Anksiyete
Yazar Tuğçe Ertekin • Psikolog • 1 Nisan 2020 • Yorumlar:
Anksiyetenin özellikle son yıllarda karşımıza çok sık çıkan ve sık kullanılan bir kelime
olduğunun farkındayız fakat anksiyeteyi tanımlama noktasına geldiğimizde birçok tanım
ortaya atılmaktadır. Anksiyeteyi kelime anlamı olarak kaygı, endişe, gerginlik, belirsizlik gibi
tanımlarız. En geniş şekli ile anksiyeteyi şu şekilde tanımlayabiliriz; yaşamın çeşitli
alanlarındaki meselelere(finansal meseleler, mesleki perfonmans, aile ve arkadaş ilişkileri,
günlük hayatımızdaki ufak tefek meseleler) yönelik sıklıkla ve aşırı derecede kontrol
edilemeyecek bir düzeyde endişelenme, kaygı duyma ve fiziksel gerginlik yaşamaktır. Bu
durumları yaşayan kişilerde belirsizliğe karşı bir toleranssızlık vardır ve bir güvence arayışı
içine girerler. Olayların olumsuz sonuçlar getirebileceği olasılığı bu kişilerin gözünde çok
yüksek olduğundan aşırı bir endişelenme hali vardır. Kişi endişesini(kaygısını) kontrol
etmekte zorlanır. Bu duruma eşlik eden başka semptomlarda görülebilir, örneğin ;
huzursuzluk, aşırı heyecan duyma veya endişe, kolay yorulma,düşünceleri yoğunlaştırmada
zorluk yada zihnin durmuş gibi olması, kas gerginliği, uyku bozukluğu. Kaygı çoğu zaman
belirsiz ya da kesin olmayan bir tehdide tepki olarak başlar. Kişiler genellikle bu kaygının
belirsizliği gidermeye yardımcı olduğunu düşünürler fakat uzun vadede kaygı (endişe) soruna
odaklanmaz ve hiçbir zaman çözüme götürmez. Belirsiz durumlar tehdit içerdikleri şeklinde
değerlendirilirse kaygı ve endişe artar. Belirsizliği belirli hale getirme çabası belirsizliğe
duyulan toleransı daha düşürür ve endişenin devam etmesine neden olur. Kaygıyla başa
çıkabilmek için kullanılan kaçınma, mükemmeliyetçilik, erteleme ya da bir şeyi çabuk bitirme
gibi yöntemler kısa vadede kaygıyı azaltır uzun vadede ise kaygıyı sürdürür. Kişiler endişeyi
durdurmakta zorlanırlar ve endişelerini kontrol edilemez bulurlar. Anksiyete tedavisinin
amacı tümden kaygıyı ortadan kaldırmak değildir çünkü kaygı bizi bir noktada hayatta var
eden bir duygudur. Bu kaygının tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılması kişiye kötülük olur.
Bu noktada önemli olan kaygıyı ortadan kaldırmak değil, onu tanımayı, kabul etmeyi ve
onunla başa çıkmayı sağlamaktır.