Bir Haset Meselesi
Yazar Nur Eda Kaplan • 12 Aralık 2023 • Yorumlar:
Onu güzel bulmakla yetinmiyor, o her adımını farklı atıyordu. Sanki o daha neşeli, konuşkan, konuşurken kendini dinleten, başarısı yüksek, herkes tarafından gıpta edilerek bakılıyor, girdiği ortamda gözde herkes ona bakıyor ve gözleri parlıyor gibi nitelendiriyordu.
Peki ya kendisini sorduğumda?
Kendimi beceriksiz hissediyorum, sanki kimse beni dinlemek istemiyor, sözüm yarım kalıyor diye tarifledi. Kimse onun yanında beni görmüyordu. İkisi de tiyatrocu ve yakın arkadaşlar. Herkes onu görüyor, duyuyor, izliyor ve sanki sadece onu alkışlıyorlardı. Oyunda da başrolün arkadaşını onuyordu, daha ne kadar görülebilirdi ki. Bütün oyun, başrol ve arkadaşı üzerineydi. Hep daha iyisi olmalıyım diye çaba sarf ediyor, sürekli provalara çalışıyordu. Başrolün bölümü geldiğinde arkadaşını gördüğünde acı çekiyordu.
İki oyuncunun kendine has duruşu vardı. İkisi de hemen hemen iyi bir beceriye sahip ama başrol için bu sefer diğer oyuncuyu seçmişlerdi, kendisi için başrolü alabilmek adına çok çalıştığını sarf ediyordu. Yönetmen hem önceki iki oyunda başrol kendisi olduğu için hem değişikliğe gitme adına hem de diğer tarafında çabası adına bu sefer diğerini seçmişti ve aynı zamanda bu başrol için iyi bir aktarımı vardı.
Terapiye başladığında başarısızlık ve önemsiz, değersiz hissedişi üzerine engelleyemediği yoğun düşünce için başladı. Seanslar ilerledikçe kendini tamamen kör bir noktada aktarmış tek konuşulan konu, oyuncu başrol arkadaşı olmuştu. Terapinin de bütün başrolünü kapmıştı. Zaman içerisinde oyun dönemi bitmeye yaklaşırken bile bu kişiyi halen konuşuyorduk. Oyun dönemi neredeyse bitiyor o oyuncuyu konuştuk neredeyse seni çok az konuştuk derken tebessümlü bir gülümseme yakaladım. Ne olduğunu sorguladığımda evde de hep böyle olur hep kız kardeşimin konuşuruz dedi ve terapilerin dönüşümü oldu. Ailemin hatta büyük ailemin ilk çocuğuydum ben, kız kardeşim doğdu tüm hayatım mahvoldu dedi. O doğduktan sonra herkes tarafından önemsizleştiğini belirtti. Daha ilerleyen süreçte ön plana çıkmak için çok uğraştığından bir aferini bile çok az söylemeye başladılar. Bir aferin için kırk takla attığından ve anca bu şekilde biraz başarı elde edebildiğinden bahsetti. Her zaman kardeşimin başarısı, doktor oluşu, bundan daha iyi bir meslek olmadığını anlatmaya başladılar. Bir alkışın kıymeti benim için bu yüzden kıymetli. Ailemden bir daha alamadığım aferini alkışlarla tamamladım ben diye ifade etti. Bunları fark ettikçe oyuncu arkadaşa kızgınlığı geçti, oyuncu arkadaşa kızgınlığı geçtikçe kız kardeşiyle arası düzeldi daha çok arayıp sormaya başladı. Kız kardeşimle aramızdaki çatışmanın çoğu kendisinden kaynaklı olduğunu biliyordu ama yei tanımlayabilmişti oradaki çatışmasını. Ve çok uzun süre ailesine kızgınlığı sürdü.
Melanie Klein Haset tanımı için der ki; ‘’arzulanan bir şeyin başka birine ait olduğu ve ne kadar haz aldığına dair duyduğu inanç ve bu inancın açtığı kızgınlık duygusu. Haset öznenin bir kişi ile olan ilişkisiyle ilgilidir yani kökünde anneyle olan ilişkide yatar’’ diye söylemiştir.
Buradan yola çıkarak kişinin aile ile olan ilişkisinde ilk doğduğu andan itibaren bakışı, duruşu, tutumu sözlü sözsüz verdiği mesajlar hepsinin yaşamımız boyunca taşıdığımı bir uzvumuz gibi. Hep içimizde bir yerlerde değerimizi, başarımızı düşüncelerimizi kamçılayan seslerin, aile ile olan ilişkimizde kıymetli yeri mevcut. Terapi içerisinde ailesinin ona sunduğu değerlerle ilgili olan meselelerini çalışıldıkça hayatında karşısına çıkan ve başarısını ona göre geri planda bıraktıracak ve haset duygusunu ön plana çıkartacak kişilere olan kızgınlığı azaldı.