Antisosyal Kişilik

Yazar Aylin Cengiz AkpınarlıPsikolog • 28 Aralık 2020 • Yorumlar:

Antisosyal kişilik, sıklıkla sosyallikten uzak olan ve içe kapanan kişilik yapılanması ile karıştırılmaktadır ancak bu tanımla hiç ilişkisi yoktur. Antisosyal kişilik özetle, kurallara uymama ve pişmanlık duymama ile kendini gösteren, ahlaki yargılamalarında sorun olan bir kişilik türüdür.

Diğer kişiliklerde olduğu gibi antisosyal kişilik için de, kişilik özelliklerinden kişilik bozukluğuna kadar geniş bir yelpazeden söz edebiliriz. Diğer kişilikler gibi psikopati de geniş bir yelpazede farklı dozlarda görülebilmektedir. Bu yelpazenin uç noktasında olan ‘bozukluk’, DSM – 5 te, antisosyal kişilik bozukluğu adı altında kriterler ile net bir şekilde belirtilmiştir (Amerikan Psikiyatri Birliği, çev. Köroğlu E., 2014, s. 331). Buna göre antisosyal kişilik bozukluğu tanısı için en az üç tane özelliğin kişide görülmesi gerektiğini biliyoruz. Kişinin bahsedilen beş özellikten daha az özellik gösteriyor olmasında ise, antisosyal kişilik bozukluğu terimi yerine antisosyal kişilik yapılanmasından söz edebiliriz. Burada önemli olan, diğer bütün patolojilerde olduğu gibi, kişide ortaya çıkan yoğunluğu, şiddeti diğer bir ifadeyle ‘dozu’dur. Bildiğimiz gibi kişilikler; özellikten-bozukluğa doğru bir yelpazede yer alır, önemli olan kişinin bu yelpazenin neresinde bulunduğudur.

Antisosyal kişilik, tekrarlayan şekilde ceza almaya yönelik davranımlarının olması, başkalarını kullanma, eylem odaklı olma, agresif davranımlar, sorumsuzluk, empati yapamama gibi belirgin özellikleri taşıyabilir. Antisosyal kişiliğe sahip bireylerin birçok insanın sevdiği ve keyif aldığı gibi müzik, sanat, sevgi ve doğadan haz almak dışında haz aldığı şeyler daha sert ve zorlayıcı deneyimlerden keyif aldıkları, duygularını ifade edemedikleri, konuşmak yerine davranmayı tercih ettikleri bilinmektedir. Dürtülerini engelleyemezler ve sıklıkla kuraldışı davranırlar. Çocukluk ve gençlik döneminde davranım sorunları/bozukluğu olarak tespit edilen kişilerin yetişkinlikte antisosyal kişilik olarak tanılandıkları bilinmektedir. Toplumda erkeklerde kadınlardan üç kat daha fazla görüldüğü de bilinmektedir.

Bildiğimiz gibi biyopsikososyal nedenler kişilik oluşumunda etkilidir. Özellikle ikiz, hormon çalışmaları gibi çalışmaların da gösterdiği antisosyal kişilik için biyolojik nedenlerin üzerinde sıklıkla durulmuştur. Tahmin edileceği gibi antisosyal kişilerin geçmiş öyküleri travmalarla sarmalanmıştır. Nesne ilişkileri açısından bakıldığında; tutarsız aile davranımları, sadist ebeveyn davranışları, madde kullanan ebeveyn öyküleri, aşırı şımartma ve aşırı disiplin dengesizliği veya duygusal açıdan yoksun bırakılmış ebeveynler, çocuğun sınırsızlığına güç gösterilerine sınır koymamış ebeveynler, antisosyal davranışlarını ödüllendirmiş, çeşitli şekilde istismar eden aile öyküleri olabilir. Buna ek olarak, antisosyal kişilik bebeklik ve çocuklukta sağlıklı güvenli bir bağlanma süreci geçirememiştir. Anlaşılacağı gibi güvenli bir bağlanma süreci yaşayamamış ve bu nedenle antisosyal kişilikler yeterli bir sevgi alamamışlardır. Bunlara ek olarak, ağır düzeyde antisosyal kişilik gösterenlerin öykülerinde daha ağır travmaların olabileceği öngörülebilir.

Savunma mekanizmalarına bakıldığında, öncelikle zihnimizde olması gereken antisosyal kişiliğin superegosunun iyi çalışmadığıdır. Bu nedenle tercih ettiği savunmalar olarak; eyleme koyma, tümgüçlü kontrol, dissosiasyon, yansıtmalı özdeşim gibi mekanizmalardan söz edilir. Özellikle eyleme koyma mekanizması öyle yoğundur ki stres veya kaygı anında sıklıkla eyleme koyma şeklinde yanıt verirler.

Psikopatik kişinin bilinçdışında haset duygusu olduğu, bunu davranışları ile gösterdikleri bilinmektedir. Bir diğer ifade ile haset duydukları ve kendilerinizi cezbeden şeyleri yok etmeye yönelik davranışlar gösterirler. Başkalarının keyif aldığı bazı şeylerin kendisindeki yokluğunu fark ettiğinde düşmancıl tutumlar gösterebilir. Bu yorum antisosyal kişiliğin iç dünyasını aydınlatan oldukça açıklayıcı bir anlatımdır.

