Aldatmak
Yazar Ebru Çiftçi • Psikolog • 6 Ağustos 2019 • Yorumlar:
Günümüz standartlarında ülkemizde bir kadın ve bir erkeğin evlenmesi ile başlayan kavramdır, aile. İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta; ölüm onları ayırana kadar birbirlerine sadık bir şekilde hayatlarını birleştirmeleri ile başlar. Pek tabi bunun öncesinde görüşür ve birbirlerini tanırlar. Bunun yanı sıra insan doğası gereği hatalar yapar. Ve yine insan toplumsal bir varlıktır. Bu toplumsallık beraberinde kuralları da getirir. Birey bu kurallara her zaman uymaz. Haberlerde gördüğümüz dolandırıcılar, hırsızlık yapanlar; kulaktan kulağa yayılan veya gözümüzle gördüğümüz eşini, sevgilisini aldatanlar da bunun bir örneğidir. Bunların hepsi aldatmaya girer.
Peki insan neden aldatır veya aldatılır?
Bu konu ile ilgili pek çok araştırma yapılmıştır. Yapılan bir araştırmada soruları söylendiğinde daha yüksek doğru yanıtlarsa ödül alacakları söylendiğinde daha yüksek doğru cevap oranı bulunmuştur. Ve bu durumda hile yapma oranlarının azaldığı görülmüştür. Sosyal psikolojide yapılan çalışma aldatma faktörünün aldatmanın farkında olmak ve yaşanan durumda diğer bireylerinin ne yaptığından etkilendiğini göstermektedir. Yani ; aldatmanın bir seçenek olduğu ve/veya bu seçeneğin uygulanabilirliğinin onaylanması durumunda aldatma faktörü artabilir olduğu görülmüştür . Yapılan bir başka araştırmada ise kişisel davranışların bireyin dışında bir faktörden etkilendiği düşüncesinin d aldatmayı arttıran bir faktör olduğunu göstermektedir. Böyle bir inanca sahip olan bireye bireysel sorumluluk duygusunu yeniden hatırlatmak ve aldatma davranışı durumunda bu durumun kendi hayatını ve karşı tarafın hayatını nasıl etkileyebileceğini anlatma yöntemi seçilebilir. Bu durumun yanında aldatılma korkusu olan insanların aldatılmak istediğini gösteren çalışmalar da vardır. Yapılan bu çalışmalarda aldatılmaktan korkan bir insanın, bağlanıp terk edilmekten korktuğu için ilişkiye kendisini bırakmadığı ve haliyle partnerini soğuttuğu; ilişkiye sabote ettiği sonuç olarak aldatılmaya davetiye çıkardığını gözlemlemekteyiz.
Peki insanın kendisine verdiği değer aldatılmayı etkiliyor desem ne dersiniz?
Öz güven sorunu ve/veya yetersizlik duyguları taşıyan biri sıkça kendisini başkalarıyla kıyaslar. Maalesef ki bu genellikle yetersiz ve/veya kötü olduğunu düşündüğü yönlerde yaparlar. Ve yine bu şekilde yetersizlik hissi yaşayan birey kendi özellikleri ve kimliği ile toplum arasındaki uyumada dikkat eder. Tam anlamıyla toplumun onaylayacağı ve takdir edeceği bir birey olmayı hedeflerler. Çünkü; bu durumda toplumda daha iyi bir yer sağlarlar, haliyle yaşadıkları hayatın refah düzeyi daha yüksek olur. Bu durumda çare arayan birey için en kolay çare diğerlerinin iyi olmadığını deneyimlemek ve/veya kendisinden kötü durumdakileri fark etmenin yanı sıra ön plana çıkarmaktır. Bu sayede onların yapmış olduğu hata veya bulundurdukları eksikliklerin kendisinde olmadığını ima etmiş olur.
Günümüz standartlarında takdir edilen ve onaylanan ilişki türü “tek eşli, uzun ömürlü ve birbirine sadık olunan” ilişkilerdir. Zira kısa süreli ilişkiler yaşayan ve eşine sadık olmayan bir kişi, diğer ilişkiler için de bir tehlike unsuru olduğu için böyle bireyler “kötü” biri olarak görülür. Bu nedenledir ki kınama, utandırma gibi yöntemlerle baskı oluşturularak toplumsal beklentilere uygun olmasına uğraşılır. Ama birçok kişi sevebilmek, aşık olmak ve uzun soluklu ilişkiler kurabilmek konusunda önemli engellere sahiptir. Peki neden herkes sevip aşık olamaz? Uzun süreli, yakın ve yoğun bir aşk ilişkisi yaşayamamanın çeşitli nedenleri vardır.
-
Terk edileceğinden ya da yeterince sevilemeyeceğinden korkan biri aşık olamaz. Çünkü; birey bu durumda daha iyi biri çıktığında kolaylıkla vazgeçileceğinden korktuğu için kendini aşkın kollarına bırakmamakta ve sürekli temkinli davranmaktadır. Bunun yanında da küçük şeylerden bile sevilmedikleri kanaatine varırlar.
-
Beğenilme ve hayran olunma ihtiyacı fazla olan biri de hayranlık ve aşk geliştirmekte zorlanacaktır. Bu durum çok susamış birinin suyunu paylaşmakta zorlanması gibidir. Kendi ihtiyacı olduğu için başkasına hayranlık ve ilgi duymakta zorlanır. Buna ek olarak başkalarına güvenmeyen, duygularının esiri olmaktan korkan kişiler de ilişkiye kendilerini tam anlamıyla bırakamadıkları için ya da kısıtlı, kontrollü bir ilişki yaşadıkları için partnerlerini soğutabilir, kendileri de gerekli doyuma ulaşamayacaklardır.
-
Bencil, empati yeteneği sınırlı olan veya merhamet ve vicdanı çok gelişmemiş bireyler gerçekten sevemezler. Bu tip insanlar genel olarak çocukluklarında şiddete ve/veya kötü muameleye çok maruz kalmış sevilip kollanmamış kişilerdir. Yaşamış oldukları bu durumlardan dolayı kurdukları ilişkilerde kendi gereksinimlerini ön planda tutarlar. Karşı tarafın duygu ve ihtiyaçları ile ilgilenmezler, empati kurmazlar.
Aldatmak; ilişki sürerken partnere karşı sadakatin ortadan kalkması, partnerin güvenini sarsacak ve ilişkiyi tehlikeye atacak bir davranış sergilemek ve/veya bu durumu gizlemek olarak tanımlanabilir.