Annenin Öfkesi ve Kapsayıcı İşlevi
Yazar Aylin Alkan • Psikolog • 11 Ekim 2021 • Yorumlar:
Bazen o kadar sabrımı zorluyor ki, kendimi çocuğuma bağırırken buluyorum!
Yanlış olduğunu bildiğim halde ona bağırmaktan kendimi alıkoyamıyorum!
Evet, günümüzde anne babaların bilinçli ebeveynlik kapsamında , tuvalet eğitiminden uyku eğitimine kadar bir çok okunması önerilen kitaplar mevcut. Etrafınızda çocukla nasıl iletişim kurulması hakkında birçok uzman ve tanıdık kişilerin görüşlerini ve söylediklerini uygularken zorlanmanız ve sakin bir ebeveyn olmanız hiç de kolay olmayabilir.
‘’Bende biliyorum çocuğa vurulmaması gerektiğini, bağırılmaması gerektiğini ama yapamıyorum!’’
İki çocuk annesi olan Fransız Psikoterapist Isabelle Fillozat bu güç durumu kendi yaşamında şöyle anlatmaktadır; ‘’ İki çocuk annesi olarak, büyük mutluluklar yaşadım, koşulsuz sevgiyi, sonsuz huzuru tattım. Onlara karşı aşırı öfke duyduğum, kendimi güçsüz ve umutsuz hissettiğim zamanlar oldu. Büyük bir utançla söylüyorum ki, onları küçük düşürme, üzerlerinde hakimiyet kurma, ‘’onlara söz sahibinin’’ kim olduğunu gösterme eğilimleri yaşadım, onları dövmek, pestillerini çıkarmak, her şeyi boş verip gitmek istedim. Öyle çoşkular, gerilimler, sinir halleri yaşadım ki, onlarında doğumundan önce böyle şeyler hissedeceğimi asla ve asla hayal edemezdim.’’
O halde gelin, bir psikanaliz kavramı olan Winnicot’un ‘’good enough parenting’’ terimine bakalım..
‘’Yeterince iyi anne’’ olmak..
Mükemmel Anne diye bir kavram yoktur! Yeterince iyi anne kavramı vardır. Peki bu yeterince iyi anne kavramı ne demek oluyor?
Yeterince iyi anne bebeğin temel ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa zamanda halledebilmesidir. Örneğin; bebek ağladığı an itibariyle onu sakinleştirmek, acıktığında karnını doyurmak, korktuğunda onu sakinleştirebilmek. Bebek anne karnında muazzam bir yaşam döngüsündeydi. Ses, ısı, besin kaynaklarını anne ve doğa eksiksiz şekilde karşılıyordu. Anne karnı onun için en güvenilir alanıydı ve bebek doğdu.. Yeni bir yaşam ..yeni bir hayat..ışık, ses, doktorlar ve hastanedesin bebek!
Bebek her şekilde doğduğu andan itibaren annesine bağımlı çünkü anne beslemez ise bebek ölür. Salt bağımlı olduğu güvenli limanı sevgisine, ilgisine, beslenmesine ihtiyacı olan annesi..
Şimdi şu soruyu sormalıyım..
Çocuğunuzun doğduğu zamanı hatırlayın, ne kadar kırılgan, ne kadar muhtaçtı değil mi? Yeme, boşalma, keşfetme ve uyuma döngüleri içinde ihtiyaçlarını ancak ağlayarak ifade edebilen, hayatta kalma savaşı veren bu küçük canlı size uyum sağlama kapasitesinden yoksundur. Ancak bebeğe bakım veren kişiler onun ihtiyaçlarını anlayıp, yorumlayıp karşılayabildiklerinde yani ona uyum sağlayabildiklerinde bebek sağlıklı bir şekilde gelişir. Kendinize düzenli olarak ‘Çocuğumdan beklediklerim gerçekçi mi? Bu küçük, narin, mucize canlı benim beklenti ve isteklerime cevap vermeye hazır mı?’ diye sorun.
Karşımızda çok zayıf bir ruhsal aygıt var, bir yetişkin olarak gün içerisinde patronumuzdan, sevgilimizden, eşimizden, arkadaşımızdan gelecek en ufak olumsuz bir olay veya konuşma bütün günümüzü etkilerken. Çocuğun anne ve babasından hiç kimsesi olmadığını düşünün. Tutunacak başka bir dalı yok. Anne ve babası.. Ağzımızdan çıkan sözler teğet geçmiyor ne yazık ki ,içimize giriyor..Dil inşaların en çok etkileyen iletişim ise çocuklarımızla konuşurken nedir bu tahammülsüzlük?
Annenin Kapsayıcı İşlevi diye bir parantez açalım o halde
Anne çocuğunu kapsamalı.. Anne çocuğun öfkesini de, sevgisini de, mutsuzluğunu da kapsamalı.. İnsanoğlunun içinde her zaman iyi ve kötü vardır. Çocuğun içinde de her zaman iyi ve kötü vardır. İyi olanı herkes benimser ama kötü olunca? Çocuk için ve insanoğlu içinde hayattaki en önemli sorularından biride budur aslında beni kötü yanlarımla da sever mi?
Kötü dışarı atılması gerekir yoksa olmaz kötü içeride duramaz..Öfke dışarıya atılmalı.. Çocuk öfkesini dışarı vurduğunda da anne çocuğun öfkesine karşılık öfke ile cevap vermek yerine çocuğun öfkesini dönüştürüp iyiye çevirmeli. Hadi bunu sahneleyelim..
