Belirsizlik Korkusuyla Baş Etme Becerisi
Yazar Dilek Malik • 26 Ağustos 2024 • Yorumlar:
Belirsizlik algısı; kişilerde gelişim için bir fırsat olarak görülebileceği gibi tehlike, risk, baş edemeyecek olma, üzüntü ve depresyon olarak da ortaya çıkabilir. Bu yazının amacı başlıkta da görüldüğü üzere bireylerde deneyimlenen ikinci algı mekanizması/ sürecidir.
Hayatı sebep-sonuç ilişkisiyle anlamlandıran ve her şeyin kendi kontrolünde olduğu kabulüyle “güven” hisseden kişi için belirsizlik; ciddi bir korku ve travmadır. Bu kişiler geleceği öngöremedikleri oranda kendilerine olan inançları zayıflar ve savrularak dağılırlar/ kaybolurlar. Çünkü dayanılan dayanaklar artık işlevsiz kalmıştır. Bu durumu biyolojik olarak ifade edersek; beyin, tüm kontrolü düşünme ve karar verme merkezi olan Frontal lobtan alıp korku ve kaygı duygularının düzenleme merkezi olan Limbik sisteme devretmiştir. Artık tehlikeye Amigdala tarafından acil alarmıyla cevap verileceği için duygu ve davranışları düzenleyen; hayatta kalma/ savaş/kaç refleksleri olmuştur. Dolayısıyla bu kişinin panikle yapacağı ilk eylem, hayatındaki belirsizliği ortadan kaldıracak bir arayışa girmektir. Bu sığınabileceği bir liman, mesela tutunabileceği yeni bir bilgi olabilir. Korku ve panikle yapılan bu güven arayışı; korkunun verdiği rahatsızlıktan bir an önce kurtulma amaçlı olduğu için maalesef kişinin doğru- yanlış ayırdını sağlıklı yapamamasına neden olur. Yeni beklentiler, yeni hayal kırıklığı, yeni kaygılar vb. kısır döngü sürüp gider. Yine nörobiyolojinin kavramlarıyla olması gereken; kontrolün, Limbik sistemin dürtüsel aktifliğinden/otomatik pilotundan, korteksin sakin ve aklı selim düşünme gücüne geçerek “akıl eden duygu” ya ulaşmasıdır/ yükselmesidir.
Bireysel gelişim eğitimlerinde genellikle beynin sağ ve sol yarımküresinin eşit miktarda/medidatif kullanılmasından diğer bir deyişle güçlendirilmesinden bahsedilir. Beynin bütünsel kullanımı yeterince gelişmiş ise Pre-frontal korteks yeterince güçlendirilmiş/ kullanılmış ise duygu, düşünce ile kaynaştırılarak, gerçeklik zemininde tanımlanır, analiz edilir ve yönetilir. “Duygusal Zekâ” kitabının yazarı Daniel Goleman (1995) duygusal zekâyı, “stresin düşünmeyi engellemesine izin vermeme, dürtüleri kontrol ederek ruh halini düzenleyebilme, kendini motive ederek harekete geçirebilme” olarak tanımlamıştır. Duygu yönetiminde sırasıyla farkında olma, tanımlama ve muhakeme etme, içsel motivasyona ulaşma ve bunun için sorumluluk alarak kendine yön verme/ irade kullanma aşamaları esastır. Bu noktada her bir kişinin “hazır bulunuşluğu” farklı olacağından bu becerileri de aynı oranda farklı olacaktır.
Özetle; kişisel olarak algılanan “belirsizliğe karşı korku duygusu” hissediliyor olduğu pre-frontal korteks tarafından anlaşılır ve tanımlanır. Muhakeme aşamasında, yalnızca bilinenlerle hareket edilebileceği kanaatine varılır ve tüm dikkat, bilinenlerin doğruluğuna çevrilerek sakince ve etraflıca analiz edilir. Birey kişilik özellikleri, benlik saygısı, değerleri, inançları, dünya algısı, yaşamsal anlam ve amacı düzleminde temel bir motivasyona sahiptir. En önemli soru; bu şartlarda yapılabilir olan ve benim yapabileceğim nedir? Kalpte olan akla/us’a vurulur ve durum netleştirilir. Keşfedilen bu cevabı gerçekleştirmek için temel yaşamsal motiv ve irade gücüyle harekete geçilir. Niyet ve karar da süreklilik önemli olduğundan halen yetersizlik/ çaresizlik hissediliyorsa bu aşamalar tekrar edilir. Son söz olarak; duyguyu hafifletecek ve davranışı denetleyecek olan, “sınırlarını/ haddini bilmek” en çok kişinin kendisini koruyacak bir biliştir.
Uzman Klinik Psikolog Dilek Malik