Ayrılık Kaygısı: Okul

Yazar Enes Kuş • 14 Ocak 2019 • Yorumlar:

Bireyin ilk ayrılığı anne rahmindendir. Birey bu ayrılma ile ayrılık ile tanışır. Gerçek dünya ile kendi imparatorluğu olan anne rahminin arasında bocalama yaşar. Belki yeni doğan çocuğun ilk gözyaşları ilk ayrılığın yasının yansımasıdır. Doğum ile başlayan ayrılık psikolojisi üzerine çalışan teorisyenlerin başında “Doğum Travması” kitabı ile Otto Rank’tır. Otto Rank; bireyin en ağrılı ve ilk ayrılığının doğum olduğunu belirtmiştir. Ayrılık çocuğun psikolojisinin temel taşlarından birisini oluşturur. Hayatının kalan süreçlerinde çokça yaşayacağı bir eylemle tanışır. Kimi zaman bu eylem ölüm olarak karşısına çıkar kimi zaman ise sadece bir ayrılıktır.

Ayrılık psikolojisini kuramsal anlamda işleyen kuramcı ise Margaret Mahler’dir. Mahler ayrılığı bireyleşmenin başlangıç noktası olarak kabul eder. Çocuğun yürüme çağına denk gelen bu dönemde, kendisini besleyen ve koruyan, ona güven veren anne figürü vardır. Diğer taraftan merak ettiği bir dünya vardır. Bu iki seçenek arasında yaşadığı karmaşayı ele alır. Simbiyotik bir dönem olan bu süreçte çocuk gitmek ister, ancak bir gözü hep arkadadır. Mahler’in bu kuramını psikoloji alanı dışındaki bireyler de rahatlıkla gözlemleyebilmektedir. Yürümeye yeni başlamış bir çocuğun yürürken yüzündeki mutluluk ve bir süre uzaklaştıktan sonraki kaygı herkes tarafından rahatlıkla fark edilebilir.

Ayrılık eyleminde diğer bütün davranışlarda olduğu gibi insan bilinçsizce geçmiş yaşantısını tekrar eder. Çocukluk yaşantılarına dayanan kaygı veren ayrılık, insanın kendi başına üstesinden gelmekte zorlandığı bir durumdur. Bu kaygı Otto Rank’ın teorisinden anlayabileceğimiz gibi ebeveynden bağımsız olarak gerçekleşir. Mahler’in kuramından anlayabileceğimiz gibi ise devam eden ayrılık psikolojisinin gelişimi ve bu süreçteki kaygı ebeveynler tarafından hafifletilebilmektedir. Bilinçsiz ve özensizce geçilirse bu dönem bireyin yetişkinlik dönemi için baş edilmesi güç bir psikolojik problem olarak karşısına çıkacaktır. Bu sebeple, ayrılık üzerine ailelerin mümkün olduğu kadar bilinçli hareket etmeleri gerekmektedir.

Doğum ile başlayan süreç ve bireyleşme sürecinin tamamlanması ile son bulan ayrılık psikolojisinin gelişim döneminde aileler çocukları ile sağlıklı ilişkiler kurmak için; gerekirse profesyonel destek almalı ve kendilerini çocuğun psikolojik gelişimi üzerine yazılmış kaynaklar takip etmelidir.

 

Ayrılık, insan hayatının her döneminde kaygı yaratan eylem olarak vardır. Önceki yazılarımızda bahsettiğimiz üzere, doğum gibi bireyin tercihleri dışında da gerçekleşir. Ancak her ne sebeple olursa olsun kaygı yaratan bir durumdur. Ayrılık kelimesinin kaygı yaratması, çoğu zaman önceki yaşantılarla ilişkilendirildiği içindir. Doğum, okul dönemi, evlilik, iş hayatı çoğu insan için ayrılıktır. Eğer geçmiş yaşantısı ile bağlantısı çözümlenmez ise her ayrılık bir kaygıdır.

Doğum ve sonrasında anneden ayrılmanın psikolojik çıkarımlarını yaparak ayrılık kaygısını ele almıştık. Bireyin ilk ve son ayrılık kaygısı bunlar değildir. Çocuk, okul dönemine geldiğinde ya da anne babası çalışıyor ise kreş ya da bakım merkezlerine daha küçük yaşlarda gönderilmek durumunda kalır. Ancak her çocuk için kreş, okul ya da bakım merkezlerine gitmek aynı anlamı ifade etmez. Terk edilme ya da cezalandırılma olarak yorumlanması muhtemeldir. Çünkü çocuk bu sürecin onun için gerekli olduğunu kavrayabilecek gerçeklikten uzaktır. Özellikle ilk zamanlar ebeveynden, evden ayrılma bir kaygı sebebidir.

Kaygı sebebi ne olursa olsun insan psikolojisine zarar veren bir durumdur. Bu zarara karşı birey geçmiş yaşantılarından bir takım savunmalar getirmiştir. Ağlamak gibi öfkesini içe attığı durum olabilecektir. Çocuk okulun ilk günlerinde bir yanlış sonucu cezalandırıldığını düşünerek öfkesini kendisine yöneltir ve ağlar. Sıklıkla karşılaşılan bir diğer durum ise çevresindeki kimselere karşı öfkedir. Bu savunma, öfkesini içe atma savunmasına göre daha uzun süreli gözlenebilir. Bu savunmada, kaygının yarattığı öfke yine vardır. Ancak öfke bu defa içe değil dışa yönelmektedir. Cezalandırma arzusu çevresindeki insanlara karşıdır.

Okul, Kaygı ve Çocuk

Bu durumlar, ebeveynler için kaçınılmaz bir son değildir. Eğer okul dönemine kadar geçen süreçte çocuğa karşı takınılan tavır sağlıklı bir iletişimin ürünü ise, okul dönemini çocuk bir ayrılık olarak nitelendirmeyecektir. Dolayısıyla, bu bir ayrılık kaygısı yaratmayacaktır. Diğer bir önlem ise, kullanılan dil olabilir. Okula göndermek, okula gitmek gibi kaygısını alevlendirecek söylemler yerine eğitim aldırma gibi hem çocuğun öz güvenini yükseltecek hem de kaygı yaratmayacak söylemler bu süreçleri sağlıklı bir şekilde atlatmaya yardımcı olacaktır.

Ailelerin sağlıklı iletişim kuramadıkları noktada çocuklarının savunmalarına karşılık vererek okuldan almaları bir davranışı pekiştirecektir. Bu tarz durumlarda en doğru yol, bir uzmandan yardım alarak süreci sağlık şekilde atlatmaktır.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)