Alfred Adler ve Aşağılık Kompleksi
Adler’e göre “Kişi deneyimlediği talihsiz bir durum karşısında bu durumu düzeltme veya iyileştirme çabasına girmeyip kaderci bir tepki gösterdiğinde aşağılık kompleksi yaşar. Bu durum, her insanın özellikle her çocuğun belirli durumlarda yaşadığı ve kişiyi normalde başarılı gelişime teşvik eden aşağılık duygusu ile karıştırılmamalıdır”
Aşağılık duygusu ve karşısında üstünlük çabası
Aşağılık duygusu ve üstünlük çabası kişi için “sağlıklı” bir yol iken; aşağılık ve üstünlük kompleksleri “sağlıksız” bir durumu ifade eder.
İnsan olmak demek, aşağılık duygusuna sahip olmak demektir, der Bireysel Psikolojide Adler. Adler’e göre aşağılık hisleri evrensel hislerdir ve bir hastalık değildir, insanların başarı için çabalamasına yol açar. Ancak bu hislerin çözümlenmemesi durumunda bireylerin telafi edemeyeceği aşağılık hislerinin baskın olduğu aşağılık kompleksi ortaya çıkmaktadır.
Bu duygu nasıl ortaya çıkar, bakalım…
Adler, aşağılık (yetersizlik) duygularının çocuklukta başladığına inanmaktadır. İnsan yavrusu oldukça çaresiz ve zayıf olduğu ve hayatta kalmak için çevresindeki yetişkinlere ihtiyaç duyduğu için uzun bir bağımlılık dönemi yaşamaktadır. Bu deneyim karşısında çevresinde kendinden daha büyük ve güçlü yetişkinlerle karşılaşan çocuğun, aşağılık(yetersizlik) duyguları yaşam boyu sürecek ve çevre karşısında üstünlük kazanma, mükemmelleşme çabasının başlangıcını oluşturacaktır. Adler’e göre üstünlük “yetkinlik” çabası yaşamdaki temel yönlendirici güçtür. Bu nedenle insanların yaptığı her şey aşağılık duyguların üstesinden gelmek için tasarlanmaktadır. Ancak aşağılık duyguları bazı kimselerde şu veya bu nedenle aşırı bir boyut alabilir.
Aşağılık kompleksi, cesareti kırılmış bir kişinin gerçek ya da varsayılan bir eksikliği özel bir amaç veya menfaat için kullanmasıdır. Bu menfaat genelde; bir faaliyete katılmama, çekilme için bir mazeret üretme ve özel hizmet/ ilgi isteme şeklinde kendini gösterir. Kişi bu sürecin tamamen farkındadır ve diğerlerini eksiklikleri ile etkilemeye çalışır.
Aşağılık kompleksinin gelişiminde üç temel neden:
⚫ 1- organ kusurları: yakışıklı değilim, kolum yok, boyum kısa vs…(eşitlik yoksa…) ⚫ 2-şımartılma: ebeveyn ilişkileri
⚫ 3- yetersiz ilgi (ihmal)
Her birey, canla başla daha çok düzelmek ve daha iyi birisi olmak için uğraşır. Hiç kimse aşağılık duygusuna çok uzun süre katlanamaz çünkü içindeki bu duygu bireyi gerilim durumuna sokar. Bu gerilim de onu bütün amansızlığıyla bir eylemde bulunmaya zorlar. Bu eylem “üstünlük çabası” dır. Üstünlük duygusu normal şeklini kaybettiği, aşırılık kazandığı zaman, zararlı ve tehlikeli olmaya başlar. Aşağılık duygularına yol açan koşullar her ne olursa olsun bir kimse buna aşırı ödünleme ile tepki verdiğinde ortaya çıkan durum üstünlük kompleksidir. Üstünlük kompleksi bir kimsenin fiziksel, entelektüel ya da sosyal becerilerini abartma eğilimini içerir. Bu da üstünlük kompleksine ve bunun sonucu olarak, kendini beğenmişliğe, kibirliliğe, ben merkezliğe, alaycılığa yönelme sonucunu doğuracaktır. Böyle bir birey ancak başkalarını aşağılayarak kendini değerli hissedebildiği için kendini kabul düzeyi yüksektir.
Üstünlük kompleksinin işlevi üstünlük taslayarak altta yatan aşağılık kompleksini maskelemektir. Üstünlük duygusu, aşağılık duygusundan meydana gelir; üstünlük kompleksi de aşağılık kompleksinin eseridir.
