Bir İntihar Psikolojisi
Yazar Esra Tanrıverdi • Psikolog • 19 Eylül 2016 • Yorumlar:
Aslında yazacak o kadar çok konu, gündemde o kadar çok sorun var ki. Fakat bütün hepsini elimin kenarıyla masamdan şöyle bir kenara itip dünyanın evrensel bir bunalımından, öldürücü sendromundan söz etmek istiyorum bu hafta: İNTİHAR!
Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve “niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsunuz” diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi “yaşamaları için” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla ‘iyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?’ der. Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi, ‘Bak onun için çok şey değişti’ karşılığını verir.”
İşte bir deniz yıldızı için çok şey değişir düşüncesi ile başlıyorum yazıma.
Hayatımda ilk intihar haberini gazeteden okuduğumda ortaokul öğrencisiydim: “11 yaşındaki Yemen üvey anne şiddetine dayanamayıp kendini odasında astı…” Daha yeni yeni tanıştığım ergenlik duygularımla çok üzülmüştüm bu habere. Uzunca bir süre etkisinde kaldım ve hala da kalmaktayım” On bir yaşındaki bir kız çocuğu (henüz ergen bile değil) nasıl böylesi bir ölümü tercih edebilir, neden kendini asar? Hadi o çok mutsuzdu diyelim Ya Robin Williams, o herkesi güldüren yüzü gülücükler dağıtan Oscar, Emmy, Altın Küre, Grammy ödüllü sevimli insan? Peki o nasıl intihar edebilir? Ya geçenlerde 34 yaşında ki genç insanın intihardan önce veda videosu’na ne demeli? Her geçen gün yazılı, görsel ve sosyal medyada intihar olaylarının arttığına şahit oluyoruz. Her intihar haberini duyduğumuzda da içimiz burkuluyor. Fakat hiç kolay değil tabii öyle insanın canına kıymaya karar vermesi. Elimize küçük bir kıymık batsa acısını hissedebiliyorsak, yaşamımıza son verecek kadar elem verici bir davranışı gerçekleştirmek için büyük nedenler veya ciddi rahatsızlıklar olması gerekir. O halde insan neden intihar eder?
Pek çok araştırma gösteriyor ki, intihar en az bir tetikleyici olay sonucunda gerçekleşmektedir. İntiharda en önemli tetikleyici olaylar; kavga, terk edilme, okul başarısızlığı ya da sınav, işten çıkarılma, şiddete uğrama' dır. Bu duygunun ortaya çıkmasında en önemli etken psikolojik rahatsızlıklar ve durumsal yaşam krizleri’dir. Durumsal yaşam krizlerinden kastım beklenmedik ve aniden gelişen olumsuz durumlar. Örneğin; boşanma, dul veya ayrı yaşıyor olmak, başarısızlık, statü kaybı, ağır bir hastalığa yakalanma, sevilen birini kaybetme gibi deneyimler bütün insanları etkileyen olaylardır. Bireylerin bu zor dönemleri kendi kendilerine atlatabildikleri gibi zorlandıkları durumlarda olmaktadır. Gel gelelim ki işin içinden çıkılamayan anlar olmuştur. Bu kesinlikle bir ruh hastalığı değil, bir zorlanma dönemidir. Durumsal yaşam krizleri durumunda bireyin psikolojik yardım almaması ne yazık ki intihara kadar varan sonuçlara ulaşmaktadır. Bütün bunlar kişinin kendini çaresiz ve ümitsiz hissettiği sıkıntılı hayat şartlarıdır.
İntihar aslında insanın hayatının alt üst olma halidir. Sosyolog Durkheim sefaletin tek başına intiharlara neden olmadığını belirtmektedir. Ekonomik krizlerin intihara neden olduğunu belirten Durkheim, bunun nedeninin zenginlik ya da fakirlik değil; toplumsal yapıdaki değişiklik olduğunu belirtir. Önemli olan toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşam koşullarını alt-üst etmiş olmasıdır.
