Ayrılık Kaygı Bozukluğu
Yazar Ülkü Deniz • Çocuk Psikiyatristi • 16 Eylül 2019 • Yorumlar:
Her çocuk için, anne baba aynı zamanda bir güven kaynağıdır. Çocuklar, doğal olarak, sürekli anne babalarıyla birlikte olmak ister. Ancak, çocukların yaşı ilerledikçe, anne babadan bağımsız hareket etme eğilimlerinin artığı gözlemlenebilir. Tuvaletini kendi başına yapma, kendi yatağında ve kendi başına uyuma, kendi başına oyun oynama vb. gibi. Çocukların bu özellikleri, 4-5 yaşlarına kadar belirginlik kazanmış olması gerekir. Çocukların, anne babadan ayrımlaşmaları, onların aile ve ev dışındaki, özellikle okul ortamına uyum sağlamaları açısından son derece önemlidir. Diğer yandan, çocuğun kişilik gelişimi de, bu temelde olağan seyrini sürdürecektir.
Ayrılık kaygısı bozukluğu, çocuğun anne babadan, evden ya da bağlandığı kişiden (bakıcı, babaanne, anneanne vb) ayrılması sonucu, çocuğun yaşamış olduğu yoğun ve sürekliliği olan endişeli, sıkıntılı olma halidir.
Çocuk anne babadan, evden ya da bağlandığı kişiden ayrılması durumunda, onları kaybedeceği veya başlarına kötü bir iş geleceği endişesi ile, onlardan hiçbir koşulda ayrı kalmayı istemez.
Çocuk, anne baba ya da bağlandığı kişinin yanından ayrılmak istemez, yanında anne baba ya da bağlandığı kişiyi görmedikleri zaman, ağlama veya panik hali görülür, evde ya da odasında yalnız kalmak istemez, misafirlik veya yabancı ortamlarda bulunmaya karşı direnç ve isteksizlik gösterir.
Bu ve benzer durumların yaratmış olduğu, sıkıntı ve endişe duygularının süreklilik arz etmesi, Ayrılık kaygısı bozukluğunun önemli belirtisidir.
Ayrılık kaygısı bozukluğu, çocukların sosyal ortamlara kendi başlarına katılmalarında, engel oluşturur. Bu ise, ileriki dönemlerde, çocukların okula gitme ve benzeri sosyal, işlevsel alanlarda sorunlar yaşamasına neden olur.
Ayrılık kaygısı bozukluğunun gelişmesi ve ortaya çıkmasında birçok faktör etki edebilir. Bu faktörlerden belirleyici olanlar, Aile ve Çocuğun yapısıdır.
Ailenin yapısı, Aşırı koruyucu, aşırı serbest, aile içi şiddet, ebeveynin kaygı düzeyi, yeterli sevgi gösterememe, ilgisizlik, boşanma, ebeveynlerin kronik hastalıkları, yeni kardeş doğumu vb gibi durumlarda, aile çocuğa karşı bağımlı bir tutum geliştirebilir.
Bunun sonucunda, çocuk da, anne babanın kaygılarını içselleştirerek dış ortamları korkutucu, güvensiz, zarar verici şeklinde algılamasına neden olur ve bağımlılık karşılıklı gelişir. Bu durum, kısır bir döngü şeklinde devam ederek, süreçte çocukta ayrılık kaygısı bozukluğu gelişmesine yol açabilir. Bu ise, çocuğun sosyal ortamlara katılmasını engelleyen, sosyal işlevlerini bozan, sonuçlar olarak şekillenir.
Çocuğun yapısı. Alıngan, içe dönüklük, utangaç, çekingen olma vb gibi kişilik özellikleri olan çocuklar, ayrılık kaygısı bozukluğu gelişmesine yatkın olabilir. Hepimizin, fiziksel özellikleri gibi, mizaç özelliklerimiz de kalıtımsal geçer. Çok çocuklu ailelerde, her kardeşin mizaç özellikleri farklıdır. Aynı anne babadan olmalarına karşın, birisi çekingen yapıda, diğeri girişken, bir diğeri hassas bir yapıda olabilir. Bu yapılar, çocuklarımızla olan ilişkilerimizde, anne babaların doğru davranış geliştirmesinde önemli faktörlerdir.
Mesela bir çocuğu, ne kadar aileye bağımlı yapmaya çalışsak da, çocuğun yapısı gereği bu mümkün olmayabilir, ancak diğer kardeşin, yapısı gereği bağımlılık gelişebilir.
ÖNERİLER
Ayrılık kaygısı bozukluğu önemsenmesi gereken bir sorundur. Tedavi edilmediği ya da görmezden gelinmesi durumunda, çocuğun ileriki yaşlarda farklı ruhsal sorunlarla karşılaşmasına neden olabilir.
Anne Babalar, öncelikle Ayrılık kaygısı bozukluğu hakkında yeterli bilgi sahibi olmalıdır. Bu konuda gerekli uzman desteği alınmalıdır
Ancak, şu da bilinmeli ki, bazı durumlarda, Ayrılık kaygısı bozukluğu çok dirençli olabilmektedir. Bu durumlarda, sadece olumlu anne baba tutumları, çocukların kaygılarını azaltma da yeterli olmayabilir. Dirençli, uzun süreli, düzelmeyen durumlarda Anne babanın gerekli uzman desteği alması, sorunun çözümüne yardımcı olacaktır.
“Çocuklar hepimizin geleceğidir.”