Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir?
Davranışçı Terapi 1950’nin son yıllarına doğru bilimsel davranış ilkelerine göre geliştirilmiştir. Kökenini Skinner’in edimsel koşullanmasından ve Pavlov’un klasik koşullanmasından almıştır. Davranışçı yaklaşımda insanlar ve hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen deneyler oldukça önemlidir. Davranışçı terapistler gözlenemeyen olaylardan çok gözlenebilen olaylara ve davranışlara yoğunlaşmışlardır. Terapide amaç danışanların yaşamlarını olumsuz etkileyen ve psikopatolojiye neden olan davranışları belirleyip sistematik duyarsızlaştırma ve maruz bırakma gibi davranışçı tekniklerle davranışları değiştirmektir.
Bilişsel Terapi 1960’ların başında Aaron Beck tarafından geliştirmiştir. Aaron Beck geliştirme aşamasında Albert Bandura, Alfred Adler, Epicetus ve Karen Horney gibi farklı kuramcılardan etkilenmiştir. Bilişsel Terapi zaman içerisinde değişimlere uğramış, fakat çıkış noktasında temel amacı depresyondaki kişilerin olumsuz ve kişiye zarar veren düşüncelerini değiştirmek ve bunu kısa süre içerisinde yapmaktır. İlk başlarda depresyon için tasarlanan Bilişsel Terapi daha sonraları genişleme göstermiş ve birçok farklı patolojiler için uyarlanmaya başlamıştır. Bilişsel Terapi kanıta dayalı bir psikoterapi ekolüdür. İnsanın ruhsal sorunlarının altında yatan sebebin çarpıtılmış bilişler ve işlevselliği olumsuz etkileyen davranışlar olduğunu ileri sürer ve bunu bilimsel olarak kanıtlamaya çalışır. Bilişsel Terapinin temel dayanağı bilişsel psikoloji ve öğrenme kuramlarıdır. Bilişsel Terapiler için kanıta dayılı olmak çok önemlidir ve bunun üzerine tarafsız çalışmalarla etkinliğini kanıtlamaya çalışır.
Bilişsel Terapi ve Davranışçı Terapi 1980’li yılarda bütünleşmiştir. Bu bütünleşme dünya psikoterapi tarihinin en iyi bütünleşmelerinden biridir. 1980’li yıllara kadar birçok bütünleşme fikri ortaya atılmış olsa da denemeler başarılı sonuçlar vermemiştir. Bilişsel Davranışçı Terapi ilk etapta depresyon, panik bozukluk, sosyal kaygı gibi psikopatolojilerde etkinliğini göstermiştir. Daha sonraları bunları somatoform bozukluklar, yeme bozuklukları ve kişilik bozuklukları takip etmiş ve en sonunda psikotik bozukluklarla ilgili çalışmalar yapılmıştır.