Anksiyete ve Anksiyete Bozuklukları
Yazar Nurten Özüorçun Küçükertan • Psikolog, Psikiyatrist • 27 Ocak 2017 • Yorumlar:
Anksiyete/Kaygı Nedir?
En genel anlamda kişinin herhangi bir fiziki, duygusal veya sosyal bir tehdide karşılık olarak
verdiği tepkidir. Ankisyete kaygı olarak da adlandırılabilir. Kaygı aslında doğal ve yaşanması
gerekli bir reaksiyondur. Çünkü kaygı sayesinde başımıza gelebilecek tehlikeleri değerlendirir
ve kendimizi daha güvenli, daha istenilen pozisyonda tutmak için harekete geçeriz. Örneğin
bir öğrenci sınavla ilgili kaygı duymazsa ders çalışmayacaktır, hatta sınavı bile umursamayıp
belki soruları ciddiyetle anlamaya çalışmayacaktır. Sonuç olarak da sınavlarda
sergileyebileceği performansın çok altında performans sergileyecektir ve ulaşabileceği daha
başarılı pozisyonlara ulaşamayacaktır. Aynı şekilde günlük hayatımız için de düşünecek
olursak yine kaygı sayesinde bazı koruyucu önlemler alabiliyor ve kendimizi koruyabiliyoruz.
Kendimizi koruduğumuz şey kaza, yaralanma, hastalık gibi fiziksel bir tehdit olabileceği gibi,
değersiz hissetmenin kaçınılmaz olduğu sağlıksız ilişkilerin duygusal zorluklarından ve sosyal
ortamlarda aşırı uyumsuz ve aşırı dışlanan pozisyonda saplanıp kalmaktan da kaygı sayesinde
korunabiliriz. Dolayısıyla kaygının belli bir düzeye kadar işlevsel ve hatta gerekli bir şey
olduğunu söylemek mümkün. Fakat bir yere kadar kaygı bizim hayat kalitemizi artırırken,
belli bir noktada sonra artık artan kaygı tam tersine hayat kalitemizi düşürmeye başlar.
Aslında bu hemen her duygu için geçerli bir durumdur, bir yere kadar var olması işlevselliği
artırırken duygumuz belli bir seviyeyi aşarsa işlevselliğimizi bozmaya başlar. İşte bu noktada
“anksiyete bozuklukları” diye isimlendirilen problemler ortaya çıkar.
Peki anksiyete/kaygı bozukluğu nedir?
Yukarıda anlattığım şekilde kaygının olması gerekenden çok daha şiddetli, uzun süreli, ve
daha sık yaşanması; bununla beraber kişinin hayat kalitesini düşürmesi ve işlevselliğini
bozması kaygı bozukluklarına işaret eder. Kaygı bozukluklarının iki temel belirti boyutu
vardır; biri ruhsal belirtiler diğeri de duygusal belirtilerdir. Ruhsal belirtiler: kişinin
kontrolsüzlük, çaresizlik, sıkışmışlık, güçsüzlük algısıyla paralel giden bir bunaltı, iç daraltısı,
kötü bir şeyler olacak hissiyatı, karamsarlık ve yoğun endişe halleridir. Bununla eş zamanlı
olarak da kişi bedensel olarak da nefes daralması, kalp çarpıntısı, kan basıncının yükselmesi,
el ve ayaklarda soğuma, terleme, titreme, mide bulantısı, baş dönmesi gibi etkileri yoğun
şekilde yaşar. Kişi hem bu duygusal hem de bedensel semptomları kontrol edip
dindiremediğinden dolayı kontrolsüzlük algısı iyice artar, hatta çoğu durumlarda kişiler
çıldıracaklarını düşünürler. Bu da kişinin yaşadığı paniği daha da arttırır ve durum tahammül
edilemez bir kısır döngü halini alır. Bu durum ataklar şeklinde gelebildiği gibi kişinin
hayatının rutin bir parçası halini de alabilir.