Bakış Açımızı Nasıl Değiştirebiliriz?
Yazar Rojin Nazik • Psikolog • 19 Ocak 2021 • Yorumlar:
Günlük yaşamda kontrol edebileceğimiz unsurlara kontrol alanımızdaki unsurlar diyoruz. Örneğin; işimiz, eşimiz, yaşadığımız şehir ve eğitim seviyemizin kontrolü bizim elimizdedir. Kontrol dışındaki unsurları ise maalesef tek başımıza değiştiremeyiz. Hava durumu, ekonomik kriz, savaşlar, başkalarının yaptıkları ve konuştukları ve düşündükleri kontrol alanımız dışındadır. Peki şöyle bir gündelik hayatınıza baktığınız zaman enerjinizi daha çok hangi alana harcıyorsunuz? Kontrol dışına mı? Yoksa kontrol alanınıza mı? Yani konuşma alanınızın içeriğini daha çok hangi alan oluşturuyor? Çoğu insan maalesef kontrol dışına yöneliyor. Kendi kontrol alanına, kendi yeteneklerine, yetkinliklerine, kontrol edebileceklerine odaklanmak yerine kontrol edememeye odaklanıyor ve bunun sonucunda da ciddi anlamda stres yaşıyor ve öğrenilmiş çaresizlik hissetmeye başlıyor. Peki neden enerjimizi yoğunlaştırıyoruz? Çünkü bu kolay olanı, kendimizi değiştirmek zorunda değiliz. ‘Onlar suçlu, onlar hatalı’ demek daha kolaydır. Aslında bir nevi hayatımızın sorumluluğunu üstümüzden atmaktır. Peki kontrol dışı alana odaklanan insanlar ne yaparlar? Bu düşüncedeki insanlar her şeyi kadere, kısmete, şansa bağlarlar. Diyelim ki herhangi konuda sıkıntı yaşadı sebep nedir? ‘Kısmet, kader, yöneticim ayrımcılık yapıyor, torpilim yoktu’ gibi sürekli bahaneler bulur. Yani yaşadığı problemlerin nedenlerini dışsal faktörlere yükleme konusunda meyillilerdir. Bir şeyi değiştiremeyeceklerine inandıkları için savaşmayı bırakırlar. Savaşa savaşa işi çözemedikleri için kendilerini öğrenilmiş çaresizliğe iterler. Peki bunu nasıl çözümleyeceğiz? Ben kendimde neyi çözebilirim? Bu işin benimle ilgili kısmı nedir? Öncelikle bunları sorgulayıp bunlara dikkat etmeliyiz.
İÇ SESİMİZİ DÜZENLEME: Strese neden olan faktörlerden biride kendi iç sesimizdir. İç sesimiz; kendimize yaptığımız konuşmalardır. Hani o içimizde sürekli konuşan teyze, amca herhangi bir kişi var ya işte o kişi bizim iç sesimizdir. İç sesimize şöyle bir bakın daha çok yargılayıcı negatif söylemler mi? Yoksa daha olumlu pozitif söylemler mi? Yapılan araştırma sonuçlarında kişilerin iç seslerindeki daha çok yargılayıcı ve negatif olduğu söyleniyor, bu da kişinin daha çok strese maruz kaldığını gösteriyor. Örneğin, iş yerinde bir hata yaptığınızı düşünün hemen ardında iç ses devreye girer ‘nasıl böyle bir hata yaparsın yakıştı mı sana’ gibi konuşur. Peki bu konuşan teyze kim? Dikkat ederseniz içinizdeki sesin kendinizi yargılamak, eleştirmek oluyor genelde. Peki çoğunlukla sizi yetiştiren kişilerin söylemleridir. Bu kişiler anneniz babanız ve öğretmeniniz olabilir. Çocuklukta otorite olarak algıladığınız, onların kullandıkları söylemleri kendinize söylediğinizi fark edeceksiniz. Annenizin babanızın yaklaşım biçimi sizin kendinize olan yaklaşım biçiminizi belirler. Yani eğer çocukluk döneminde sizi yargılayan, sınırlandıran, belirli kalıplardaki söylemleri sürekli duyuyorsanız ve bunlara sürekli maruz kalıyorsanız yetişkinliğiniz, ergenlik döneminde de bir şekilde kendi kendinizi yargılarken sorgularken bulabilirsiniz. Başkalarına karşı, kendimize karşı acımasız olduğumuz kadar olmayız. Bu gibi durumlarda sakinleşip bu sözün kökeni nereden geliyor kim söylemişti bana bu sözü ne kadar masum ve ne kadar doğru bir söz değerlendirmeye çalışın. Eleştirel iç sesi fark ettikten sonra gerekirse onunla konuşun ona bir isim takın ve lütfen kendinize öz şefkat gösterin yani kendinize karşı lütfen kibar olun.