Aknede Doğru Bildiğimiz Yanlışlar
Yazar Özlem Tuncayengin • Dermatolog • 7 Şubat 2017 • Yorumlar:
Halk arasında “akne ergenliğin belirtisidir ve zamanla düzelir’’şeklinde bir inanış vardır. Yaşamı tehdit eden bir hastalık olmaması ve zamanla düzelebileceği doğru olmakla birlikte uzun yıllar devam edebilmesi, iz bırakabilmesi ve psikososyal sorunlara yol açabilmesi nedeniyle aknenin tedavi edilmesi gerekir. Akne hakkında hastalar arasında olduğu kadar aile ve arkadaşlar arasında da yanlış kanı ve inanışlar mevcuttur. Başarılı bir tedavi için akne hakkındaki yaygın ve alışılagelmiş yanlış kanı ve inanışların bilinmesi önemlidir.
Akne ve diyet
Yiyeceklerin, özellikle çikolata, kuruyemişler ve yağlı yiyeceklerin akneyi arttırdığı hastalar tarafından yaygın olarak belirtilir. Sıklıkla hastalar çevreleri tarafından yanlış beslenmekle suçlanırlar. Son yıllarda elde ettiğimiz veriler ışığında özellikle gelişmiş toplumlarda glisemik indexi yüksek (yani karbondidrat içeriği yüksek, vücutta şekere dönüşen) rafine yiyeceklerin yenmesinin, omega 3 yağ asitlerinden fakir diyetle beslenmenin ve aşırı süt tüketiminin akne lezyonlarını arttırdığı görülmüştür. Diyete dikkat edilerek akne lezyonlarının azalması mümkün olabilir. Burada kastedilen sıkı bir diyet olmayıp, bol sebze, meyve ve protein içerikli , baklagiller ve balıktan zengin, yeterli fakat aşırı olmayan süt tüketimi,fast- food gıdalar, kek, pasta, sütlü tatlılar, bol şekerli kola ve meyve sularından fakir bir beslenme tarzıdır.
Akne ve yüz temizliği
Akne hastalarında sıklıkla lezyonlarının yüzlerinin yeterince temiz olmamasından kaynaklandığı ve yüzlerini sık yıkarlarsa aknelerinin düzeleceği kanısı hakimdir. Bu düşüncenin bir sebebi cilde kirli bir görünüm veren siyah noktalardır. Siyah noktalar aslında gözeneklerdeki yağ salgısının havayla teması sonrası oluşan görüntüdür. Yüzdeki yağlı, parlak görünümün sebebi olan yağ salgısı üretimi ise, daha derin tabakalarda meydana gelen bir üretimin sonucudur, yüzeyin yıkanması ile tamamen önlenemez. Ayrıca iltihaplı görünümlü sivilceler hastalığın mikrobik olduğunu ve bulaşabileceğini düşündürür. Akne oluşumunda rol oynayan propionibacterıum acnes dediğimiz bakteri deride bulunan kıl-yağ ünitesinde normalde bulunur ve basit komedonların tam gelişmiş akne lezyonlarına dönüşümünde rol alır. Aşırı şekilde yüz yıkamak deride tahrişe, mevcut lezyonların alevlenmesine, deri kuruluğuna ve bu yolla tedavide kullanılan ilaçlara hassasiyetin artmasına yol açabildiği için önerilmez.
Aknede güneş ışınlarının etkisi
Genellikle hasta ve yakınlarında güneşin akneye iyi geldiği kanısı yaygındır. Buna rağmen aknenin yaz mevsiminde gerçek anlamda iyileştiğine dair kanıtlar yetersizdir. Akne tedavisinde kullanılan ilaçların ışığa hassasiyete, deride lekelenmelere yol açabileceği unutulmamalıdır.
Akne ve stres
Stresin hormonlar üzerine etkisi akneye neden olabilir. Ancak stres tek sebep olmayıp, daha çok mevcut tabloyu kötüleştirici rol oynamaktadır.
Akne ve kozmetikler
Uygun olmayan kozmetik kullanımı tek başına akne problemi yapabildiği gibi, akneli hastalarda kliniği daha da kötüleştirebilmektedir. Akneye yatkın ciltlerde; komedojenik olarak saptanan izopropil miristat ve benzerleri (izopropil palmitat, bütil stearat, miril miristat gibi), mineral yağlar, susam yağı, vazelin ve kakao yağı gibi gözenek tıkayıcı içeren nemlendirici ve temizleyiciler yerine yağsız ve su bazlı ürünler tercih edilmelidir.
Akne tedavisi
Hastaların çoğunda hastalığın belli bir süre tedaviyle tamamen iyileşeceği ve tekrar olmayacağı inancı yaygındır. Birçok hasta tedavi süresiyle ilgili makul olmayan bir beklentiye sahiptir. Bu inanışlar hastanın tedaviye uyumunu ve devamını olumsuz etkiler. Akne tedaviye yavaş yanıt veren bir hastalıktır, 3- 6 ay süresince aktif olarak tedavi edilmeli, iyileşmeden sonra ise uygun cilt ürünleriyle bakım devam etmelidir.