Anksiyete Türleri Nelerdir?
Yazar Gökhan Bingöl • Psikolog • 5 Ocak 2022 • Yorumlar:
Çocuk ve ergenlik dönemlerinde sportif faaliyetler veya okul hakkında anksiyeteler sık ve fazla iken; yetişkin ve biraz daha yaşlı olan bireylerde kendi kişisel sağlıkları ya da arkadaşlarının, akrabalarının kısaca sevdiklerinin sağlıkları ile ilgili anksiyeteleri oldukça fazla bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Yaşlı bireylere oranla daha genç yaştakilerde anksiyetenin belirtileri bireyi daha fazla etkilediği gözlemlenmektedir. Çocuklarda genel olarak birtakım şeylerin vaktinde olması konusuyla ilgili aşırı bir derecede önem verme söz konusudur. Bu durum ise, çocukların zamanla ilgili anksiyete oluşturmalarını maalesef hızlandırmaktadır. Yine çocuklarda sıkça karşılaşılan anksiyetelerden bir diğeri de felaket senaryoları şeklinde (doğal afetler ya da savaş) ile ilgili evhamlarıdır.
Anksiyetenin birçok türü mevcuttur. Kaynağı bireyden bireye farklılık göstermektedir. Genellikle karşılaşılan türleri aşağıdaki gibidir.
Genelleştirilmiş kaygı bozukluğu
Genelleştirilmiş kaygı bozukluğu, halihazırda herhangi bir tehdit-neden olmadan; yani bireylerin belirli bir sebebi olmaksızın aşırı ve kontrol edilemeyen endişe ve gerginlik hissiyatlarının olması ile meydana gelen bir anksiyete bozukluğu türüdür. Normal bir duygu olan kaygının, kişilerin hayatını sekteye uğratacak kadar yoğun olması; kişilerin olumsuzluklardan kaçmak ya da endişelerini hafifletmek için gündelik hayatlarını, işlerini, akademik ya da sosyal hayatlarını değiştirmeleri genel kaygı bozukluğunda en sık görülen durumlardandır. Yorgunluk, baş ağrısı, bulantı, yutma güçlüğü, terleme, sıcak basması gibi fiziksel belirtiler görülebilir. Genelleştirilmiş kaygı bozukluğu; kişinin her konuda tedirgin ve kaygılı hissetmesidir. Eve hırsız girmesi, trafikte birinin kendisine zarar vermesi, deprem olması, kendisinin veya sevdiklerinin hastalanması, borçları ödeyememek gibi kontrol edilemeyecek durumlara endişelenmek, kişiyi huzursuz ve geceleri uyuyamaz hale getirebilmektedir. Yaşam boyu görülme sıklığı %5-6'dır. Başka bir deyişle her 100 kişiden 5-6'sı hayatlarının herhangi bir zamanında bu bozukluğu yaşayabilmektedir. Yaşla birlikte kaygı duyarlılığı artmaktadır. Yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur.
Panik bozukluk
Daha çok panik atak adıyla bilinmekte olan panik bozukluk, beklenmedik zamanlarda ani bir şekilde ortaya çıkan ve dakikalar içinde zirveye ulaşan kuvvetli bir panik hissiyatıyla ortaya çıkmaktadır. Bu bozukluk türünde belirgin olan hayati bir durum veya herhangi bir tetikleyici yoktur. Ani ve yoğun korku, beraberinde panik atakları meydana getirebilmektedir. İçinde bulunulan duruma göre aşırı düzeyde meydana gelen bu negatif hislerin etkisiyle, göğüs bölgesinde ağrı hissedilebilir, nefes darlığı gerçekleşebilir vücutta ter boşalması yaşanabilir, kalp atışlarında hızlanma gözlemleyebilir. Bazen bu süreç boğulduğunuzu ya da kalp krizi geçirdiğinizi düşünmenize sebep olacak kadar ağır seyredebilir. Zaten bireyler de kalp krizi geçirdikleri, nefes alamadıkları, boğuldukları sanrısına kapılabilmekte ve terleme, göğüs ağrısı, taşikardi gibi belirtilerle hastanelere özellikle de acil servislere başvurabilmektedirler. Çünkü durumlarının acil olduğunu, hatta ölmek üzere olduklarını düşünürler. Bu durumu bir kez tecrübe eden kişide aynı durumu tekrar yaşama korkusu da belirtilere eklenebilir. Kaldı ki bu bireylerde anksiyete, panik atağın tekrar gelişebilmesi ihtimaline karşı ortaya çıkmaktadır. Atakların süresi bireyden bireye değişmekle birlikte, çok uzun süreli değildir. Toplumda panik bozukluğun görülme oranı %2-4 arasındadır. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülmektedir.
