Bağlanma Türlerinin Yetişkin İlişkilerine Yansıması

Yazar Mert Ozan İnal • 12 Kasım 2024 • Yorumlar:

Bowlby bağlanmayı hayatta kalmak için gerçekleştirilen, ebeveynler başta olmak üzere hayattaki diğer önemli kişilerle kurulan duygusal bağ olarak tanımlar. İlk olarak Bowlby tarafından ileri sürülen bağlanma kuramı, Ainsworth ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir.

İnsanlar da diğer canlılar gibi doğuştan bağlanma içgüdüsüyle dünyaya gelir. Bu onların hayatta kalmasını sağlar. Bağlanmanın sağlıklı bir şekilde inşa edilmesi sonucunda keşif dönemi başlar. Bu açıdan bakım verenle kurulan iletişim ve ilişkinin bağlanma şeklini etkilediği 0-3 yaş dönemi kritik öneme haizdir.

Bebeğin ihtiyaçlarının içtenlikle, şefkatle, yeterince ve zamanında karşılanması, onun bakım verenle yakınlaşmasını, kaygı verici bir durum karşısında sığınacağı bir liman bulabilmesini ve bağlanma ilişkisine dair olumlu bir içsel temsil oluşturabilmesini sağlar.

Kendilik ve öteki bağlamında gelişen bu olumlu içsel temsiller, bireyin ilerleyen yaşlarda dünyayı keşfetme cesaretini ve duygusal düzenleme kapasitesini destekleyen güven ve iyilik duygularını besler. Bu durum, yalnızca güvenli bağlanmanın değil, aynı zamanda sağlıklı bir kişilik gelişiminin de temelini oluşturur.

Bebeğin kendine yönelik algısı ve diğerlerine yönelik içsel temsilleri ile olgunlaşan bağlanma tarzı, bireyin ileriki yaşamında kurduğu ilişkilerde de kendini göstermeye devam eder. Güvenli bağlanamamış kişiler, erken çocukluk döneminde tam olarak karşılanmamış ihtiyaçlarını ikame edebilmek için, diğerleriyle temas anlarında “bağlanma sistemi” olarak ifade edilen çeşitli davranış ve düşünce kalıplarına sürüklenmektedirler. Dolayısıyla ilişkilerde farklı konulara, durumlara veya olgulara dair bakış açıları bireyin bağlanma sisteminin harekete geçmesi neticesinde meydana geldiği söylenebilir.

Farklı bağlanma stillerinin yetişkin bireylerin ilişkilerine olan etkilerini incelerken bu hususların göz ardı edilmemesi gerekir. Bu noktada bağlanma stillerini biraz daha yakından incelemek faydalı olacaktır. Ainsworth ve arkadaşları tarafından 12-18 ay aralığındaki çocuklarla gerçekleştirilen “Yabancı Ortam/Durum Testi” sonucunda, çocukların bakım verenden ayrılmaya verdiği tepkiler gözlemlenerek 3 değişik bağlanma şekli tanımlanmıştır:

    1-Kaygılı Bağlanma 

    2-Kaçıngan Bağlanma 

    3-Güvenli Bağlanma

Kaygılı Bağlanma

Kaygılı bağlanma, bireylerin yakın ilişkilerde aşırı endişe, kaygı ve reddedilme korkusu yaşamalarına neden olan bir bağlanma stilidir. Kaygılı bağlanan bireyler, sevdikleri kişiler tarafından terk edilme veya yeterince sevilmeme endişesi taşır ve bu da onların sürekli onay ve dikkat arayışında olmalarına yol açar.

Bakım verenin bebeğin ihtiyaçlarını karşılama konusundaki duyarlılıklarının değişkenlik göstermesi yani tutarsız olması kaygılı bağlanmanın gelişmesinde önemli bir etkendir. Bu durum bebeğin bağlanma figürüne yönelik algısında kararsızlık meydana getirir. Güvensiz kaygılı bağlanmada çocuk, bağlanma figüründen güven duygusu alamadığında bağlanma nesnesinden uzaklaşmakta zorlanır. 

