Anksiyete, Depresyon ve Kronik Sağlık Koşulları
Yazar Ozan Bahçivan • Psikolog • 25 Eylül 2018 • Yorumlar:
Anksiyete (kaygı) ve depresyon (çökkünlük), kişinin zihinsel, duygusal ve fiziksel iyi oluşu üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Anksiyete ve depresyonun, belirli sağlık durumlarının gelişimi için risk faktörleri oluşturduğu ve bu durumlardan iyileşmeyi zorlaştırdığı ve geciktirdiği gösterilmiştir.
Diyabet
Anksiyete (kaygı) ve depresyon (çökkünlük) Tip 1 ve Tip 2 Diyabet gelişimi için risk faktörleri olarak bilinmektedir. Ayrıca anksiyete ve depresyonun, diyabetli hastalarda komplikasyon riskini arttırdığı da gösterilmiştir. Depresyon ve diyabet sıklıkla birlikte bulunur, ancak günümüzde depresif diyabetik hastalarının yaklaşık %25'i klinik pratikte tanımlanmaktadır (Gureje, 2011). Uzun süreli depresyonda ve Diyabet daha zayıf glisemik kontrol, yüksek komplikasyon riski ve düşük yaşam kalitesi ile ilişkilidir. Bu nedenle, anksiyete ve depresyon için tarama ve kanıta dayalı psikolojik desteğin sağlanması diyabet tedavisinde büyük önem taşımaktadır.
Kalp Hastalıkları ve Kalp Krizi
Depresyonun şu anda koroner kalp hastalığı ve kalp krizi gelişimi için önemli ve bağımsız bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Ayrıca, 2011 yılında Cavallo tarafından yapılan bir araştırma anksiyete ve depresyonun kardiyak olay sonrası iyileşmeyi zorlaştırabileceğini de göstermiştir.
Kanser ve Lösemi
Yaşamı tehdit eden bir hastalığın, semptomların ve tedavinin biyofiziksel etkilerinin teşhisi bireyin bu hastalıkla baş edebilme yeteneğini zayıflatabilir. Kontrol duygusu, beden algısı, çalışabilme yeteneği, mali durum ve kişinin ailesini desteklemek için duygusal elverişlilik kesintiye uğrayabilir. Egzersiz yapmak için motivasyon ve enerjik olmak, arkadaşlarını ziyaret etmek, randevulara katılmak ve geleceği planlamak büyük işler gibi görünebilir. Hastalığın tekrarlanması ile ilgili endişeler bireyleri meşgul edebilir, iyileşmelerini ve uyum sağlamalarını zorlaştırarak engelleyebilir. Araştırmalar, kronik bir hastalığa sahip olmanın bireyleri artan endişe ve depresyon riskine maruz bıraktığını göstermiştir. Anksiyete ve umutsuzluğa düşmek gibi psikolojik sıkıntıların tedavi edilmesinin, bu bireyler için sonuçlarını ve yaşam kalitesinin iyileştirdiği gösterilmiştir. Kanser tanısı almış bireylerin yakınları da hastalar kadar bu süreci yaşamaktadır. Bu sürece uyum sağlamak sadece hasta için değil hasta yakınları için de bir gerekliliktir. Unutulmamalıdır ki hasta yakınlarının kendilerine gereken psiko-sosyal desteği verebilmeleri kanser hastası yakınlarına çok daha iyi bir destek ve bakım verebilmenin önünü açmaktadır.