Ayrılık
Yazar Birgül Özgüvenç • Psikolog • 27 Eylül 2018 • Yorumlar:
Romantik bir ilişkiye başladığınızda, hayatınıza giren kişiyle birlikte hayatınızın öncelikleri yer değiştirmeye başlayacak, alışkanlıklarınız ortak zevkler, beğeniler doğrultusunda yeniden şekillenecektir. İlişkinin ilerlemesiyle birlikte umutlarınız ve hayalleriniz ben olmaktan çıkıp biz olarak yaşanmaya başlayacaktır. Dolayısıyla artık sizin için hayat çift kişiliktir. Peki, ilişkiler çıkmaza girdiğinde yani ayrılık kapıyı çaldığında, neler yaşarız, hangi duygular bizi ele geçirir, nasıl davranırız, bu durumla baş etmek için neler yaparız ya da yapmalıyız?
Her ne sebeple olursa olsun ayrılık örseleyici, psikolojimizi olumsuz yönde etkileyen travmatik bir durumdur. İster ilişkiyi sonlandıran taraf olun, ister terkedilen taraf olun her şekilde ayrılık sürecini yaşarken belirli psikolojik evrelerden geçeriz. Yapılan araştırmalara göre kadınların ayrılık sürecini erkeklerden daha yoğun ve uzun yaşadığı ifade edilse de bireylerin kişilik özelliklerinin cinsiyet kadar etkili olduğu da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Öncelikle ayrılık bir kayıp durumu ve yas sürecidir. Birlikte geçirilen zamanın, edinilen alışkanlıkların, kurulan hayallerin kısacası ilişkinin kaybıdır. Diğer taraftan sevdiğiniz kişinin kaybıdır. Ayrılıkla karşı karşıya kaldığımız ilk günlerde şok evresine gireriz. Kısa süreli bir şaşkınlık halidir bu. Durumun gerçekliğini anlamaya çalıştığınız ne yapacağınızı bilemediğiniz bir zaman dilimidir. Hayat durmuş gibidir. Zamanla şok evresi yerini inkâr evresine bırakır. İnkâr, o kişiyi kaybettiğiniz gerçeğini fark ettiğiniz fakat kabullenemediğiniz dönemdir. İnkâr ilk etapta bireyin kaygılarını yenmesi ve umutsuzluğa düşmesini engeller. Dolayısıyla eski sevgiliyle iletişim kurma çabalarına girersiniz. “Diş fırçamı evde unutmuşum almaya geleceğim” ya da “Rüyamda seni gördüm iyi misin?” gibi mesajlar atarak görmek ve konuşmak için bahaneler üretirsiniz. Bir yandan da sosyal medyadan takip halindesinizdir. Koyulan her fotoğrafa ya da yapılan her yoruma umut dolu anlamlar yüklersiniz. Çevrenizdeki kişilerden ilişkinizin devam edeceği konusunda onay almak istersiniz. O kişinin geri döneceği ile ilgili kurgular oluşturur ve beklersiniz. Bu bekleyiş uzadıkça zaman zaman öfke ve kızgınlığı da beraberinde getirir. Pazarlık dönemi başlar ve ayrılığın sebeplerini bulmaya çalışırsınız. Keşkeler denizinde boğulduğunuz anlar çoğalır. “ Keşke daha dikkatli davransaydım.”, “ Keşke daha anlayışlı olsaydım” öyle olsaydı böyle olurdu şeklinde cümleler uzayıp gider ve nihayetinde depresyon dönemine geçilir. Bu dönemde kaybın kabul edildiği ve vedalaşıldığı dönemdir aslında. Ayrılık sürecinin yaşanması gereken en zor dönemi olan depresyon döneminde hayat anlamını sizin için yitirmiştir. Onsuz olamayacağınızı düşünürsünüz. Yaptığınız birçok şeyden keyif alamaz hale gelirsiniz. Mutsuzluğunuz katlanılmaz hal aldığında artık kabullenme aşamasına geçmiş hayatınızın bu sayfasını kapatmaya hazırsınızdır. Gerçeği kabul etmiş ve hayata yeniden yeni anlamlar yüklemek için yola koyulmuşsunuzdur.
Hayatınızın en acı günlerini geride bırakırken ayrılık en iyi deneyiminiz olmuş olur. Mevlana’nın da dediği gibi “Ayrılık içinde insanın gözünü açıp kapayıncaya kadar geçen zaman yıl gibi gelir.” Ama geçer. Bir sonraki ay ayrılık süreciyle nasıl baş edilir konulu yazımla sizlerle buluşacağım.