Ben Kimim?

Yazar Zeynep Büşra Tekin • 26 Mart 2025 • Yorumlar:

Ben kimim?” sorusu basit gibi görünse de, belki de insanın kendine sorması gereken en önemli sorulardan biridir. Kimliğimiz doğduğumuz aile, toplum, meslek, eğitim gibi dış etkenlerle mi şekillenir? Yoksa kim olduğumuz, tüm bu etkenlerden bağımsız olarak deneyimlerimiz, kararlarımız ve yaşadığımız olaylara verdiğimiz anlamlardan mı ibarettir?

Eğer her şey elimizden alınsa, tüm bildiklerimizi unutsak, yine aynı “ben” olmaya devam eder miyiz? Kimlik, değişmez ve sabit bir yapı mıdır, yoksa yaşam boyu deneyimlerle şekillenen, sürekli gelişen ve dönüşen bir süreç midir? Belki de kimlik, yalnızca geçmişimizden ve sahip olduklarımızdan ibaret değildir; aksine, yaşadıklarımızı nasıl anlamlandırdığımız ve onlara yüklediğimiz değerlerle şekillenir.

Kim olduğumuz, geçmişimiz, şu anımız ve geleceğimiz arasında kurduğumuz ilişkiler etrafında şekillenir. Bugüne kadar yaşadığımız her olay, deneyim ve seçim, bizi bugünkü halimize getirmiştir. Geleceğe dair düşüncelerimiz de bugünkü “ben” algımızı şekillendirir.

Her insanın kendi yolculuğu benzersizdir. Şu anda deneyimlediğiniz her şey yalnızca size özgüdür ve herkesin yol haritası kendine özeldir. Başkalarının yollarıyla kendimizi kıyaslamak, varoluşumuzu eksik görmek demektir.

Bedenimiz ve ruhumuz bir bütünün parçalarıdır. Biri zarar görmüşse, diğeri de bundan etkilenir. İnsan tüm yaşadıklarıyla bir bütündür ve bu bütünlük, çevremizde olup bitenleri de etkiler.

Kim olduğumuzu anlamaya çalışmak yerine, bazen sadece kendimizi akışa bırakmalıyız. Çünkü biz, hayatın içinde sürekli değişen, dönüşen akış halinde olan varlıklarız.

Kimlik, sahip olunan bir şey değil, her an yeniden keşfedilen bir varoluş biçimidir.

Peki, eğer kim olduğumuz sürekli değişen bir akışsa, o zaman gerçeğin kendisi ne kadar sabit olabilir?

Gerçek dediğimiz şey; zihnimizin ürettiği bir anlam mı, yoksa bizden bağımsız ve değişmez bir hakikat mi ?

Algıladığımız gerçek, deneyimlerimiz ve seçimlerimiz tarafından şekilleniyorsa, o halde kim olduğumuzun yanında gerçeklik dediğimiz şeyin doğası da sorgulanmalı mı ?

 O halde gerçeklik dediğimiz şey gerçekten var mıdır, yoksa yalnızca zihnimizin bir yanılsaması mıdır?

-Gerçeklik Nedir?

Günlük hayatımızda gerçekliği kesin ve değişmez bir olgu olarak kabul ederiz. Gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz her şeyi ''gerçek'' olarak yorumlarız. Ama ya gerçeklik dediğimiz şey, yalnızca algılarımızın ve zihnimizin bize sunduğu yanılsamadan ibaretse ?

Aynı olayı yaşayan iki insan neden farklı tepkiler verip farklı gerçekliklere sahip olabilir?

Deneyimlediğimiz olayları değerlendirirken geçmişten yardım alır mıyız ?

Gerçeklik dediğimiz şey, yalnızca beynimizde depolanan verilerin yorumlanması olabilir mi?

