ilişkilerinde de dengeli ilişkiler kurdukları görülmektedir. Onlar hangi sorunları nasıl çözeceklerini de bilirler. Ancak önemli bir nokta da, bu tip ailelerin aşırı kavramsal ve duygusal bir yapıdan oluşmadıklarıdır. Üyelerin sorunlarla uğraşırken enerjilerini doğru yönde harcamaları ve gerçekçi planlar yaparak sorunlarını çözmeleri, ailenin dengesine, dolayısı ile sağlığına olumlu yönde katkıda bulunur. Sağlıklı aile üyeleri, dengesizliğin olduğu durumlarda da kişisel avantajlarını kullanarak birbirlerini etkiler ve denge durumuna geçmede katkıda bulunur.
Sağlıklı aile sisteminin altında yatan en önemli faktörlerden birisi de evlilik kurumunun gücü ve sağlığıdır (Bevers, 1985; Levee, McCubbin &Olsan, 1987). Evlilik kurumu, sağlığını evliliği gerçekleştiren bireylerin kişisel yaşamlarından alır. Kadın ve erkekten her birinin uyum becerisi, iletişime açık olması, duygularını ifade etmesi, karşılıklı olarak bu alanlarda birbirlerini etkilemesi, kişisel gelişimleri için fedakârlık etmeye ve özveri göstermeye istekli olması, oluşturdukları ailenin sağlığını da olumlu etkiler (Stabb, 2005).
Araştırmaya göre, (Krysan, Moore&Zill,1990; Stinnet &DeFrain, 1985), sağlıklı ailelerin özelliklerini şunlardır:
1- Sorumluluk
2- Takdir etme
3- Beraber zaman geçirmeye duyulan istek
4- Etkili iletişim modelleri
5- Dini / ruhani uyum
6- Krizlerde pozitif tavır içinde baş edebilme
7- Kişilerin teşvik edilmesi
8- Belirgin roller
9- Büyüme – Üretim yapısı ve Gelişim Modelleri
1. Sorumluluk
Sağlıklı aile özellilerinin içerisinde yer alan sorumluluk duygusu, ailenin bir arada olmasını sağlayan en önemli özelliklerin başında gelir. Aile sistemindeki sorumluluk, yalnızca aile içi ilişkilerle sınırlı kalmaz, aile üyelerinin aile dışı kişisel ilişkileriyle de bağlantılıdır. Bireyler, yaşamlarında sorumluluk duygusuna sahip oldukları ölçüde, aile içinde de o derece sorumlu davranır, bu da aile sisteminin sağlığını olumlu yönde etkiler.
Sorumluluk ailede aktiviteler ile görülür. Üyelerin zamanlarını aile üyeleri için ayırması, aile içindeki sorumluluk oranını göstermektedir.
Sorumluluk aynı zamanda aileye sadık kalınmasını da gerektirir. Aile bağlılığı duygular ve niyetler üzerine kurulur. Birbirlerine karşı sorumlu olmayan çiftlerin bağlılıkları da sorumlulukları ile orantılıdır. Sona eren evliliklere bakıldığında, çiftlerin birbirlerine karşı sorumlu olmadıkları ve evliliğin aldatma ile son bulduğu ya da zedelendiği görülmektedir.
2. Takdir etme
Takdir etme de tıpkı sorumluluk gibi aileleri bir arada tutan aile sisteminin sağlığını doğrudan etkileyen bir özelliktir. Bireylerin yaşantılarında meydana gelen olumlu değişimleri ya da başarıları sözlü olarak ya da fiziksel yollarla ifade etmek, aile üyelerinin birbirlerine olan bağlılığını arttırır.
Takdir etme ve edilme, aile içindeki olumsuz iletişim biçimlerinden kaynaklanan tartışmaların sayısını azalttığı bilinmektedir. Takdir etmek sadece takdir gören açısından değil, takdir eden açısından da onur verici bir davranıştır. Nasıl ki bireyler kendileri hakkında olumlu cümleler duyduklarında iyilik halleri artıyorsa, bunları “biz duygusu” içinde dile getirmek de aile içinde bulunan bireylerin iyilik hallerini arttırır, aile bağlılığına katkı sağlar.
3. Beraber zaman geçirmeye duyulan istek
Sağlıklı aileler hem nicelik hem de nitelik olarak zamanlarını birlikte geçirme eğilimindedirler. Birlikte vakit geçirmenin altında yatan temel düşünce, duyguların ve düşüncelerin paylaşılması içindir. Birlikte olabilmek adına planlanan zaman, kısa bir zaman olmasından öte, etkileşimleri ortaya çıkaracak, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasını sağlayacak kadar uzun süreli olmalıdır.
4. Etkili iletişim modelleri
Aile içi iletişim, aile sistemi içindeki bilginin paylaşılmasını anlatmaktadır. Aile sistemi sağlıklı olduğunda, aile üyeleri birbirlerinin iletilerine sözel ya da fiziksel iletişim yollarını kullanarak cevap verir, gerektiğinde iletişimlerinde (mesajlarda) eksik noktaları tamamlarlar.