İntiharlarda bir çözüm arayışı hep vardır. Bu durumdan nasıl kurtulurum sorusuna yanıt olarak intihar gündeme gelmiştir. Psikolojik gerçekler Aristo mantığı ile uyuşmaz, intiharda da bu görülür. Kişi ölüme hazırlanırken, intihar girişiminde bulunurken bir yandan da yardım isteğinde bulunur. İşte burada bir çelişki vardı. Onlara yaklaşım bu bakımdan hassas bir konudur. Bu sebeple intihardan bahseden kişiye yaklaşımda amacımız “hayatın onun için tekrar yaşanabilecek değerde olması için yaşam şartlarında ne gibi değişiklikler yapılmalı?” sorusuna cevap aramaktır. Bunu yaparken; uyarmak, genelleştirmek (herkes öyle gibi), öğüt vermek, problemi küçümsemek, yargılamak en tehlikeli tutumlardır. Şunu unutmamak gerekir ki intihar girişimi hiçbir zaman “gösteri”, “şantaj”, “numara” olarak değerlendirilmemelidir
İntihar eğilimine yatkın kişilerde psikoterapinin yararı elbette ki yadsınamaz. Yaşamla ölüm arasında gidip gelen kişinin çatışmalı duygu durumu anında psikolojik destek almasıyla düzelmeye başlayacaktır. Çünkü bu tarz çatışma durumları aynı zamanda insanların kendileri ve hayatları adına yeni kararlar aldığı, kendini yenilediği dolayısıyla değişime açık olduğu en önemli dönemlerdir.
Psikoloji alanında söz sahibi olan Sigmund Freud’a göre “intihar önceleri özdeştirilmiş bir sevgi nesnesine yöneltilmiş saldırganlık sonucu meydana gelen bir depresyon halidir; daha sonraları ise saldırganlığın kişinin kendi üzerine çevrilmesi olarak tanımlamıştır.” Evet, İntihar kişinin kendisine yönelttiği bir şiddet eylemidir. Umutsuzluğa kapılan kişi ya yakınındaki kişilere saldırır ya da kendini yok eder. Şiddet ülkemizi tehdit eden sorunların başında gelmektedir. İntihar duygusu buna sıklıkla eşlik edici bir davranış olarak karşımıza çıkar. Bu duygu ile kişide ki sadizminin kendisine çevrildiğini görürüz. Malapert de bu konuda benimle aynı fikirde; “intihar egoizmin ürünüdür” der.
İntihar belirtilerini sıralarsak; çabuk öfkelenme, aşırı sinirlilik, çabuk ağlama, aşırı üzüntülü durum, hoşlandığı şeylere karşı ilgisizlik, uyku bozuklukları, İştah değişikliği, kendini suçlayıcı konuşmalar, ölümle ilgili konuları konuşma, içe kapanma, kimseyle konuşmama, halsiz ve yorgun olduğunu söylem, Saldırgan davranış..
Freud, önceleri intiharın açıklanamayacağını ifade etmiş ve “İntihar bilim açısından çözümlenememiş bir sorundur” demiş olmakla birlikte “yas ve melankoli” adlı makalesinde kişideki sadizmin depresyon hallerinde kişinin kendisine çevrildiğini söyler. Freud’a göre melankolide (ağır depresyon hali) kişinin egosu ile içine yansıttığı bir bakıma içine yerleştirdiği sevgi objesi birbiriyle kaynaşmış durumdadır. Kaybettiği bu sevgi nesnesinin yerine, normallerde olduğu gibi yeni bir obje koyamazsa kaybetmiş olduğu nesneye yönelttiği saldırganlık kuvvetlerini kendisine yöneltmiş olur.
Dünyada ortalama olarak her 3 saniyede bir kişi intihar girişiminde bulunmakta; her 40 saniyede bir kişi intihar sonucu yaşamını yitirmektedir
Ölüme yapılacak en büyük hazırlık yaşamayı ertelememektir. Ertelenmemesi gereken yaşamaktır. Yaşamak nedir sorusu ise kişinin hayatı nasıl anlamlandırdığı ile ilişkilidir. Bu durumu stoacı felsefeciler kısa bir cümlede özetlemeyi başarmışlardır: "İyi yaşamak iyi ölmektir.”
Yazımı Genç Werther’in Acıları adlı romanı ile pek çok intihar vakasına sebep olan yazar Goethe’nin bir sözü ile bitiriyorum: “Elinde hava, ışık ve dost sevgisi kaldıysa üzüntü çekme.”