Algıların Takım Çalışması
Yazar İdil Saliha Küntüz Duran • Psikolog • 29 Haziran 2017 • Yorumlar:
Bu yazı profesyonel olsun olmasın tüm fotoğraf merakı olanlara, yakın model ile çalışmayı sevenlere, insanın olduğu her yerde ben de varım makinemle diyenlere, “amcam/teyzem harika, şimdi buraya bir bakar mısın, evet çok iyi, bir kare daha”… diye hayatının bir anında çekim yapmış okuyucuya gelsin…
Biz insanoğlu, hayvanlardan ve bitkilerden farklıyız. Bizler düşünür, hisseder ve bunları sözel olarak ifade edebiliriz. Davranışlarımızla kendimizi anlatırız. Zekâmızla medeniyetler kurarız ve yine aynı zekamızla yıkarız. Çalışırız, para kazanırız, severiz, aldatırız ya da aldanırız, vidan azabı duyarız, sonra yine severiz. Dolayısıyla biz diğer tüm canlılardan ayrıyız.
Ey okuyucu, senden bir tane daha sen var mı?
Belki ikizin vardır, belki de sana çok benzeyen birisi.
- Ama ses tonu ile ismi ile cismi ile davranışları ile ya da hayatı ile senin birebir aynın biri daha var mı?
- Yok, değil mi?
Bu dünyada bir tane daha sen yok. Dolayısıyla en değerli elmastan bile daha değerlisin okuyucu, tıpkı fotoğrafını çektiğin veya günün birinde çekeceğin modelin gibi.
Tıpkı konuna, kadrajına model olan bir diğer insanoğlu gibi…diğer her insan gibi… Dolayısıyla çekim sırasında o değeri hissettirdiğinde, inan karşıdaki amca, çocuk, teyze, kadın da ister doğal, ister yönlendirilmiş, birbirinden muhteşem pozlar verecektir. Çünkü fotoğraf çekimi, özellikle içinde yakın plan insan olan, bir takım çalışmasıdır. Takım çalışmasında da algıların, amaçların, beklentilerin (maddi olmak zorunda değil), düşüncelerin aynı olmasa bile benzer pencerelerden bakabilmesi gerekmektedir. Böylece sonuç da iki tarafı da memnun eder.
Sadece komutlardan oluşan bir çekim süreci belki birkaç dakikada ortalama üstü birkaç poz verebilir fotoğrafçıya ancak, izleyenlere “işte bu ne güzel yakalamış, model ne içten bakıyor ya da burada bir duygu, yaşam var” dedirtebilir mi? “Neden olmasın.” diyenler var sanki. Her şeyi geçelim; diyelim ki muazzam kadrajlı, ışıklı bir kare çekildi. Çok başarılı işlendi. E peki ya model. O ne düşünmüş olabilir acaba… “Bir merhaba bile yok! Şuna bak.. Geldi, fotoğraf çekti ve gitti. Sanki hayvanat bahçesinde bir maymun var burada!” yoksa,
- “Ne iyi etti beni sallamadan, soruma cevap vermeden, he teyze dedi çıktı gitti” mi?
Halbuki inanın modelinizle ettiğiniz sohbet belki içtiğiniz çay, onun yaşadığı mekanı paylaşmanız en azından gülümsemeniz önce sahip olduğunuz değeri karşıdakine de hissettirir, ardından o kendi değerini hisseder ve bunun neticesinde de elimize birbirinden güzel fotoğraflar ve tabi ki en önemlisi hoş anılar geçer. Ve aslında her şey bir merhaba kadar yakın ve basittir.
Ne diyorduk…Evet..Değerli olmandan bahsediyorduk okuyucu… bu değerlilik, bu biricik olma, sana büyük bir sorumluluk getiriyor. Yaptıklarından sen sorumlusun, başkası değil. Biliyorum bu büyük bir sorumluluk. Ama üzgünüm kimse seni zorla sinirlendirmiyor, sen sinirleniyorsun. Kimse o tercihi yapman, o yolu seçmen için seni zorlamıyor. İleride hangi tercihi yapacağını bilen bir güç olsa da, onu sen seçiyorsun, tıpkı modelinin tercih hakkı olduğu gibi. Çünkü senin bir nefsin var, çünkü bir iraden var ve çünkü sen insansın; yaptıklarından sen sorumlusun, tıpkı bizler gibi.
İçinde bulunduğumuz durum ve şartlar yeri geldiğinde şekillendirse de bizleri halen daha etkimiz var hayatımıza. Ve bu etki bazen bir merhaba kadar kolay başlar…