Diğer yandan ebeveynlerin kaygı ve stres seviyesinin yüksek olması, aşırı korumacı ve tavırlarla birlikte çocuğun bağımsızlığını destekleyici yaklaşımlardan uzak olmaları da bebekte kaygılı bağlanma stilinin gelişmesine neden olabilecek etkenler arasındadır.

Kaygılı bağlanan kişilerin ilişkilerde sergilediği davranış kalıpları:

  • İlişkilerine yoğun derecede duygusal yatırım yapar.

  • Zihni çoğu zaman partnerinin kendisine dair algısıyla ve ilgisiyle meşguldür.

  • Sürekli partnerinin kendisine sadakatini ve sevgisini sorgular.

  • Sıradan durumları dahi kendisine ve ilişkisine dair tehdit olarak algılayarak tepkisel davranma eğilimine yatkındır.

  • Partnerini idealize eder, kendi potansiyelini küçümser.

  • Devamlı suretle partnerinin ihtiyaçlarına odaklıdır ve fedakarlığı partneriyle bütünleşebilme adına adeta bir yatırım olarak kullanır.

  • İletişimden çekilme, çeşitli durumlarda partnerinin tepkilerini ölçme, partnerine düşmanca davranma, terk etmeyle tehdit etme, partnerini kıskandırma çabalarına girişme, hislerinin aksi yönünde davranarak partnerini manipüle etme gibi aşırı girişimleri partneri üzerinde baskı ve stres yaratacak düzeydedir. 

Kaçıngan Bağlanma

Kaçıngan bağlanma, bireylerin yakınlık ve bağlılık kurmaktan kaçındıkları, duygusal ifade ve paylaşımdan uzak durdukları bir bağlanma stilidir. Erken çocukluk döneminde ebeveynler veya bakım verenler tarafından duygusal ihtiyaçların göz ardı edilmesi veya reddedilmesi sonucu gelişir. Kaçıngan bağlanmaya sahip bireyler, bağımsızlık ve öz yeterliliği vurgular, yakın ilişkilerde duygusal bağlılığı sınırlar ve genellikle duygusal destek aramaktan kaçınır.

Kaçıngan bağlanan kişilerin ilişkilerde sergilediği davranış kalıpları:

  • Kendi kendine yetme yönündeki vurgusu kuvvetlidir. Bir başkasının desteğine ihtiyaç duymayı zayıflık olarak algılar ve güçlü olmak için bağımsız olmaya yönelir.

  • İlişkide karmaşık mesajlar verir. Yakınlık ve samimiyet konusunda rahat değildir. 

  • Sürekli ideal bir ilişkiye özlem duyar şekilde konuşur. Aslında bu onun uzaklaşma stratejisinin bir parçasıdır.

  • Duygularıyla temas etmekten kaçındığı için ilişkileri yüzeyseldir.

  • Partnerinin duygularına karşı genelde duyarsızdır. Fazla hassas, fazla muhtaç veya aşırı tepkisel olduğu yönünde partnerinin hislerini hafifi alma eğilimindedir.

  • Fiziksel ve duygusal yakınlığı özgürlük alanının daralacağına dair tehdit olarak algılar ve bu durumlardan kaçar.

  • Partneri kendisinin bağlılığına dair güvende hissetmez.

  • Duygularıyla teması zayıf olduğu için onları ifade etmekte zorlanır. İletişim problemleri ve yanlış anlaşılmalar ilişkilerinde yaşadığı önemli zorluklardır.

  • Çatışmadan kaçınır, duygularını doğrudan ifade etmek yerine pasif agresif tutumlar sergiler.

Güvenli Bağlanma

Bireylerin yakın ilişkilerde kendilerini rahat, güvende ve duygusal olarak tatmin olmuş hissetmelerini sağlayan bir bağlanma stilidir. Bebeğin ihtiyaçları zamanında ve yeterince içtenlikle karşılanmıştır. Bebek bakım verenin yanında kendini güvende hisseder, bağımsız hareket ederken içselleştirdiği bu güven kaynağını kullanır.