Beynimiz, duyularımız aracılığıyla bilgi toplar ve bu bilgileri anlamlandırarak bir ''gerçeklik'' oluşturur. Ancak bu süreç tamamen öznel ve sınırlıdır. Çünkü algılarımızı, önceki deneyimlerimiz, duygusal durumumuz ve içinde bulunduğumuz çevre ve toplum etkiler. Örneğin sürekli kırmızı rengi düşündüğünüzü hayal edin. Dışarıya çıktığınızda gözünüzde daha çok kırmızı renklerin geldiğini göreceksiniz. Kırmızı araba, kırmızı bina, kırmızı çiçek.. Daha öncesinde fark edemediğiniz kadar kırmızı rengini fark ettiğinizi deneyimlersiniz. Peki bu nesneler her zaman orada mıydı yoksa zihniniz onları daha görünür hale mi getirdi ? Gerçek dediğimiz şey, duyularımızın bize sunduğu bir algıdan mı ibarettir ? Yoksa biz farkında olmadan odaklandığımız şeyleri mi gerçekliğimize dönüştürüyoruz ?

Bildiğimiz her şey zihnimizin bize izin verdiği kadar bilgileri işlemesinden ibaret. Gerçek dediğimiz şey duyularımızın bize sunduğu şeylerden oluşuyor. Gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz şeyler, yalnızca beynimizin yorumladığı bir sinyaldir.

Bazıları için gerçek, kişisel deneyimlerden ibarettir. Yani herkesin kendi inandığı gerçekliği vardır. Deneyimlerimiz ise bunu şekillendiren şeylerdir. Eğer gerçeklik bu kadar değişken, algılarımıza bağlı ve deneyimlerimize göre şekilleniyorsa, o halde kontrol kimde ?

Gerçekliği biz mi oluşturuyoruz, yoksa gerçeklik zaten var ve biz sadece onu yorumlayan hale mi geliyoruz ?

-Kontrol Kimde ?

Gerçeklik algılarımıza bağlıysa ve herkesin kendi inandığı gerçekliği varsa, o zaman bu gerçekliği kim şekillendiriyor? Biz mi hayatımızı kontrol ediyoruz yoksa dış etkenler mi bizi yönlendiriyor?

Günlük yaşamda çoğu zaman kontrolün bizde olduğunu düşünürüz. Aldığımız kararlar, yaptığımız seçimler, attığımız adımlar hepsi bize aitmiş gibi gelir. Ancak bir adım geri çekilip baktığımızda bu kararları gerçek kendi irademizle mi verdiğimizi sorgulamak gerekir. O halde durum buysa kararlarımızı veren kim ? Duygularımız ve düşüncelerimiz üzerinden ne kadar söz sahibiyiz ? Seçimlerimizi oluştururken kendi iç sesimize odaklanarak mı veriyoruz yoksa çevremiz tarafından mı şekilleniyoruz?

Bir yanıyla çevremizden bağımsız değiliz. Kültür, aile, toplum ve geçmiş deneyimlerimiz kim olduğumuzu ve gerçekliğimizi etkilediği gibi kararlarımızı da etkiliyor. Ancak diğer yanıyla, farkındalığımızı arttırarak daha çok bilinçli olup karar verirken daha kontrol sahibi oluruz.

Ama belki de asıl kontrol sahibi olabilmek, kontrol etmeye çalışmaktansa bazen bırakabilmek, akışa direnmemek ve ona güvenebilmektir. Gerçek kontrol eğer akışa teslim olmaktan geliyorsa peki gerçekten karar vermek neye benzer bir şeydir? Karar vermek nasıl bir süreçtir?

-Nasıl karar veririm ?

Her gün sayısız karar veriyoruz ve buna göre seçimler yapıyoruz. Peki, gerçekten biz mi seçiyoruz, yoksa geçmişimizin etkisinde kalıp bilinçaltımız çoktan kararını vermiş mi oluyor?

