Birinden Bir şey İstemek Neden Bu Kadar Zor?
Yazar Emine Özdemir • 22 Kasım 2024 • Yorumlar:
Tüketimin her geçen gün arttığı bir dünyada tüketime bağlı olarak istekler de artış gösteriyor. Bu isteklere bazen kendi çabamızla, bazen de başkalarının desteği ile ulaşabiliyoruz. Başkasından istediğimiz şeyler bazen bizim gücümüzü aşan maddi değeri yüksek olan şeylerken, bazen de; “komşu, komşunun külüne muhtaç” atasözünde vurgulandığı gibi maddi değeri çok düşük bir nesne de olabiliyor. Bu kadar küçük bir nesneye bile duyulan ihtiyaç, kişiyi haliyle başkalarıyla ilişki içinde olmaya zorluyor.
Günlük hayatta ötekilerle olan ilişkimizde bazen alıyor, bazen veriyoruz. Bazen istiyor, bazen bizden isteneni karşılıyoruz. İsteme ve isteneni karşılama konusunda oldukça geniş bir yelpazeye sahibiz. Bu yelpazede; zorlandığımız için yardım istemek de var, biten tuzu komşudan istemek de. Ekonomik bir zorluk nedeniyle borç istemek de var, sohbet etmek için arkadaşımızı görmeyi istemek de.
Bazı kişiler için birinden bir şey istemek kolayken, bazıları için neredeyse imkansız olarak görülüyor. Yakın zamanda sosyal medyada yaptığım bir ankette katılımcılara şu soruyu sordum;
Hangisi sizin için daha zordur?
-
Birinden bir şey istemek
-
Birinin istediği bir şeyi vermek
Ankete katılan katılımcıların yaklaşık %95’i birinden bir şey istemenin daha zor olduğunu belirttiler. Sosyal medyada yapılmış bir anketi topluma genellemenin gerçekçi olmadığının farkındayım ancak çıkan sonuçlar neredeyse toplumun tamamına yakınının, başkasından bir şey isteme konusunda yaşadığı zorluğu gözler önüne seriyor.
Peki istemek neden bu kadar zor? İsteme zorluğunun pek çok farklı nedeni bulunuyor.
İsteyemiyoruz çünkü reddedilmekten korkuyoruz. Reddedilmeyi çoğu zaman karşı tarafla ilgili olarak değil de kişisel olarak algılıyor ve reddedilmenin vereceği acıyı yaşamaktansa ihtiyaç duyduğumuz şeyi kendi başımıza halletmeye çalışıyoruz.
İsteyemiyoruz çünkü acizliğimizi ve muhtaçlığımızı görmek ve/veya göstermek istemiyoruz. Bir bebeğin hayatta kalması için normal olarak kabul ettiğimiz ötekine ihtiyaç duyma halini kendimiz için bir “acizlik!” olarak yorumluyor, birinden bir şey isteyerek, kendimizden ve başkalarından gizlediğimiz “zayıf!” tarafımızı açığa çıkarmaktan korkuyor, tümgüçlülük düşünceleri ile kendimizdeki eksiği veya yetersizliği yok saymış, inkar etmiş oluyoruz.
İsteyemiyoruz, çünkü istemenin kötü bir şey olduğuna inanıyoruz. “Kendi yağında kavrulmak”, “ayağını yorganına göre uzatmak” deyimlerinde vurgulandığı gibi kimseden bir şey istemeden kendi imkanları ölçüsünde yaşamanın teşvikiyle büyüyor, birinden bir şey istersek bu öğretilerle çelişmiş olacağımızı varsayıyoruz.
İsteyemiyoruz çünkü karşılığında büyük bir bedel ödemekten korkuyoruz. “Ben karşımdakinden bir istesem, o benden on istiyor. En iyisi kimseden bir şey istemeyip kendi göbeğimi kendim kesmek” diyerek kendimizi ödeyeceğimiz olası bedelden korumaya çalışıyoruz.
İsteyemiyoruz çünkü verici olma kimliğinden çıkamıyoruz. Alıcı rolde olarak verici kimliğimizle çelişeceğimizi düşünüyor, verici olmanın sağladığı “yardımsever ve güçlü olmak” gibi duygusal tatminden mahrum kalmak istemiyoruz.
İsteyemiyoruz çünkü başımıza kakılmasından korkuyoruz.
İsteyemiyoruz çünkü borçlu hissetmek istemiyoruz.
İsteyemiyoruz çünkü istemeye hakkımız olmadığını düşünüyoruz.
İsteyemiyoruz çünkü ….
Nedeni ne olursa olsun, istemek sosyal hayatın bir gerçeğidir. Hiçbirimiz tümgüçlü değiliz. Her şeye gücü yetmek ancak yaratıcıya has bir özelliktir. Kendi kendine yetme, ayakları üstünde durma arzusu anlaşılabilir olmakla birlikte bazı durumlarda gerçekçi değildir. Dozunda olduğu müddetçe isteyebilmek, önemli bir beceridir. Çünkü isteyebilmek;
İsteyecek kadar yakın hissedebildiğimiz kişilerin var olduğunu,
Eksikliği ve yetersizliği kabul ettiğimizi,
Sadece verici değil, alıcı kimliğimizle de barışık olduğumuzu,
Ve reddedilmekten korkmadığımızı gösterir.
Özetle; hayatın zorlukları ve isteklerin sınırsızlığı karşısında yetersiz olabileceğimizi, desteklenmeye ihtiyaç duyabileceğimizi ve gerektiğinde sevdiklerimizden yardım istememizin gayet doğal bir durum olduğunu kabul etmemiz gerekir. Hayat sevince ve paylaşınca güzel; hem isteyerek, hem de vererek.