    Güvenli bağlanan kişilerin ilişkilerde sergilediği davranış kalıpları:

  • Çatışma anlarında kendisini savunma ihtiyacı hissetmeden veya partnerini cezalandırmadan çözüm odaklı davranırlar.

  • Eleştirileri içtenlikle karşılayarak kendisinde düzeltebileceği inanç, tutum veya metotları gözden geçirme konusunda esnektirler.

  • Partnerleriyle etkili iletişim kurarlar, duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilirler. Partnerlerinden de bunu beklerler.

  • Yakınlık ararlar ancak terkedilme kaygısı yaşamazlar.  

  • Sınırları konusunda kaygı taşımazlar. Yakın ilişkileri bağımsız alanlarına yönelik tehdit olarak algılamazlar. 

  • Affetmekte zorlanmazlar.

  • Partnerlerine veya yakın ilişki içinde bulunduğu kişilere değerli olduklarını hissettirirler.

  • İlişkinin seyri konusunda sorumluluk almaktan kaçınmazlar.

Sonuç

Bu yazıda ilişkilerimizi etkileyen kaygılı, kaçıngan ve güvenli bağlanma olmak üzere üç temel bağlanma şeklinden bahsettik. Olaylara ve kişilere verdiğimiz tepkiler, içinde bulunduğumuz bağlanma sisteminin harekete geçmesiyle şekillenerek bizim iletişim tarzımızı oluşturmakta ve bu da ilişkilerimize yansımaktadır.

Araştırmalar iki güvenli bağlanan bireyin kurduğu ilişkinin en sağlıklı, tatminkâr ve bireylerin kendini gerçekleştirme yolunda destek aldığı ilişki şekli olduğunu göstermektedir. İlişki doyumu anlamında bu tarz bir ilişkiden sonra ise kaygılı veya kaçıngan bağlanan bireylerin güvenli bağlanan bireylerle kurduğu birliktelikler gelmektedir. 

İki kaygılı birey arasında kurulan ilişkinin kısmen doyum sağladığı görülmüş olsa da bireylerin birbirine karşı göstermiş olduğu tepkisel davranışlar ilişkinin yıpranmasına neden olabilmektedir. Buna karşılık, kaygılı ve kaçıngan bireyler arasındaki ilişkinin tabiri yerindeyse kapan olarak nitelendirilebileceği söylenmektedir. 

Bu iki farklı bağlanma tarzına sahip bireylerin (kaygılı-kaçıngan) ilk karşılaşmada ve erken dönemde birbirlerine karşı yoğun bir çekim yaşadıkları, birbirlerinin bağlanma sistemlerini harekete geçirdikleri gözlenmiştir. İlerleyen zamanda hararetin, çatışmaların veya doyumsuzlukların yoğun olarak deneyimlendiği görülen bu tarz ilişkilerin yürütülmesinin, çoğu zaman iki tarafın da acı çektiği bir süreç olduğu ifade edilmektedir.

Bu bilgiler, yeni tanışan bireylerin kendilerinin ve partnerlerinin bağlanma şekillerini anlamalarında ve ilişkilerinin yönünü öngörmelerinde önemli bir rol oynayabilir. Her ne kadar ideal ilişkinin iki güvenli birey arasında gerçekleşeceği yadsınamaz bir gerçek olsa da, güvenli bağlanma geliştirememiş bireyler arasındaki ilişkinin de zamanla daha istikrarlı hale gelmesi mümkündür. Bu noktada, ilişki dinamiklerinin iyileşebilmesi için bireylerin, güvenli bağlanma geliştiren bireylerde gözlemlenen iletişim ve davranış tarzlarını edinmelerinin, hatta bu amaçla terapötik bir süreçten geçmeleri gerektiğinin altı çizilmelidir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)