Seçimlerimiz mantığımıza mı yoksa daha çok sezgilerimize mi göre şekilleniyor? Gerçekten kendi irademizle mi hareket ediyoruz, yoksa farkında olmadan önceden yazılmış bir senaryoyu mu oynuyoruz? 

Kader dediğimiz şey burada mı devreye giriyor? Yani biz “seçtim” derken, aslında bilinçaltımız çoktan bu kararı vermiş mi oluyor?

Peki bu durum sadece bilinçaltının değil, aynı zamanda kaderimizin de bir parçasıysa? Belki de bazı yolları seçtim zannederken, aslında çoktan o yollara gidecek adımları atmışızdır.

Gerçekten biz mi seçiyoruz yoksa olması gereken mi oluyor?

O halde hayatı kontrol etmeye çalışırken, aslında sadece yazılmış bir hikayeyi mi yaşıyoruz? 

Gerçekten biz mi seçiyoruz, yoksa zaten olması gereken mi oluyor?

Ve eğer her şey olması gerektiği gibi oluyorsa… Bize gerçekten ihtiyaç var mı?

-Size İhtiyacım Var mı?

İnsan hem bağımsız olmayı arzular hem de birine ihtiyaç duyma arasında gidip gelir. Kendi ayakları üstünde durmak isterken, bazen birine, bir yere ait olma ihtiyacı hisseder. Peki, bu ihtiyaç gerçekten bize mi ait yoksa içimizde bir yerlerde en başından beri var olan bir şeyler mi var ?

İnsan gerçekten yalnız başına var olabilir mi?

Hayatta birine ihtiyacımız olması bir eksiklik mi, yoksa yaratılışımızın bir parçası mı ?

Bağımsız olma ve ihtiyaç duyma arasında nasıl bir denge kurmalıyız ?

Toplumsal, duygusal ya da ruhsal anlamda birilerine ihtiyaç duyuyoruz. Ancak bazen de yalnız olmayı, kendi ayaklarımızın üstünde durabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Gerçekten ihtiyacımız olan insanlar mı, yoksa onların varlığına yüklediğimiz anlamlar mı ? Yoksa her ikisi de mi ?

Peki eğer insan ilişkilerle şekilleniyorsa ve yalnız olabilmeyi de öğrenmesi gerekiyorsa bugün olduğumuz kişi yarın kim olacağımızı nasıl etkiliyor ?  Günün sonunda bu durumlar sonucunda kime dönüşeceğiz? Eğer yaşadığımız her şey, aldığımız her karar, algıladığımız ve anlam yüklediğimiz her şey bizi bir şekle sokuyorsa, yolun sonunda bizi nasıl bir 'ben' bekliyor ?

-Kime Dönüşeceğiz?

Her seçim, her karar, her karşılaşma, her kırılma noktası bizi yavaş yavaş şekillendiriyor. Bazen bilinçli olarak yönümüzü seçiyoruz bazen de hayat bizi beklemediğimiz yerlere sürüklüyor. Her attığımız adım ise bize varmamız gereken noktaya, dönüşeceğimiz şeye daha çok yaklaştırıyor.

Belki de varmamız gereken nokta ,dönüşeceğimiz kişi en başından beri içimizde bir yerlerde saklıydı. Belki de tüm bu yolculuk, kendimize kendimizi hatırlatma yolculuğuydu.

Zaman geçtikçe, insanlar hayatımıza girip çıktıkça, biz şekillendikçe, bizden geriye kalan ne olacak ? Günün sonunda kendimize dönüp 'işte bu olmam gereken kişi ' diyebilecek miyiz ?

Hayatın bizi şekillendirmesine izin vermek gerekir. Çünkü yolun sonunda vardığımız yer, en başından beri gitmemiz gereken bir yerdi. Dönüşmemiz gereken şey ise bu gerçeklikti. Sahiden tekrardan düşünmek gerekir; bu gerçeklik neydi, ne yapmak gerekiyordu ve biz kimdik ?

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: ()