Anksiyete ile panik atak belirtileri birbirine benzese de farklı sorunlardır. Anksiyetede sürekli devam eden tedirginlik vardır ve bilinçaltında devamlı kendini hissettirir. Panik atakta birey kendini saldırıya uğramış ve tehlikede hisseder, bayılacağını sanır, kalbi hızlı atar ve nefesi kesilir. Anksiyete gün içinde genel manada hissedilen bir duygu iken panik atak adından da belli olduğu üzere ataklar şeklinde gerçekleşen bir bozukluktur.
Sosyal Anksiyete bozukluğu
Sosyal fobi olarak da bilinmekte olan sosyal kaygı bozukluğu; bireyin bireysel ilişkilerinde, başkalarının kendisinin yaptıklarını yargılaması, alay etmesine karşı endişe, stres duyma haline denir. Kalabalık ortamlarda kişilerin küçük düşürülme ya da aptal duruma düşme korkusu yaşamasıdır. Bu korku ısrarlı bir korkudur. Sosyal ortamlarda ortaya çıkan yüksek düzeydeki endişe, başkaları tarafından yargılanma ve rezil olma korku halini ifade eden anksiyete bozukluğu alt türüdür. Özellikle de performansa dayanan durumlarda ve sosyal ortamlarda birey; rezil olacağını, utanç duyacağı biçimde davranacağını veya olumsuz bir şekilde değerlendirilip aşağılanacağını düşünür. Bu rahatsızlığı olan bireyler, kalabalıkta yüksek sesle konuşmaya, yemek yemeye ve davetlere katılmaya çekinmektedirler. Sosyal fobi genellikle çocukluk ya da ergenlik döneminde başlayan, yaygın bir şekilde rastlanan bir bozukluktur. Yaşam boyu görülme oranı %2-13 aralığındadır. Diğer fobilerin aksine sosyal fobi, kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür. Sosyal fobik kişi, genellikle değerlendirilebileceği durumlardan kaçınır ve kaçınamadığı durumlarda kaygı belirtileri göstererek utangaç bir tutum sergiler. Dışarıda yemek yemek, topluluk karşısında konuşma yapmak ya da performans sergileme, ortak tuvaletleri kullanmak ya da başkalarının varlığında herhangi bir iş yapmak bu kişiler için aşırı kaygı vericidir. Sosyal fobik kişiler topluluk içine girmek zorunda kalınca yüz kızarması, el titremesi, bulantı, kalp çarpıntısı, terleme, kusma korkusu, gözlerde sulanma gibi bedensel belirtiler sergiler ve bu belirtilerin topluluk içinde herkes tarafından fark edileceğinden korkarlar. Bu durumda topluluk içine girmekten kaçınırlar.
Selektif mutizm
Diğer adları seçici dilsizlik veya seçici konuşmama olan selektif mutizm; Latince "mutus" kelimesinden gelen mutizm yani sessiz, suskunluk anlamına gelir. Genellikle çocuk yaşta kendini gösteren bir rahatsızlıktır. Bu bozukluk çok farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Temelde seçici ve total mutizm (toptan-hiç konuşmama) olarak ikiye ayrılır. Selektif mutizm çocuklarda görülürken, total mutizm ise genellikle yetişkinlerde görülür. Çocukların evlerinde diğer aile bireyleri ile iletişim kurabilmelerine rağmen okul gibi sosyal ortamlarda, toplum içinde kendilerini ifade edememesi halidir. Bu durum dolayısıyla eğitim ve iş hayatını olumsuz yönde etkileyebileceği için dikkatli olunmalıdır.
