Bitmemiş İşler Ya Da Diğer Adıyla Zeigarnik Etkisi…
Yazar Ümmühan Topal • Psikolojik Danışman Ve Rehber • 26 Aralık 2019 • Yorumlar:
İlk olarak 1900’lerin başında fark edilen ve gündeme gelen bu kavram birçok araştırmaya da konu olmuştur. Rus Psikiyatr ve psikolog olan Bluma Wifona Zeigarnik’in adıyla anılmaktadır.
1920’lerde Zeigarnik bir grup psikolog arkadaşıyla beraber bir restorana gider ve siparişlerini verir. Siparişi, tek bir garson almıştır. Daha şaşırtıcı olanı ise hiçbir siparişi kaydetmemiş olmasıdır. Garson hiçbirinin siparişini unutmadan eksiksiz ve yanlışsız olarak getirmiştir. Grup, yemeklerini yemiş ve restorandan çıkmıştır.
Ziegarnik restoranda şalını unuttuğunu fark eder ve geri döner. Kendilerine servis yapan garsonu bulur ve şalını görüp görmediğini sorar. Garson ne kendisini ne de şalını hatırlamaktadır. Hatta o kalabalık psikolog grubunu bile hatırlamamaktadır. Bu durumu çok şaşırtıcı bulan Zeiganik garsona bunca siparişi aklında nasıl tuttuğunu sorar. Garsonun psikoloğa söylediği tek şey, siparişleri aklına yazıp, yemeklerin ilgili kişilere ulaştırılmasını sağladıktan sonra siparişleri aklından sildiğidir. Bu durum Zeigarnik’in çok ilgisini çeker ve yaptığı çalışmalarla şu sonuca ulaşır: Bitirilmemiş, sonlandırılmamış işler, zihni daha fazla meşgul etmektedir. İş bitince, zihin bu meşguliyetten kendini kurtarmaktadır.
Daha sonraları birçok araştırmaya konu olan bitmemiş işler teorisi aslında tabir yerindeyse zihnimize adeta birer çivi gibi çakılı kalan plan, proje ve işleri anlatmaktadır. Örneğin bir öğrenci ders çalışma planı hazırlar. Ve kendine söz verir; ilk pazartesiden itibaren bu çalışma planına uymaya başlayacaktır. Başlar da, ama iki-üç gün uyguladıktan sonra sapmalar başlar plandan. Ve devam ettirmez, yarım bırakır. Fakat yarım bıraktığı işler zihnini hiç rahat bırakmaz. Sürekli olarak aklının bir kenarında durmaktadır, işin kötüsü yapmak istediği faaliyetlere de engel olmaktadır. Bu durumda öğrenci ne tam olarak eğlenebilmekte ne de başka bir işle meşgul olabilmektedir.
Ya da diyet listesi hazırlar bazılarımız. Haftanın ilk günü diyetine başlayacak, sıkı bir şekilde uyacak, hedeflediği kiloya gelecektir. Diyete harfiyyen uyulan birkaç günden sonra, tamamen rafa kalkar her şey. Ve yine yarım kalır diyet. Başka birimiz bayram öncesi derin temizliğe başlayacaktır. Ama hafta başında başlamayı tercih eder. Dip köşe evini iyice temizleyip misafirlerini gönül rahatlığıyla ağırlamayı hayal etmektedir. Öyle derin bir temizliğe girişilmiştir ki, ilk gün belki de yalnızca mutfak dolapları silinebilmiştir. Dip köşe temizlik te altından kalkılamayacak bir yük olup yarım bırakılmıştır. Üstelik bir de yan etkisi vardır bu durumun; kendine olan inancın zamanla kaybolma tehlikesi.
Bitirilmemiş tüm bu işler sırtımıza yük oluşturur ve biz planlarımızı veya hedeflerimizi düşünmeye fırsat bulduğumuz anlarda olanca ağırlığıyla bizi adeta ezer, zihnimizi meşgul eder. Çünkü ertelemekteyizdir işlerimizi. Ve erteleyip te bir türlü tamamlayamadığımız işler, planlarımızı uygulamaya almadığımız her gün, daha da büyümekte bir çivi gibi zihnimizi rahatsız etmektedir.
Peki bu durumdan kurtulmanın yolu yok mudur? Sorunun çözümü nedir?
Elbette ki vardır. Büyük hedeflerimizi günlere veya kolay başarılacak küçük hedeflere bölmek. Ve de en önemlisi en kolay başaracağımız adımdan başlayarak kendi zihinsel motivasyonumuzu sağlamak.
Başardığımız her aşama bize ödül ve diğer adım için güç kaynağı olacaktır. Hedeflerine her seferinde biraz daha yaklaştığını fark eden zihnimiz bir yandan bir sonraki adım için güç toplarken, diğer yandan da kendini batık çivi gibi rahatsız eden bitmemiş işlerinden birer birer kurtaracaktır.
Not: İlk gençlik yıllarında hüsranla biten gönül ilişkilerinde, terk edilen tarafın Ex Aşkını bir türlü unutamaması ve belki de sonraki duygusal ilişkilerinde geçmişin önyargıları ya da travmalarıyla birtakım yanlışlıklar yapması da Bitmemiş İşlerdendir. Fakat bu konunun çözümü yukarıdaki gibi olmayacaktır. O da başka bir yazının konusu…