Akdeniz Diyei

Yazar Aslı KotancıDiyetisyen • 11 Temmuz 2021 • Yorumlar:

Yaşam tarzımızın bir parçası olan beslenme şeklimiz, fiziksel aktivite alışkanlıklarımız sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmemizi etkileyen en önemli unsurlardandır. Beslenmeyle alınan enerjinin yeterli fiziksel aktivite ve vücut fonksiyonlarıyla harcanamaması sonucu alınan ve verilen enerji arasında dengesizlik açığa çıkar. Vücudumuzda zamanla yağ birikmeye başlar. Bu durumun önüne geçilmezse obezite dediğimiz hastalık oluşur. Obezite tek başına sadece bir estetik kaygı gibi dursa da birçok vücut fonksiyonunu, sistemleri etkileyerek diğer öldürücü kronik hastalıkları beraberinde getirir. Kalıtsal olarak diğer nesillere aktarılabilir.

Obezite; kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, insülin direnci, kemik-eklem hastalıkları, uyku apnesi gibi birçok hastalığa sebep olmaktadır. Dünyada 1,9 milyardan daha fazla yetişkin obez birey bulunmakta; Türkiye de ise bireylerin %30,3’ü obezite hastasıdır. Bu oran Dünya’da ve Türkiye’de giderek artmaktadır.

Bu oranlara bakıldığında hatalı beslenme alışkanlıkları değiştirilmeli   ve fiziksel aktivitenin artırılması gerekmektedir. Beslenme genel önerilerine baktığımızda posa alımı ve antioksidan kapasite açısından önemli olan sebze meyve tüketimi artırılmalı, yüksek yağ ve şeker içeren boş enerji kaynağı dediğimiz hazır gıda tüketimi azaltılmalı, total ve doymuş yağ alımı azaltılmalı, basit şeker alımı sınırlandırılmalı, rafine tahıllar yerine kan şekerini yavaş yükselten posası yüksek olan tam tahıllar kullanılmalıdır.     Genel önerilere ve yapılan çalışmalara bakıldığında insan sağlığı için en uygun diyetlerden biri olan Akdeniz diyeti akla gelmektedir. Akdeniz diyeti bazı Akdeniz ülkelerinin rutin beslenme şeklini oluşturmaktadır. Bu ülkelere baktığımızda kronik hastalıkların neden olduğu ölüm oranının daha düşük, obezitenin daha az görüldüğünü fark ediyoruz. Bu gözlemlere dayanılarak yapılan Akdeniz Diyeti üzerinde yapılan çalışmalarda bu gözlemler sayılarla kanıtlanmıştır



 

 Sağlıklı Beslenme

Beslenme, büyüme, gelişme, onarım ve beden faaliyetlerini devam ettirmek için tüm besinlerden vücuda yeteri kadar alınmasıdır. Çağımızın getirdiği hız tutkusu ve hantallık beslenmemize de yansımıştır. İnsanlar hızlı ve kolay hazırlanan besinlere yönelmişlerdir. Hazır ve kolay hazırlanan bu gıdalar genel olarak yüksek kalori, şeker ve yağ; düşük miktarda ise posa içermektedir. Yüksek kalorili ve yağlı beslenme tipi son yıllarda giderek artmaktadır. Bu oran artarken fiziksel aktivite süreleri ve sıklıkları istenilen düzeyde değildir. Sonuç olarak alınan ve harcanan enerji arasındaki dengesizlik obeziteyi ve bununla beraber birçok hastalığı beraberinde getirmektedir. Ölüm oranları ,yapılan sağlık harcamaları ,yaşam konforunun düşmesi ;bunun önüne geçilmesi gerektiği konusunda belirli rakamları önümüze koymaktadır .

Karbonhidrat Alımı

Vücudumuzun ilk olarak kullandığı enerji kaynağı karbonhidratlardır. Sağlıklı bir bireyde günlük enerjinin yaklaşık %55-60 ı karbonhidratlardan karşılanmalıdır. Vücuda yeteri kadar karbonhidrat alınmaması enerji kaynağı olarak proteinlerin kullanılmasına yol açar. Uzun vadede yetersiz karbonhidrat alımıyla beraber kan yağları devamlı olarak yüksek seyreder.

Protein Alımı

Protein; hücrelerin yenilenmesi, onarımı, büyüme ve gelişme için gerekli olan besin ögesidir. Sağlıklı bir bireyin günlük enerjisinin yaklaşık %12-15’i proteinlerden karşılanmalıdır. Proteinlerin düşük alımı çocuklarda büyüme geriliği ,çocuk ve yetişkinlerde malnütrisyonla beraber birçok hastalığı da beraberinde getirmektedir. Proteinin gereksinmeden fazla alımı ise böbrekler için yük oluşturur, vücudun asit baz dengesi bozar. Buna bağlı olarak osteoporoz ve saç dökülmesi de görülebilir. Proteinin yüksek alımına bağlı olarak kanser riski de artmaktadır. Yüksek protein içeren gıdalar, beraberinde yüksek miktarda yağ da içermektedir (özellikle hayvansal protein kaynakları). Yüksek protein alımıyla beraber yüksek yağ alımı da KVH için risk oluşturur.

 

Yağ Alımı

Sağlıklı bir bireyde yağ alımı yaklaşık olarak günlük enerjinin %25-30 unu karşılamalıdır (4).Vücuda alınan yağ asitlerinin türü de önemlidir. Doymamış yağ aitlerinin alımı doymuş yağ asidi alımından yüksek olmalı ve doymuş yağ alımı minimum seviyede tutulmalıdır (maks %7-8) Vücudumuzun üretemediği linoleik asit ve a-linoleik asit alımı da beyin gelişimi, bağışıklık sistemi ve göz sağlığı için oldukça önemlidir. Balık, ceviz, keten tohumu, semiz otu, soya gibi besinlerden bu ihtiyaç karşılanabilir

Besin Gruplarının Önemi

Yaşamsal faaliyetlerimizin devam etmesi için besinlerden gereken enerjiyi sağlamalıyız. Bu besinlerin çeşitliliği de oldukça önemlidir. Tahıl ürünleri, süt ve süt ürünleri, et-yumurta-kurubaklagil, sebze ve meyve grubu olmak üzere 5 ana gruptan da besin tüketmeliyiz. Sağlıklı yemek tabağı modelini her gün aldığımız besinlerde rutin hale getirmeliyiz

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)

Yazar