Anksiyete bozukluklarına yatkınlık
Yazar Nurten Özüorçun Küçükertan • Psikolog • 27 Ocak 2017 • Yorumlar:
Anksiyete bozukluklarına yatkınlık
Bu yatkınlıkta kalıtımsal faktörlerin yanı sıra çocukluk döneminin ciddi etkilerini görmek
mümkündür. Çocuğun özellikle annesi veya bakım vereni ile kurduğu bağ çok bu noktada
önemlidir ve psikoterapide araştırıp incelenmesi ve ele alınması gerekir. Çok genel anlamda
söyleyecek olursak, kişi çocuklukta annesiyle yakın, tatminkar ve güvenli bir bağ
kuramadıysa bu çocukta ayrılık, anneyi kaybetme ve sevilmeme kaygısına neden olur. Bu
kaygı çocuk için oldukça şiddetli bir kaygıdır ve iyi bir destekle ele alınması gerekir. Bunun
yanı sıra, katı bir şekilde toplum baskısı veya ailevi standartlarla büyütülmüş çocuklarda da
doğru mu yaptım yanlış mı yaptım, içimden gelenler iyi mi kötü mü… gibi yoğun ve içinden
çıkılmaz “şüphe” gelişmeye başlar. Bunun sonucu olarak da çocuk kendi isteklerini,
tercihlerini…vs kısaca benliğini bastırmaya, susturmaya çalışarak bir şekilde kontrol etmek
ister. Bu kendiyle mücadele, bu iç çatışma da sonuç olarak yoğun suçluluk ve vicdan azabı ile
gözlemlediğimiz kaygıyı ortaya çıkarır. Tüm bu kaygının yönetilemediği durumlarda kaygılar
bastırırlır, red edilir, veya kişiyi sürekli bir şekilde endişe ve paniğe yatkın hale getirir. Sonuç
olarak kişi kaygısından bir anlamda korkmaya başlar ve ansiyete bozukluklarına yatkınlık
böylece gelişmiş olur.
Anksiyete Bozukluklarında nasıl bir yol izlenmeli?
Aslında kaygı bozukluklarında kaygı sadece bir semptom yani sonuç olarak görülebilir. Kişi
yaşadığı bu iç çatışmaları ilk başta inkar eder veya onları da bastırmaya veya görmemeye
çalışır; fakat sonunda durumla baş edemeyen psikolojik yapı artık çığlıklar atarak yardım
ister. İşte bu çığlıklar problematik diyebileceğimiz anksiyete dir. Dolayısıyla yapılması
gereken bu anksiyeteyi yani bu çığlığı doğuran sebepleri, çatışmaları, endişeleri ve önceki
yaşantıları anlamak ve kişinin bu durumla yüzleşme ve baş etme becerilerini geliştirecek bir
yolda ilerlemektedir. Yani aslında bu durumu şöyle değerlendirmeliyiz, eğer bir kaygı sorunu
yaşıyorsak anlamalıyız ki iç dünyamız bir şeylerle daha fazla mücadele edemiyor ve sorunun
tespit edilip çözülmesi için bizden yardım istiyor. Bu noktada yapılması gereken uzman bir
psikoterapistten kaliteli bir psikoterapi hizmeti almaktır.