Çocuk okuldan geldi canı sıkkın ağlıyor.. ‘’Yine ne oldu?’’ ‘’Neye ağlıyorsun sen?’’ ‘’Yine ne yaptın okulda?’’ .. ‘’Ne seni üzdü?’’ diyen yok ‘’Haklısın okuldayken benimde arkadaşlarımla tartışırdım senin için zor bir durum’’ diyen yok..
Çocuğun kardeşine olan öfkesi arttı..vurmaları başladı.. hiçbirşey yokken birden vurmaya onu sıkıştırmaya çalışıyor.. ‘’Ne istiyorsun kardeşinden?’’ ‘’Şimdi bende sana bir tane vurayımda vurmak neymiş anla!’’ ‘’Bıktım senden!’’ ‘’Çabuk odana git!’’
Şimdi buralarda çocuğun öfkesi kapsanmayı bırakın yatıştırılamadı bile. Çocuk o yüklü duygusuyla baş başa kaldı. Sakinleşemedi bu duygusu farkında olmadan birçok davranış sorunlarıyla geri gelecek. Çocuk öfkesini kontrol etmeyi ve kendini sakinleştirmede zorlanmaya başlayacak çünkü annesi onun iç sesi olamadı onun yerine düşünüp o sahneyi canlandıramadı.
Peki ne olsa daha güzel çözülürdü bu olaylar?
Anne çocuğuna ‘’odana git!’’ demek yerine elinden tutup onunla birlikte odasına gitmeli. Oturup bu konuyu konuşmalı. Odana git demek bir yandan ben seni sakinleştiremiyorum duvarla baş başa bırakmak çocuğu. Çocuk annesinin onu sakinleştirmesi yerine duvarla baş başa kaldı. Öfkesi belki katlanarak arttı belki depresif bir hal aldı. Ağlıyorum, kendimi üzgün hissediyorum ve arkadaşımı aradım.. Arkadaşım ‘’şu an ağlıyorsun konuşmayalım sonra sakinleşince ara ‘’ ben ne hissederim?’bir yetişkin olarak bile kendimi çok değersiz hissedebilirim. Bunun anne baba tarafından çocuğa yapılması çok daha değersizce bir hissiyat..
Anne elinden tutup çocuğu odaya götürecek el ele birlikte..
‘’Nedir canını sıkan?.. Kardeşine vurduğunu gördüm.. Biz eskiden bu evde sen ben ve babanla üç kişiydik ve sana sormadan biri daha geldi kardeşin.. sana olan ilgimiz ister istemez azalmış olabilir.. Sen bu çocuğu belki bu evde istemiyor olabilirsin ona öfkeleniyor da olabilirsin.. seni anlıyorum benimde kardeşim vardı insanın kardeşinin olması çok zor bir durum. Ona karşı öfkeli olabilirsin..ama vurmak yok…Vurmak yerine ne yapabiliriz sence?
Çocuk düşünür…’’Bilmem’’
Peki anne çocuğun farkında olmadığı durumu tanımladı.. sahneyi ona anlattı ..duygusunu ona yansıttı..şimdi sıra bu zorlandığı duruma çözüm aramakta..anne çocuğun iç sesi olmalı..
‘’Şunu yapabilirmiyiz?…kardeşinin seni sinirlendirdiğinde yakınında ben varsam bana söyleyebilirsin.. kardeşinle bunu konuşabilirsin..yada resim defterine büyük büyük alevler ve çizimler yapabilirsin.. çok öfkelendiğinde odana girip yastığına vurabilirsin. Vurmak dışında başka ne yapabiliriz acaba?
Başka bir sahne ele alalım;
‘’Bu aralar çok öfkeli olduğunu görüyorum birden masaya vurdun sonrasında bebeğini duvara fırlattın..acaba ben seninle bu aralar yeterince zaman geçiremedim diye mi bu kızgınlığın?
Çocuk düşünür..
Baban oyun oynayamadın acaba babana mı kızdın ?
Anne çocuğa bu şekilde zorlandığı sahneyi tanımlayıp onu düşleyecek anne çocuk yerine o sahneyi düşleyecek ve birlikte çözüm yolları bulacak..
Konunun en başına dönersek.. bunları yapacak toleransı, gücü kendimizde bulamıyorsak..
Kendi öfkemizle baş edebilmek için çocuğumuza yoğun bir tepki vermeden önce onun bebekliğini ne kadar kırılgan olduğunu, ve onula mutlu bir anımızı gözümüzün önününde canlandırabiliriz. Bu beynimizi oksitosin ve dopamin ile doldurur.
Ve şu soruları kendimize sormakta fayda var..
Ne oldu da bu olay bana bu kadar dokundu?
Kendimi nasıl hissediyorum? Mutsuz, güçsüz, kırılgan, çaresiz .. Hayatımda beni strese sokan başka neler var?
Çocuğumla yaşadığım bu kriz benim çocukluğumda yaşadığım herhangi bir duruma yakın mı? Bana ne anımsatıyor bu durum?
İçimde farkında olmadığım, yüzleşemediğim yaralı çocuk, etrafımda sürekli gezen çocukluğumun yansıması olabilir mi?