Üstünlük kompleksi, aşağılık olma hissinin aşırı telafisidir. Adler, üstünlük kompleksinin olduğu durumda mutlaka görünürde ya da arka planda az ya da çok aşağılık kompleksinin var olduğunu dile getirmiştir. Üstünlük kompleksinin işlevi üstünlük taslayarak altta yatan aşağılık kompleksini maskelemektir. Bu komplekse sahip bireyler kendilerinin çok üstün olduklarına inanabildikleri gibi çok başarılı olma yönünde çaba ve hisler içinde de yer alabilmektedir. Dolayısıyla bu tavırları yüzünden diğer insanlar tarafından kibirli, benmerkezci, palavracı, eleştirel olarak algılanmaktadırlar.
Üstünlük kompleksi sergileyen insanlar genellikle kendini beğenmiş, benmerkezci, kibirli ya da alaycı olabilirler. Bu tip kişiler büyük olasılıkla diğerleriyle dalga geçerek ya da onları ezerek kendilerini önemli hissederler. Herkesin işlerine karışmak isterler; çünkü başkalarından daha iyi düşündüklerini zannederler. Başkalarını kolaylıkla eleştirirler.
Peki bu duyguların verdiği zararı en aza indirgemek için neler yapılabilir…
Aşağılık duygusundan kurtulmak için kişi toplum içerisinde yer edinirse, kabul görür ve kendini değerli hissederse aşağılık duygusu artmaz (Buna Adler sosyal ilgi diyor) ama tam tersi bir durum olursa bu durum kompleks haline dönüşüyor aşağılık kompleksi… Kişi yaşadığı aşağılık duygularıyla, başarılı olmaya yönelik doğal bir eğilim olan “dengeleme” ye başvurarak başa çıkar. Tıpkı gözleri görmeyen bir kişinin üstün bir duyma duyusu geliştirerek görme eksikliğini dengelemesi gibi, birey de kendini başarılı hissedebildiği yaşam alanlarında geliştirerek aşağılık duygusunu dengeler. Üstünlük duygusuna doğru yoldan ulaşmak; iş, sosyal uğraşlar, eğitim ya da buna benzer yöntemlerle başkalarına yardım etmek anlamına gelir .
KISACA ADLER… (ALFRED ADLER , 1870-1937 tarihlerinde yaşamış bir kuramcıdır.) “İnsan kaderinin kurbanı değil yaşamının ustasıdır…”
Çocuklukta çeşitli hastalıklar yaşamış, annesi bu hastalıklarından dolayı ayrıca ilgilenmiş, küçük kardeşinin doğumu sonrasında bu özel ilgi kardeşe kaymıştır. Okuldaki başarısızlığı nedeniyle öğretmenleri tarafından uyarılan, aşağılık duygusuyla başa çıkmak zorunda kalan Adler’in çocukluğunun büyük bir bölümü ise abisinin başarılarının gölgesinde geçmiştir. Çocukluk döneminde yaşadığı bu deneyimler sonucunda zayıf, aşağılık, yetersiz, reddedilmiş hissetmiştir. Ancak bu durum Adler'in daha fazla güdülenmesine yol açmış, sıkı bir şekilde çalışarak, spor aktivitelerine katılarak bu hislerin üstesinden gelmeyi başarmıştır. Tüm bu başarılarının sonucunda özgüvenini ve sosyal kabulü gerçekleştirmiştir. Viyana’da tıp okumuş ve Freud ile burada tanışmışlardır. Freud ile “Çarşamba sohbetlerine” katılım sağlamış güzel bir arkadaşlıkları varken derin görüş ayrılıklarından dolayı arkadaşlıkları bitmiştir. Birinci dünya savaşına tanık olmuş hatta orduda görev aldığı bilinmektedir. Savaştan dönen askerlerin travmasıyla çalışmış savaş ve nevrozla ilgili çalışmaları mevcuttur.
Bireysel psikoloji kuramını ortaya çıkaran Adler, toplum içindeki bireyi değerlendirir ve toplumsal faktörlerin önemli rol oynadığını belirtmektedir. Kişiliğe Freud gibi bakmaz
Adler. Freud ya da Watson biyolojik faktörlerle kişiliği ele alırken Adler, toplumsal faktörlerin de kişiliğin gelişiminde önemli rol oynadığını belirtir. Yani ona göre insan kişiliğinde Freud’un dediği gibi cinsel içgüdülerin bu kadar etkili olmadığını belirtir: peki insanın özgür iradesi ve gelişim potansiyeli nerede? der. Bilinçdışı ve cinsel istekler yerine sosyal güdüler ve bilinçli düşünceler önemli diyor Adler ve Freud’dan ayrılıyor…
Adlerin ortaya koyduğu kavramlar:
• Aşağılık kompleksi,
• üstünlük kompleksi,
• sosyal ilgi ve
• doğum sırası kavramları