Sağlıklı ailelerin kullandıkları iletişimin temel unsurları, destek, anlayış ve empatidir (Giblin, 1994). Bu özellikler Brock ve Bernard’ ın günlük aile iletişim durumlarının karakteristik şeklini çizdikleri çalışmalarında ortaya çıkan sonuçla da benzerlik göstermektedir. (1999) Brock ve Bernard’ ın yaptığı çalışmada aile içi iletişim konusunda, “Aile sistemleri sağlıklı olduğunda, sorunlar karşısında çözüm arayışları yüksektir. Çözüm arayışı sürecinde mesajlar açık ve karşılıklıdır. Çözüm arayışında aile üyeleri birbirine destek olur ve duygu ve düşüncelerini konuşarak ifade ederler.” görüşü dile getirilmiştir.
5. Dini / ruhani uyum
Dini-ruhani uyum ailelerin büyük bir çoğunluğunun karakteristik özelliğidir. Hayatın dini-ruhani boyutuna katılma, aynı zamanda iyi biri olma, evlilik ve aile sağlığı ile de ilgilidir. Dini-ruhani inanç ve uygulamalar ailelere karmaşıklık durumunda, karmaşanın üstesinden gelmekte, güçlü olmakta aynı zamanda yaşamak için ahlaki prensipleri ve manayı bulmada yardımcı olur.
Yapılan bir araştırmada, din ve ruhanlığın, geleneksel bazı grupların hayatında diğerlerinden daha fazla önemli rol oynadığı da belirlenmiştir. Örneğin ortak dini-ruhani inanç, Afrika kökenli Amerikalıların kölelik baskısından, sivil halkların hareketine kadar desteklediği ve ayakta tuttuğu bir köşe taşıdır.
Tüm örgütlenmiş ve örgütlenmemiş gruplarda, dini-ve ruhani bir uyum vardır. Hatta, ortaçağda söyleyecek hiçbir sözü olmayan gençler ve oldukça yaşlılar, çoğunlukla dini ve ruhani hayat sorunlarına sıklıkla dâhil edilmişlerdir. Bununla birlikte aile üyeleri ölümler, doğumlar, evlilikler gibi belirli olayların olduğu anlarda grup halinde dini ve ruhani sorunlar ile de ilgilenirler. Dini sorunlara karşı ortak uyumu ya da inancı paylaşan ve aslında dini ve ruhani uyumlarında motive olan çiftler, bu konularda ayrışanlara oranla beraberliklerinden daha fazla doyum aldıklarını belirtmişlerdir.
6. Krizlerde pozitif tavır içinde baş edebilme
Pek çok farklı tipte krizler aile sistemini etkiler. Genellikle en çok karşılaşılan kriz tipi beklenilen, aktif olandır. Beklenilen olan; tahmin edilen ve muhtemelen olan olaydır. Örneğin aile sisteminden bir üyenin evlenmek için ya da iş bulup tek başına yaşamak için ailesini terk etmesi gibi. Bu durumlarda olayın işleyişi ya da genel yapısı bilinmesine rağmen aile sistemi yine de bir kriz yaşar. Bu gibi durumlarda süreci planlı kontrol eden aileler önceki benzer krizleri anımsama, daha deneyimli olanlardan tavsiyeler alma, iletişim kurmaya çalışma ve bu geçiş dönemleri ile uğraşabilmek için duygularını ifade etme gibi başa çıkma stratejileri kullanır.
Bir de beklenmedik olaylar vardır ki bunlar umulmadan, öngörülmeden oluşan krizlerdir. Aile sistemi, beklenmedik durumlara karşı hazırlıksız-deneyimsiz yakalandığında beklenmedik durumu panik halinde yaşayabilir. Bu da aile sisteminin daha çok zedelenmesine, krizden daha çok hasar görmesine neden olabilir. Beklenmedik kriz durumlarında sağlıklı aileler, birbirlerine duygularını ifade ederek başa çıkarlar.
7. Kişilerin teşvik edilmesi
Aileler bir sistem içinde varoluşlarını geliştirdikleri ve sürdürdükleri için, en güçsüz üyeleri kadar güçlüdür. Buradan etkileşimli bir sistem içinde yaşayan ailenin, sistemin sağlığını güçlü tutabilmek için güçsüz aile üyelerini destekleyerek, onların yetenekleri geliştirilerek, ailenin tüm gücünü arttırması hedeflenir. Bu süreç genelde sistematik olarak yapılır ve aile hayatı döngüsünde uygulanır.
Hayat döngüsünde aile üyelerini kimi zamanlarda teşvik etmek, diğer zamanlarda teşvik etmekten daha önemlidir. Bu zamanlar;
· Eğitim sürecine katılan okul çağı çocuğunda,
· Fiziksel değişimlerle ve akran grupları ile baş eden ergenlerde,
· Ailesinden ayrılan ve kendi yaşantısını oluşturan beliren yetişkinlerde,
· Eşini kaybeden aile üyelerinde.
