Ayrılma Kaygısı Bozukluğu

Yazar Sümeyye Sağlam • 16 Aralık 2024 • Yorumlar:

Ayrılma Kaygısı Bozukluğu

Ayrılma kaygısı çocukların bağlandıkları kişilerden ayrılamama, bağlandıkları nesnelerden uzaklaşamama gibi durumlarda gelişim dönemlerine uygun olmayan korkular ve kaygılar yaşamalarıdır. Genelde çocuklarda görülen bir durum olsa da yetişkinlerde de görülmektedir. Bu çocukluk döneminden kalma bir tür ya da daha geç yaşlarda ortaya çıkabilen bir durum olabilmektedir. Freud, ayrılma kaygısını annenin kaybedilmesi ile ilişkilendirir. Anne çocuk için ilk koruyucu kişidir ve bunun kaybedilmesi kaygının ortaya çıkmasına ve yetişkinlik döneminde de devam etmesine neden olur.

Bu kısımda bağlanma ve ayrılık birbiri ile ilişkilidir. Bowlby insanların doğuştan bağlanma eğilimi içinde dünyaya geldiklerini söyler. Aynı şekilde Freud da bu ayrılığın doğum esnasında gerçekleştiğini ve bebeğin ilk yıllarında bağlanmaya ihtiyacı olduğunu belirtir. Bağlanma bir süreçtir. Bebek doğduğunda kişileri ayırt edemediği için herkese karşı aynı tepkileri verebilir fakat 2-3 aydan sonra anneyi tanımaya başladıkça bağlanma tepkilerini anneye yönlendirir. Annenin varlığı bebek için rahatlık ve huzur, yokluğu ise gerginlik ve rahatsızlıktır. Ayrılma kaygısı her bağlama stilinde ortaya çıkabilen bir durumdur. Önemli olan bu kaygı düzeyinin yüksekliğidir. Güvenli bağlanan çocukların ayrılma kaygısı düşük düzeyde ve normal bir kaygıdır.

Bağlanma Stilleri

Güvenli Bağlanma: güvenli bağlanan çocuklar anneleri yanındayken çevre ile olan iletişimlerinden kaçınmazlar. Anne ortadan kaybolduğunda çocuk huzursuz olur fakat annesi geri geldiğinde yeniden rahatlayabilirler. Güvenli bağlanan çocukların anneleri çocuklarının ihtiyaçlarına daha duyarlıdır.

Kaygılı Bağlanma: kaygılı bağlanan çocuklar anneleri yanlarındayken çevre ile olan iletişimlerinde isteksizdirler. Anneleri ortadan kaybolduğunda yoğun bir kaygı hissederler ve kimse ile iletişime geçmezler. Anneleri geldiğinde onları istemezler ya da tam tersine iyice kenetlenirler. Kaygılı bağlanan çocukların anneleri çocukların ihtiyaçları konusunda tutarsızdırlar.

Kaçıngan Bağlanma: kaçıngan bağlanan çocuklar anneleri ortadan kaybolduğunda tepki vermezler annesi geri döndüğünde ise temasa geçmekten çekinirler. Dikkatlerini çevrelerinde nesnelere yönlendirirler.

  • Bakımveren ve bebek arasında güvenli bir bağlanma olursa bebek annesini güvenilir bir yer olarak algılar ve başkalarına da güvenebilmeyi öğrenir. Bakımveren bebeğin ihtiyaçlarını göz ardı edip bu bağlanmayı aksatırsa bebek kendini güvende hissetmez ve dünyayı tehlikeli bir yer olarak algılamaya başlar. Bebek ve yetişkinlik dönemindeki bağlanmalar birbirine benzese de farklılıkları vardır. Bebeklik döneminde daha çok bakımveren ile bağ kurulur. Bu bağ yetişkinlikte eşe ve partnere devredilir ve her iki taraf da ihtiyaç durumunda birbirinin ihtiyacını giderme konumundadır.

Broadwin, yaptığı bir çalışmada okula gitmek istemeyen ergen ve çocukların ayrılma kaygısını bu şekilde ifade ettiklerini belirtmiştir. Çocuklar okuldan dolayı değil annelerine bir şey olacağı korkusu ile okula gitmeyi reddetmektedir.

Bakımveren ya da anneden ayrılma durumda ortaya çıkan korku ve endişeler yetişkinlik döneminde de kaçırılma korkusu, hırsızlık korkusu, sevdiklerini kaybetme korkusu olarak ortaya çıkabilmektedir.

Ayrılma Kaygısı Bozukluğunun Görülme Nedenleri

  • Ayrılma kaygısı tanısı almış çocukların anne ve babalarında da ayrılma kaygısının yetişkinlikte görülen biçiminin olduğunu belirlenmiştir. Bu yüzden genetik bir alt yapısı olan bir durumdur. 

