Aşk ın bir hikayesi var mıdır?
Yazar Funda Doğan • 30 Kasım 2016 • Yorumlar:
“Aşk diye buna denir: Bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür…” Ece Temelkuran
Biriyle karşılaşır ve ondan bize doğru gelen kuvvetli bir çekim hissederiz. Bazen o kişinin bir özelliğinin bizi etkilediğini düşünür, bazen henüz başlarda hissettiğimiz bu kuvvetli çekimin adını koyamayız. Bu kimya öylesine kuvvetli olur ki, kişi kendisine kötü hissettiren, iyi gelmeyen bir ilişkiden çıkamaz. Acı verdiğini bile bile o kadının ya da o adamın peşinden gider. Peki, bizi ötekine doğru yaklaştıran bu kimyanın kökleri nedir? İlk bakışta tesadüf gibi görülen, ya da mantık süzgecinden geçirip tercih ettiğimizi düşündüğümüz eş seçiminin başka bir hikayesinin olması mümkün müdür?
Klinik deneyimlerin ortaya koyduğu olası bir tablo şu ki, kişiler ebeveynlerinin olumsuz özelliklerini taşıyan kişileri seçme eğilimindeler. Bilinç seviyesinde kişilerin sıklıkla anne babasının eksik yönlerini taşıyan kişileri istemediklerine şahit oluruz. Kişilerin dilinin başka, seçimlerinin başka şey anlatması eş seçiminde bilinçli bir tercihten daha fazlasının olabileceğini düşündürtüyor.
Bebek dünyaya geldiğinde dünya ve kendisi hakkında neredeyse bir bilgisi yoktur ve yardıma muhtaçtır. Özellikle erken dönem anne baba ilişkileri, bebeğin ihtiyaçlarının nasıl karşılandığı ve eksik kalan yanları bebeğin dünyanın nasıl bir yer olduğu ile ilgili algılarının temellerini oluşturur. Yetişkin bir birey olarak dünyayı algılama şekli, hayatının ilk döneminde oluşturduğu bu temellerden etkilenir. Bu bağlamda, hayatımızın bu ilk dönemine ait hayal kırıklıklarını bilinçli olarak anımsamasak da, bugünümüzde etkisi olan en canlı anılardandır.
Bilinçdışı bir arzu hayatımızın hayal kırıklıkları yaşadığımız o ilk dönemlerine geri dönerek, tekrar tekrar o anıları canlandırmaya çalışır. Özellikle erken dönem hayal kırıklıkları bir mıknatıs gibi kendisine tanıdık gelen yöne doğru bizi çekebilir. Bilinçdışı olan bu arzunun amacı anlaşılmamış, dile dökülmemiş o anıları tekrar tekrar canlandırarak, bir anlamlandırma çabasıdır. Çünkü anlamlandırmak ve anlaşılmak temelde ihtiyaç duyduğumuz bir şeydir.
Kişi özellikle hayal kırıklıklarını anlamlandıramadığı ve dile dökemediği ölçüde bu tarz bir büyüye kapılma eğilimde olabilir. Bu nedenle hayatımızın ilerleyen yıllarında özellikle aşk ilişkilerinde bu incitici anıları canlandıran insanları seçmeye meyil gösterebiliriz. Hep aynı kadınların ya da hep aynı adamların peşinde kendimizi acı çekiyorken buluşumuz biraz da bu yüzdendir.
Daha ötekini tanımadan, henüz ilk karşılaşmalarda yaşadığımız bu kuvvetli çekimin yahut bize zarar verdiğini görmemize rağmen bitiremediğimiz ilişkilerin arkasında böyle bir dinamiğin olması olasıdır