Aşkın Reenkarnasyonu Mümkün Mü? / Film Önerisi

Yazar Erkin Ünalan • 27 Ekim 2016 • Yorumlar:

 

Antoine ve Carole, ergenliklerinden beri birlikte olan, birbirlerinin adeta ruh eşi haline gelmiş bir çifttir. Muhteşem evliliklerinde Veronique ve Amelie adında iki çocukları da vardır. Antoine ve Carole, birlikte geçirdikleri uzun yılların sonucunda adeta birbirlerinin ruh eşi haline gelmişlerdir. Daha sonra Antoine, Rose ile tanışır ve Carole ile evliliğini bitirir. Birinci hikaye 1960'lara giderken, ikincisinde günümüzden devam ediyor.
Paralel giden başka bir hikayede ise Jacqueline, Down sendromlu oğlu Laurent ile birlikte yaşamaktadır. Oğluna saplantı derecesinde düşkün bir annedir. Bir gün oğlu Laurent, gittiği anaokulunda kendi gibi Down sendromlu olan bir kıza aşık olur. Jacqueline oğlunun o kızla birlikte olmasını istemez ve onları ayırmaya çalışır.
İki paralel hikaye, aslında birbirini takip eden iki olay gibi aktarılır. İki aile, birbirinin reenkarnasyondan geçmiş halidir aslında. Carole, gittiği medyum aracılığıyla bu gerçeği öğrenir.
Filmin bundan sonrasını izlemeyenlere saklamakta fayda var. Ancak yönetmen Jean-Marc Vallee’nin finalde iki hikayeyi birbirine bağlayışı hem sinemasal anlamda hem de ilişkilere dair düşündürdükleri açısından son derece ilgi çekiciydi.
Romantik ilişkiler çoğu zaman çok büyük bir tutkuyla başlar. Partnerler birbirlerine karşı çok büyük bir cinsel çekim duyarlar. Sonrasında zaman ilerledikçe hissedilen arzuda azalmalar olur. Hissedilen ve aşka diye tarif edilen duygunun yerini sevgi almaya başlar. Tarafların karşılıklı özverileri, birbirlerine bağlılıkları, hayata benzer perspektiflerden bakmaları asıl belirleyici etken haline gelir. Birbirlerinin ruh eşi olmaya yakınarlar. İşte tam da bu noktada o yoğun sevginin neticesinde “ebeveynleşme” riski vardır. Arzunun yerini şefkatin almasıyla birlikte roller birbirine karışır. Bu söylediklerimize filmin özelinde bakacak olursak, Carole, Antoine ile yaşadığı ilişkide zamanla şefkat dozunun artmasıyla birlikte Antoine’la aralarındaki cinsel çekim de, yerini tipik bir anne-oğul ilişkisine bırakmaktadır. Filmin paralel hikayesinde ise aynı ilişkisel yapıyı Jacqueline ve oğlu Laurent arasında görmekteyiz. Jacquelene, medyumla yaptığı konuşmadan sonra, oğlunu ve oğlunun aşık olduğu kızı arabasına bindirir ve hikayenin onlara ait kısmının finaline son süratle ilerler. Bu anlara rüyasında tanık olan Carole, neredeyse bir tür trans anında Antoine ile Rose’un birlikte yaşadığı eve girer ve Antoine’ı, paralel hikayedeki Jacquelene’mişcesine sever ve onu affettiğini söyler. Bu an filmin içerisinde Carole açısından bir tür çözülme ve duygusal boşalma(katarsis) anıdır.
Cafe de Flore’de olduğu gibi, yoğun arzularla başlayan ilişkiler zamanla yerini yoğun sevgiye bırakır. Orada partnerin çekiciliğinin yerini başka fedakarlıklar, özveriler ve çabalar alıverir. Çoğu zaman çiftler çaba göstererek ilişki dedikleri, aslında arzunun ta kendisi olan o çekimi yeniden yakalamaya çalışırlar. Gerçekçi değerlendirmelerde bu pek mümkün değildir. Belki de arzunun ölümü de tıpkı insanın ölümü gibi yaşama geri döndürülemez bir olgudur. Bu düşünceye göre, aşkın reenkarnasyonuna odaklanmak beyhude bir çabadır. Sevgi ve güven gibi duygulara daha fazla önem vermek, uzun süreli ilişkilerde mutluluğun asli anahtarı olacaktır.
 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)