Jeneralize anksiyete bozukluğu
Diğer adı kronik anksiyete bozukluğu olan jeneralize anksiyete bozukluğu (JAB), kişinin rutin aktivite ve etkinliklerde bile aşırı endişe halinin meydana gelmesidir. Örneğin çoğumuz zaman zaman mali durumumuz hakkında kaygılanabiliriz. Ancak JAB durumu olan bir birey aylarca hemen hemen her gün birkaç defa mali durumu hakkında endişe duyar ve bunu da maalesef kontrol edemez. Birey bu durumun üzerinde kaygılanmaması gerektiğini gayet iyi bilir lakin bunun kontrolünü sağlamakta yetersiz kalır ve kaygılanmaya devam eder. Örneğin sevdiği kişilerin sağlığı, hava ulaşımının tehlikeleri gibi başka konular da olabilir. İçinde bulunulan duruma göre orantısız bir şekilde meydana gelen bu hisleri kişi kontrol etmede zorlanabilir. Anksiyete bozukluklarının bu türüne ilişkili diğer bozukluklar ve depresyon gibi psikiyatrik durumlar eşlik edebileceği için dikkatli olunmalıdır. Bu aşırı ve gerçekçi olmayan kaygı giderek korkutucu olabilir ve günlük işlevlerini olumsuz etkileyebilir.
Fobiler
Kişinin belirli bir durum ya da nesneye karşı aşırı korku, endişe ve kaygı duyması durumu fobi olarak sınıflandırılmaktadır. Fobiler belirli birtakım nesnelere veya durumlara yönelik olabilir. Yükseklik korkusu, örümcek fobisi, agorafobi, tuvalet korkusu, kan tutması ve hastalık fobisi (hipokondriya) kaygı oluşturabilen fobilere örnek verilebilir. Fobilerde kişinin söz konusu durum ya da nesne ile mutlaka karşılaşması gerekmez. Bir durum ya da nesnenin düşüncesi dahi fobiyi tetikleyebilir ve kişide kuvvetli bir endişe ve hatta panik atak gelişmesine sebebiyet verebilir. Kişinin korkusu çoğunlukla aşırıdır ve kişiler bu durumlardan kaçınmak için çeşitli davranış kalıpları geliştirebilir. Fobisi olanlar çoğunlukla korkularının aşırı olduğunun bilincindedir ancak engel olamamaktadır. Belirli fobiler yükseklik korkusu şeklinde kendini gösterebilir. Bu korkuya sahip olan kişiler uçağa binmek ya da yüksek katlı evlerde oturmaktan dolayı endişe duyabilir.
Agorafobi
İçinde bulunulan açık mekan ya da kalabalık kaynaklı bir endişe durumunu ifade eden agorafobi endişesine sahip kişiler bu tarz ortamlarda endişeye ek olarak kapana kısılma, muhtaç olma ve utanma gibi negatif duygular hissedebilir. Agorafobik bireyler kalabalığın içinde, acil bir durumun yaşanması halinde veya anksiyetenin gerçeklemesi durumunda hareket kabiliyeti kısıtlı olduğu için ve hızlıca yardım göremeyeceğini düşündüğünden dolayı korku, endişe duyabilirler. Bu rahatsızlığı olan kişiler sinema salonları, doğa aktiviteleri, toplu taşıma araçları gibi doktora uzak olan yerlerde bulunmak istemez.
