Anksiyete Bozukluğunun Perde Arkası
Yazar Nurten Özüorçun Küçükertan • Psikolog • 27 Ocak 2017 • Yorumlar:
Kaygı Bozukluğunun Perde Arkası
Kaygıyı normal bir duygudan bir psikolojik/psikiyatrik bozukluğa götüren nedenler nelerdir?
Aslında bu soru kaygı ile yapılan psikoterapinin en temel çalışma alanıdır ve öyle de
olmalıdır. Bu sorunun cevabı herkese göre farklılaşır çünkü herkes kendi yaşamsal
geçmişinde geliştirmek durumunda kaldığı bir takım özellikleri sonucunda bu kaygı
kısırdöngüsü içine girer. Ama genel anlamda kişiyi kaygılanmaktan çok panikleten faktörler
tespit edilmelidir. Deneyimime göre bu noktada ortaya çıkan en belirgin konu kontroldür.
Kontrol ve kaygı kısır döngüsü nasıl oluşur?
Kişinin güçsüzlüklerine, karşısında zayıf, kontrolsüz kaldığı olaylara tahammülü düşmüştür
veya zaten tahammülü pek yoktur. Elinden geleni yapıp, yani kontrol edebildiği kadarını
kontrol edip olağan güçsüzlük, çaresizlik ve kontrolsüzlüğüne teslimiyet göstermek, kontrol
edemeyeceği kısmı sürece bırakmak yerine, tam da bu noktada kontrol etme isteğini kontrol
etmesi mümkün olmayan alanlara yönlendirir ve bir kısır döngü içine girer. Örneğin depremin
ne zaman nerede olacağını bilemeyiz ve bunu kontrol edemeyiz. Ama ev içindeki mobilyaları
mümkün olduğunca sabitleyip olası zarar ihtimallerini azaltmaya çalışabiliriz. Bizi aşan
kısmını da kontrol edemeyeceğimizi bilir ve hayatın akışına güvenmeye çalışarak kaygımızı
takılmamayı deneriz. Fakat kaygı bozukluklarında kişi kontrol edemeyeceği kısmı
bırakamadığı gibi onu hayatının tam da merkezine alır. Yine deprem örneğinden gidecek
olursak kişi elinden geldiğince tedbir alıp gerisini sürece bırakmak yerine, kişi depremin ne
zaman nerede olacağını ısrarla bilmek ister ve bu durumu kontrol etmek üzere aşırı ve gerçek
dışı bilişsel(düşüncel) çabalara girmekten kendini de alıkoyamaz hale gelir. Bu bahsettiğim
kontrol gerçekte mümkün olmadığına göre, kişinin içinden çıkamadığı çaresizlik,
kontrolsüzlük ve güçsüzlükle belirgin bir kısır döngü içine girmesi kaçınılmazdır. Bu da
kişinin zayıflık ve savunmasızlık algısını daha da güçlendirir ve kişi hayatın belki olağan
olabilecek tehditleri karşısında bile artık olağandan daha fazla endişe içine girer. Bu durumla
baş etmek için de yüzleşmek ve bazı zorlukları tolere etmek yerine, bir an önce rahatlama
getirecek yollar arar. İşte bu arayış sonucunda da kişi bazen anlamsız olduğunu düşündüğü
halde bazı rutinlerle (ocağı kapattığını tekrar tekrar kontrol etme, veya kötü bir şey olmasın
diye 3 kez bir objeye dokunma… gibi) kaygı düzeyini azaltıp kontrolün kendisinde olduğunu
hissedip rahatlamaya çalışır. Bir süre sonra bu rutin vazgeçilemez bir alışkanlık halini alır ve
kişi eğer bu rutinden vazgeçerse başına tam da korktuğu felaketler gelecekmiş gibi düşünür.
Aslında kişi de masaya üç kez tıklatmakla örneğin sevdiklerimizin ölümünü engelleme
arasında hiçbir akılcı bağlantı olmadığını bilmektedir. Ama yine de bunu bir sorumluluk
olarak görmektedir ve vicdanen rahatlayabilmek için bu rutine ihtiyaç duymaktadır.
Kişi neden kontrol etmek ister ya da neden güvenemez?
Bu soruların cevabı aslında kişinin kendi iç dünyasında gizlidir. Kontrol ihtiyaçtan
geliştirilmiştir ve herkesin kontrol ihtiyacının altında farklı sebepler yatabilir. Örneğin kimi
kişiler desteksiz kalıp hayatta tek başlarına olduklarını düşünürler. Bundan dolayı da “kimse
bana yardım etmez, sorumluluklarımı atlamamak için, başarılı olmak için, kazanmak için,
yetersiz kalıp yenilmemek için her şeyi kontrol etmeliyim ve asla güçsüz kalmamalıyım yoksa
toparlayamam, onun için kontrol tamamen bende olmalı” gibi düşünebilirler. Kimi kişiler ise
yaşadıkları zorluklar karşısında “ancak ben hayatımın kontrolünü kendi elime alırsam
hayatıma istediğim gibi bir yön verebilirim” algısını geliştirirler ve kontrole sımsıkı sarılırlar.
Kimi kişiler ise hayatlarında hiç yenilen veya güçsüz kalmayı deneyimlemedikleri için
bundan ölesiye korkarlar ve bununla yüzleşiyor olmak istemezler, kimileri ise kaygının
motive edici tarafını bir güç unsuru olarak görür ve kaygı olmazsa harekete geçmeyeceğinden
endişe duyarlar. Kişinin kontrole bu kadar tutunmak istemesinde bu saydıklarımdan çok farklı
sebepleri de olabilir. Dolayısıyla kişinin neden kontrole bu kadar sarıldığını anlamak için
kişinin hayatını mümkün olduğunca derinlemesine irdelemek ve anlamak gerekecektir.