Kişilerin teşvik edilmesi sadece aile sağlığını ilgilendirdiği için değil, “aile olma” kavramını yaşatmak için de gereklidir.
8. Belirgin roller
Aile sistemi içindeki roller, aile görevlerini yerine getirebilmek için aile üyelerine göre atanmış rollerdir. Sağlıklı (normal) ailedeki roller belirgin, uygun tahsis edilmiş, karşılıklı uyum sağlamış, tamamlanmış ve kurallı olmalıdır.
Sağlıklı ailelerde roller yaş, kültür, gelenek gibi etmenler tarafından belirlenir. Ancak belirlenen etmenler kesin sınırlarla birbirinden ayrılmaz ve üyelere atanmaz. Sağlıklı ailelerde rol seçimi esnek ve değiştirilebilir bir özellik de gösterir.
Sağlıklı bir ailede ailenin geçim kaynağı, anne baba tarafından sağlanır. Çocukların eğitimine ayrılan bütçe, onların en iyi eğitimi almaları için gerekli olan miktar kadardır. Çocukların çalışması ancak eğitimlerini tamamlamalarının ardından kabul görür ve çocuklar aile bütçesine katkı sağlaması beklenmez.
9. Büyüme – Üretim yapısı ve Gelişim Modelleri
Sağlıklı aile sistemleri büyüme – genişleme yolunda uygun ve belirgin olarak aile geleceğini şekillendirirler. Bu şekillendirme planlı ve kontrollü bir şekilde yapılır.
Geleceği şekillendirme, organize etme gereksiniminin temel nedeni, ailenin geçmişini devam ettirmek, aile sisteminin sürekliliğini sağlamaktır. Sosyolojik bulgular, bu gereksinimin doğu kültürlerinde, erkek çocuklara verilen manevi değerin önemi ile ifade edildiğini göstermektedir.
Ailelerin oluşum bakımından farklı şekillerde organize edildiklerini de görmekteyiz.
Aile tipleri birçok farklı şekilde organize olsalar da başlıca görülen türler şunlardır:
Çekirdek Aile: Anne-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan aileye çekirdek aile denir.
Geniş(geleneksel) Aile: Büyükanne ve büyükbaba ile onların çocuklarının ve torunlarının aynı çatı altında yer aldığı aile biçimidir.
Çözülen Aile: Bu tip ailelerde karı-koca ilişkileri çok zayıf bir şekildedir. Parçalanmış veya tamamlanmamış aileler çözülen ailenin iki temel tipidir.
a-Parçalanmış Aile: Genellikle eşlerin birinin ölümü veya boşanma dolayısıyla aileden ayrılmasıyla ortaya çıkar. Ancak ülkeler arasında zaman zaman meydana gelen zorunlu göçlerle aileler parçalanabilmektedir.
b-Tamamlanmamış Aile: Çekirdek ailenin hiçbir zaman kurulmamış halidir. Bu tip ailelerde çocuklar genellikle evlilik dışıdır. Modern toplumlarda ailenin yok olduğunu savunanların görüşü bu şekildedir.
Aile sistemlerinde, aile üyelerine verilen görevler, üyenin becerisine ve yaşına göre uygun olmak zorundadır. Bu zorunluluk, görev verilen aile üyesinin aile sistemi içindeki sınırlarından çıkmamasında yardımcıdır. Aksi taktirde, özelikle geniş, kalabalık ailelerde aile sistemindeki görev dağılımından olumsuz etkilenen birey, aile sistemindeki “bir arada tutma baskısını” göze alarak, sistemin sınırlarını zorlayacaktır.
Bireysel ya da aile danışmanlığı hizmeti veren uzmanların, aile sistemini incelemesi bireylerin başa çıkmakta zorlandıkları uyum alanlarını anlamalarında ve bireylere fark ettirmelerinde “Sorumluluk, Takdir etme, Beraber zaman geçirmeye duyulan istek, Etkili iletişim modelleri, Dini / ruhani uyum, Krizlerde pozitif tavır içinde baş edebilme, Kişilerin teşvik edilmesi, Belirgin roller, Büyüme – Üretim yapısı ve Gelişim Modelleri” gibi aile sistemini değerlendirme alanlarını, görüşmelerinde etkinli bir şekilde kullanmaları, onların bireyleri ve içinde bulunduğu sistemi anlamalarında yardımcı olacaktır.
Elbette ki uzmanlar, bir aile sistemini anlamak için bu özelliklerin hepsini aynı önem derecesinde irdelemek, üzerinde çalışmak zorunda değildir. Kimi aileler / bireyler için oldukça önemli olan bir basamak, diğer ailede / bireyde önem sıralamasında farklı noktada olabilir. Ancak sistemin ya da üyenin sağlıksızlığını etkileyen alanın öncelikle iyi belirlenmesi, belirlenen alan üzerine yoğunlaşılması ve uygun müdahale programı geliştirilmesi, sistemin ya da üyesinin sağlığa kavuşmasında birinci derecede önem taşımaktadır.