Ayrılma anksiyetesi
Daha çok çocuklarda gözlemlenen ayrılma anksiyetesi, çocuğun gelişiminde çözülmezse yetişkinlikte de devam edebilir ve sevilen kişi ya da aile bireyleri tarafından terk edilme korkusuna dönüşebilir. Çocuklukta yakın olunan bakıcı, aile büyükleri ya da ebeveynlerin görüş alanından çıkması bile çocuktaki ayrılma anksiyetesini tetikleyebilmektedir. Aynı zamanda ayrılma anksiyetesi sahibi kişilerde sevilen kişinin başına kötü bir şey geleceği sanrısı da sıkça görülmektedir. Ayrılık kaygısı olan bireyler, sevdiği kişilerin yanından ayrıldığında çok endişe duyar ve her an gözünün önünde olsun ister. Ayrılık anksiyetesi; bireyin bağlılık duyduğu figürden uzaklaşması halinde geliştirdiği endişe ve korku halini ifade eder. Uzaklaşmak dışında bağlılık figürünün zarar göreceği düşüncesi de endişe kaynağı olabilir. Bu konu ile ilgili kabus görme ve düşüncelerden fiziksel olarak etkilenme nedeniyle oluşabilecek çeşitli belirtiler ayrılık anksiyetesi semptomları arasında yer alır. Bu duruma genellikle çocukluk çağında rastlanılmasına rağmen bazı kişilerde ayrılık anksiyetesinin erişkin yaşamda da devam etme ihtimali mevcuttur.
Saplantı bozukluğu (obsesif kompulsif bozukluk-OKB)
OKB, diğer bir deyişle obsesif kompulsif bozukluk (saplantı-zorlantı bozukluğu) tekrar eden takıntılı ve saplantılı davranışlardır. İstem dışı oluşan ve gelişen düşünceler yüzünden kişiler devamlı korku halindedir. Bu düşünceleri bastırmak için kişiler devamlı ellerini yıkar, kapının kilidini ve ocağın kapalı olup olmadığını kontrol eder. Toplumda bu durum "takıntı" olarak değerlendirilse de aslında psikolojik hastalıklardan bir tanesidir. Obsesyon düşünce, kompulsiyon ise davranış demektir. Her 100 kişiden 2-3'ünde görülmektedir. OKB bireyleri takıntı olarak adlandırılan bu ritüellerini gerçekleştirmezse, anksiyetelerinin daha fazla kötüleşebileceği sanrısına kapılırlar. Zaman alan bu saplantılar yüzünden kişiler yapması gerekenleri yapamaz ve daha çok yorulur.
İlaçlara bağlı gelişen anksiyete
Bazı ilaçların kullanımı ya da maddeler kaygı bozukluğunu tetikleyebilir. Ayrıca bağımlı olunan maddeyi bırakmaya çalışan bireylerde de anksiyete bulgularına rastlanılabilir. Bir tıbbi duruma bağlı anksiyete hali fiziksel bir sağlık sorununun kişide aşırı endişe ve panik hissi yaratma durumudur.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) (PTSD: Post Traumatic Stress Disorder)
Kişilerin yaşadıkları travmatik bir olay sonrası söz konusu olayın etkilerini atlatamamaları sonucunda gelişen korkular ve bedensel tepkilerdir. Fiziksel ağrılar ve uykusuzluk, travma sonrası stres yüzünden ortaya çıkabilen durumlardandır. Bireyler bu korkunç olayları tekrar gözünün önüne getirerek yeniden yaşamaktadır. Bir yakının kaybı, araba kazası, savaş ya da şiddet içeren olaylar sonrası bu bozukluğun gelişmesi daha olasıdır. Daha basit görünen boşanma, okul değiştirme ya da taşınma gibi olaylar da strese bağlı bozukluklara yol açabilir. Ayrıca akut stres bozukluğu ya da uyum bozukluğu da bu kapsamda değerlendirilebilir ve kişilerde söz konusu olayın tekrarlanabileceğine dair ya da yeniden benzer bir olayın yaşanmasına dair kaygılara yol açabilir (Örn. taşınmaktan çekinme, yeniden evlenmekten çekinme vb. durumlar).
Unutmayın
Birçok türü olan anksiyete bozukluğunun hangi türünü sahip olduğunun öğrenilmesi tedavi için çok önemli bir adımdır. Bu bozuklukların hangisi olursa olsun tek başınıza atlatmaya çalışmayın. Mutlaka bir psikologdan destek alarak atlatmaya çalışın.