  • Anne ve çocuk arasındaki ilk ayrılma doğumda gerçekleşir ve doğumun zor geçmesi, doğumda oluşabilen olumsuz durumlar bebeğin kaygısını etkileyebilir. Bu bebeğin ilk nesne ile olan ilişkisini ve sonraki yaşamındaki kaygılarını da etkileyebilir. İyi nesne ilişkisi geliştirememiş bebekler bağlanma sorunu yaşayabilir.

  • Çocukluk çağındaki anne baba tutumları, ihtiyaçların karşılanması, aşırı korumacılık, çelişkili anne-baba tutumları da çocuğun kaygı seviyesini arttırabilecek faktörler arasındadır. 

  • Ergenlik döneminde ise anne-baba tutumu, fiziksel ve psikolojik şiddet, abartılı tepkiler, aşırı korumacılık, ebeveyn kaygısının yüksek olması gibi durumlar da kaygıyı arttıran faktörler arasındadır.

  • Boşanma sonrasında çocuk ve bireyler arasında verilen tepkiler de ayrılma kaygısının ortaya çıkaran nedenler arasındadır. Boşanma süreci, çocuğa söylenme aşaması, belirsizlikler çocukta kaygının artmasına neden olur. Çünkü çocuk güvenli bağlandığı ailesinden kopuyor ve ebeveynleri ile olan iletişimi ve etkileşimi farklılaşıyor. 

Ayrılma Kaygısı Bozukluğu Ve Klinik Belirtiler

Ayrılma kaygısı bozukluğu yetişkinlerde klinik belirti olarak bağlandığı kişi tarafından terk edilme ve bununla baş edilemeyeceği düşüncesi, bağlanılan kişiye önemli bir zarar geleceği düşüncesi, tek başına uyumakta güçlük çekme, bağlandıkları kişilerden günlük işlerinin aksaması dolayısı ile ayrılacaklarını düşünme, bağlandıkları kişileri yanında tutabilmek için gereğinden fazla konuşmak gibi şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca evden ayrılma durumu, ebeveyn olma durumu, romantik ilişkinin olduğu dönemde de ortaya çıkabilmektedir. Partnerler birbirlerine karşı aşırı ilgi içinde olurlar ve herhangi bir ayrılık döneminde sıkıntılı zamanlar yaşayabilirler.

Çocuklarda ise okula başlarken, yeni bir eve taşınırken, ciddi tıbbi durumlarda, ebeveyn ölümünde, yakın arkadaş kaybında, evcil hayvan ölümünde ortaya çıkabilmektedir. Çocuklarda hastalık şikayetleri olabilir, uyku sorunları olabilir. Bağlandıkları kişilere zarar geleceğini ya da onları kaybedeceklerini düşünürler. Bunlarla ilgili kabuslar görürler. 

DSM-5’e göre Ayrılma Kaygısı Ölçütleri

Aşağında belirtilenlerden en az üçünün olması ve kişinin gelişimine uygun olmayan şekilde kaygı ve korku yaşaması.

  1. Evden ya da bağlandığı kişiden ayrılınca aşırı şekilde tasalanma

  2. Bağlandığı kişilerin başına bir şey geleceği korkusu

  3. Kötü bir olayın bağlandığı kişilerden onu ayıracağına ilişkin korku yaşama

  4. Ayrılma korkusundan dolayı okul ya da başka bir yere gitmek istememe

  5. Tek başına kalmada ya da bağlandığı kişiler olmadan bir yerde kalma konusunda isteksiz olma

  6. Bağlandığı kişilerin yakınında olmadan ya da ev dışında bir yerde uyumama

  7. Ayrılma konusunda sürekli kabuslar görme

  8. Bağlandığı kişilerden ayrıldığında ya da ayrılma belirtileri gösterdiğinde fiziksel yakınmaların ortaya çıkması

Bu korku ve kaygı süreklilik gösterir. Çocuklarda ve ergenlerde en az 4 hafta, yetişkinlerde 6 ay ya da daha fazla sürer. 

Bu bozukluk belirgin bir sıkıntı ya da okulla, işle ilgili alanlarda işlevselliğin düşmesine neden olur.

Ayrılma Kaygısı Bozukluğunda Tedavi

Tedavi sürecinde aile terapisi önemli bir yere sahiptir. Aile psikoeğitiminin ayrılma kaygısı üzerinde etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Tedavi sürecinde bilişsel davranışçı terapi, oyun terapisi, bireysel psikoterapi ile de birey desteklenebilir. 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)