Bağımlılık, Duygusal Yoksunluk, Acı Veren Duygulardan Kaçış
Pandemi dönemiyle beraber aileler çocuklarının sorumluluklarından uzaklaşmasının yanı sıra teknolojiye bağımlı hale gelmesinden de endişeli. Peki insanlar neden bağımlı olur?
Bağımlılık yapan her eylem ve madde beyinde mutluluk hormonlarının yoğun şekilde salgılanmasını sağlar. Kişi kendini o an için gerçekten mutlu ve rahatlamış hisseder. Ancak tekrardan aynı miktarda mutluluk hormonunun salınımı için bu sefer o eylemin miktarını ve yoğunluğunu arttırmak zorundadır. Bu durum bağımlı olunan şeyin kişinin tüm yaşamını ele geçirinceye kadar devam etmesini sağlar. Bu bağımlılık konusunun nörokimyasal boyutu. Benim asıl değinmek istediğim ise bağımlılığın psikolojik boyutu..
Öncelikle şunu bilmemiz gerekir ki her bir bağımlılık duygusal yoksunlukların oluşturduğu boşluklardan ve gerçeklerin verdiği acıdan kaçış isteğinden kaynaklanır. Bu duygusal yoksunluklar kaygı ve baskı yaratır. Beyin kaygıları bastırmak, gerçek olanın verdiği stres ve baskıdan kurtulmak için kendini mutlu ve rahat hissettiği bir maddeye ya da bir eyleme sıkı sıkıya tutunur. İnsanların "canım sıkkın bir sigara yakayım" gibi cümlelerinin altında da bu yatar. Hatta kişiler mutlu bir gelişme yaşadıklarını söylediklerinde dahi bu bağımlılıklarını sürdürmeye meyillidirler. Bağımlılık beynimizin savunma mekanizmasıdır.
İster alkol, sigara olsun ister iş, teknoloji, alışveriş, oyun ve sosyal medya bağımlılığı olsun hepsinin temeli duygusal yoksunluğa dayanır. Örneğin madde bağımlılarının ailevi yaşantılarına baktığımızda ihmal edilmiş, duygusal anlamda ailesinden ve çevresinden yeterli ve sağlıklı sevgi ve desteği alamamış olduklarını görürüz. Sosyal medya bağımlılarına baktığımızda çoğunlukla beğenilme, kendini ifade etme, başkalarıyla iletişim kurma, değer görme ihtiyaçlarının ön planda olduğunu görebiliriz. İşkoliklere baktığımızda ise yine takdir ve onay ihtiyaçların karşılanmayan, çoğunlukla çocukluklarında sürekli eleştirilip, kusurlu ve yetersiz hissettirilen insanlar olduğunu görürüz. Kısacası bağımlılık var olan yoksunlukların doyurulması veya yoksunlukların neden olduğu olumsuz duygulardan kaçınma adına gerçekleştirilen ancak işlevsel olmayan bir çözümdür. Çünkü bu durum kişinin gündelik hayatını ve insan ilişkilerini olumsuz etkileyerek giderek daha zorlayıcı bir tablo halini alır.
Günümüzdeki gençlerin bir başka bağımlılığı olan oyun bağımlılığına gelecek olursak.. Burada en baskın olan duygu, başarma ve gelişim ihtiyacıdır. Oyunda ilerledikçe, düşmanlar alt edildikçe yönetilen karakter seviye atladıkça başarı ve tatmin hissi oluşur. Burada genç başarısıyla bir ürün ortaya koyar. Diğer oyuncular tarafından takdirle karşılanabilir. Üretmenin, gelişim göstermenin ve başarının tadını alır. Bununla beraber bu oyunları internet üzerindeki gerçek kişilerle oynayıp onlardan daha iyi bir oyuncu olmayı başardığında bu his katlanarak artar. Oyun başında geçirilen sürede başarısız olunduğunda öfke krizi geçirmelerinin sebebi de tüm başarı duygusunun bu ortamda tatmin edilmeye çalışılmasıdır. Bu ortamda da başarısız olunduğunda kişi başarısızlıkla yüzleşip hırslanır. Bu yüzden küçük yaştan itibaren çocuklara basit sorumluluklar verilip "gerçek hayatta" başarı ve üretme duygusunun tatmin edilmesinin ve çabanın her zaman takdir edilmesinin önemini vurguluyorum.
Son olarak salgının getirdiği internet bağımlılığına baktığımızda ise öncelikli olarak eve kapanmanın ve sosyal hayatın çok sınırlandırılmasının etkisini görmekteyiz. İnsan sosyal ve kişiler arası etkileşime ve sosyal paylaşıma ihtiyaç duyan bir varlık. Can sıkıntısı ile başlayan bu süreç yüz yüze iletişimin sınırlandırılması, özgürlüğün kısıtlanması ile insanların bu ortamlarda bu paylaşım ve sanaldan da olsa birbirlerine ulaşma ihtiyaçlarını tetiklemiş durumda. Ayrıca internet ortamı salgının oluşturduğu yoğun kaygı, umutsuzluk gibi duygulardan da kaçınmanın bir yolu olarak görülmekte.