Psikopatinin oluşumunda aile dinamiklerinden yukarıda detaylı bir şekilde söz edilmiştir. Antisosyal kişiliğe çocukluktan itibaren verilen mesaj; sevilmediği, sorunlu biri olduğu, çocuğun yaptıklarından sorumlu olmadığı veya ‘kötü şeyleri yapsan dahi ilgi gösterilemeyecek kadar değersizsin’ şeklinde örseleyici mesajlardır. Bu nedenle sonuç olarak; kişinin kendilik değeri ve özsaygısını sağlamak ve içteki haset duygusuyla baş edebilmek ancak eyleme dönük kuraldışı davranımlarla mümkün olabileceği şeklinde bir düşünsel yapılanma oluşabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, işkenceli cinayet işlemeye kadar giden psikopatik davranımların arkasında nasıl ürkütücü düzeyde bir haset duygusu olduğu anlaşılabilir.

Antisosyal kişiliğin diğer kişiliklerle karışabileceğini hatırlamak ve buna göre ayrım yapmak önemli olacaktır. Sıklıkla antisosyal kişilik ile karıştırılabilen kişilikler; narsisistik kişilik, paranoid kişilik olabilir. Bilindiği gibi en çok narsisistik kişilik ve psikopati arasında bir bağlantı vardır. Her iki kişilikte fazlasıyla ‘hak görme’ eğiliminde olduğu için empati yapamazlar ve başkalarını incitirler. Ancak narsisistik kişilik idealize ve değersizleştirme savunmalarıyla kendini psikopatiden ayırır. Buna ek olarak, narsisistik kişilikte antisosyal kişilikteki gibi suça eğilim ve saldırganlık görülmediği bilinmelidir. Psikopatide acımasız davranım şekilleri, suça yönelik davranışlar ve pişmanlık yoksunluğu ile tümgüçlü kontrollük vardır.

Antisosyal kişiliğin terapi başvurusu bazı diğer kişilikler (narsisistik kişilik) gibi nadir görülebilir. Antisosyal kişiliğin klinisyenle karşılaşma durumu daha çok mahkeme süreçlerinde bir raporlama durumu için olabilir. Antisosyal kişilik ile karşılaşıldığında kaçınılmaz olan aktarım ve karşı aktarım mevzularıdır. Bilindiği gibi aktarım, danışanın geçmiş yaşantısından biri ile terapist arasında bir bağ kurması ve buna göre ilişkisini sürdürmesini ifade eder. Karşı aktarım da terapistin kendi geçmişinden biriyle danışan arasında bir bağ kurması ve buna göre süreçte davranışlar göstermesini ifade etmektedir.

Bu açıdan bakıldığında, tahmin edileceği gibi aktarım ve karşı aktarım konuları önemli olacaktır. Bazı kaynaklarda aktarım konusu için söz edilen, beklenileceği gibi antisosyal kişiliğin terapiste; kendi içsel saldırganlığını, öfkesini ve eyleme dönüklüğünü yansıtacak olmasıdır. Karşı aktarım açısından bakıldığında terapist antisosyal kişiliği ahlaki açıdan yargılayacak ve antisosyal kişilikten büyük ihtimalle hiç haz etmeyecektir. Antisosyal kişilik ile çalışan terapist sıklıkla, öfke, korku, yargılama, küçümseme veya uzaklaşma gibi deneyimler yaşayabilir.

Antisosyal kişiliğin tedavi sürecini planlarken, öncelikle daha öncede sözünü ettiğim ‘kişiliğin yoğunluğunu’ değerlendirme kısmı önemli olacaktır. Diğer kişilikleri değerlendirme süreçlerinden çok daha önemli ve hassas bir konu olan antisosyal kişiliğin değerlendirilmesi tedavi planı açısından çok önemlidir. Antisosyal kişilik ile çalışırken dikkat edilmesi gereken diğer bir konu ise terapi ve tedavi sürecinde sınır ve kuralları olmayan bu kişilik grubuna, sınırları ve kuralları belli, esnek olmayan, özetle disiplinli bir terapi süreci planlamaktır. Sıklıkla üzerinde durulan disiplin ve yapılandırılmış tekniklere ek olarak, terapistin antisosyal kişilik için benimsemesi önerilen diğer konu dürüstlük konusudur. Tabii buradaki dürüstlük konusu terapistin antisosyal kişiye kendi içini açması anlamına gelmemektedir. Terapistin sahip olması gereken dürüstlük, söylediklerinin arkasında durmasını, gerçekçi ve disiplinli olmasını ifade etmektedir. Antisosyal kişilik ile çalışırken zor olsa da terapistin amacı, özetle hastada bir superego geliştirmektir. Bunun için de terapi süresince terapistin cezalandırıcı olmayan ‘sağlıklı’ bir ebeveyn edasıyla danışanın tepkilerini düzenlemesi gerekecektir. Aynı zamanda terapistin sağlıklı ebeveyn rolünde, aktarım durumlarını terapi sürecinde işe yarar şekilde yeniden ele alması önemli ve gereklidir. Aslında özetle, birçok kişilikte olduğu gibi aktarım mevzusu, terapistin anne veya baba gibi hangi önemli çocukluk karakterine atıf yaptığı ile ilişkili olacaktır. Bu nedenle terapistin karşı aktarım açısından kendi arka bahçesini de iyi tanıması gerekecektir. Görüldüğü gibi aktarım ve karşı aktarım konuları antisosyal kişilik için çok farklı bir önem taşımaktadır.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)